%2,5 “REFAH PAYI” ALDATMACASINI TBMM’YE TAŞIDIK, EMEK ÖRGÜTÜ OLMANIN GEREĞİNİ HER PLATFORMDA YERİNE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ!

627

Dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen torba yasa teklifi, hükümet kanadından yapılan “memurlara ve memur emeklilerine %2,5 refah payı verdik” açıklamasının tamamen bir aldatmacadan ibaret olduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymuştur.

Her geçen gün daha fazla yoksulluğa itilen kamu emekçilerine ve emeklilerine çarpık TÜİK rakamları oranında maaş artışı dayatılmasını “yapılan maaş zammı ateşi bir miktar alır fakat közü söndürmeye yetmez” diyerek geçiştirenler ve son toplu sözleşmede maaş artışları konusunda ortak teklif sunan konfederasyon söz konusu toplantıya katılma zahmeti bile göstermemiştir.

Böylece her ağızlarını açtıklarında “yetkili konfederasyon olarak…” diyerek söz başlayanların altı milyonluk devasa bir kitleyi doğrudan ilgilendiren düzenlemelere ilişkin bir sözünün olmadığı, dolayısıyla yetkilerinin de kendinden menkul olduğu bir kez daha teyit edilmiştir.

Dün yapılan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısına kamu emekçileri konfederasyonları içinde katılan tek konfederasyon KESK olmuştur. Eş Genel Başkanımız Mehmet Bozgeyik ve Genel Sekreterimiz Şenol Köksal gece saatlerine kadar süren komisyon toplantısında başta %2,5 refah payı aldatmacası olmak üzere yasa teklifinin emekçiler aleyhine olan düzenlemelerine ilişkin görüşlerimizi ifade etmiştir.

Bilindiği üzere 3 Ocak 2022 tarihinde toplanan kabine altı milyon kamu emekçisinin ve kamu emekçisi emeklisinin maaşlarında 2022 yılı Ocak ayından itibaren yapılacak artış açıklanmıştır. Buna göre maaşların 2021 yılı son altı ayı enflasyon farkına 6. Dönem “toplu sözleşme” gereği Ocak ayında yapılacak olan %5 oranının %7,5’a çıkarılması sureti ile kümülatif %30;9 artış yapılması kararı alındığı açıklanmıştır.

Bugün bir televizyon programına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ise “ memurlara ve memur emeklilerine yüzde 3 puan refah payı artışı verildi” diyerek daha önce %2,5 olduğu ifade edilen “refah payını” kendince yarım puan daha artırmıştır!

Oysa daha ilk gün altını çizdiğimiz üzere ortada bir refah payı yoktur. Yapılan sadece 6. Dönem “toplu sözleşme” gereği 2021 Aralık-2022 Haziran arasını kapsayan altı aylık dönemde ortaya çıkacak olan enflasyon farkından 2,5 puanı Ocak ayı maaşlarına yansıtmaktan ibarettir.

Nitekim dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” bu durumu net olarak ortaya koymuştur.

Söz konusu yasa teklifinin ilgili maddesi aşağıdadır.

MADDE 16 – 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇÎCİ MADDE 38- 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre düzenlenen Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşmenin İkinci Kısım Birinci Bölümünün 5 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca %5 artış oranı üzerinden belirlenmiş olan katsayılar sözleşme ücreti artış oranları ve ücret tavanları ile 7 nci madde uyarınca 2022 yılının birinci altı aylık dönemi için belirlenmiş olan ortalama ücret toplamı üst sınırı %7,5 oranına göre yeniden belirlenerek uygulanır. Aynı Bölümün 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan %5 oranı %7,5 olarak uygulanır.”

Buna göre  teklif bu hali ile yaslaşırsa;  Ocak ayındaki yüzde %5 oranlı “toplu sözleşme” maaş artışı %7,5’a çıkarılacaktır. Ancak 2022’in ilk altı aylık diliminde (2021 Aralık -2022 Haziran) ortaya çıkacak enflasyon farkı hesabında geçerli olan %5 oranı da %7,5’a çıkarılacaktır. 

Oysa %2,5 da olsa bir refah payından bahsedebilmek için Ocak’ta toplu sözleşme artışının %7,5’a çıkarılması buna karşın 2022’in ilk altı aylık dilimi enflasyon farkı hesabının ise %5’te kalması gerektiği ortadadır.

İşin özeti,  2022’nin ilk saatlerinden itibaren elektriğe, doğalgaza, akaryakıt ürünlerine yapılan fahiş zamlar son bir hafta içinde başta ulaşım olmak üzere tüm alanlara, tüketim maddelerini de kapsar hale gelmiştir.

Bu koşullarda Ocak ayı TÜİK enflasyonunun bile en az %10 – %15 civarında olması beklenmektedir. Bu durumda kamu emekçileri ve emeklikleri açısından yılın daha ilk ayından itibaren enflasyon farkı ortaya çıkacaktır. Oysa hükümet Ocak ayında %5 olan toplu sözleşme artışını %7,5’a çıkarmakla, üstelik temmuzda maaşlara yapılacak enflasyon farkı hesabında da aynı oranı temel almakla yetinmektedir. Üstelik bunu %2,5 veya %3 refah payı olarak pazarlamaya çalışmaktadır.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısına katılan konfederasyon temsilcilerimiz bu aldatmacayı tüm açıklığı ile ortaya koymuştur.

Kara para aklamanın önünün açılmasından, belli şartlarda kurumlar vergisinde indirim yapılmasına, kamudan ihale alan şirketlere kur farkından kaynaklı “fiyat farkı” ödenmesine uzanan düzenlemelere işaret eden KESK temsilcileri,  dolayısıyla söz konusu torba yasa teklifinin gittikçe yoksullaşan halka değil, halkın cebinden sermayeye-patronlara kaynak aktaran düzenlemeler içerdiğinin altını çizmiştir. 

Komisyon toplantısında söz alan Eş Genel Başkanımız Mehmet Bozgeyik, maaşları yıllardır yaşanan gerçek enflasyonun yarısına bile denk gelmeyen TÜİK rakamları üzerinden artırılan kamu emekçilerinin ve emeklilerinin içinde bulunduğu yoksullaşma tablosuna dikkat çekmiştir. 

KESK’in en başından beri kamu emekçilerinin ve emeklilerinin mali, sosyal, özlük alanda yaşadığı sorunların çözümünün iktidarda kim olursa olsun hükümetlerin iki dudağının arasına bırakılmaması gerektiğini vurguladığını ifade eden Eş Genel Başkanımız, “Bunun yolu demokratik ve katılımcı bir sendikalar yasasından ve grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme sisteminden geçmektedir” diye konuşmuştur.

“Zorunlu” BES İptal Edilmeli, Devlet Katkı Payına Ayrılan Kaynak Emeklilere Aktarılmalıdır!

Konfederasyon temsilcilerimiz, torba yasa teklifi ile Bireysel Emeklilik, Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda emekçiler ve emekliler aleyhine yapılmak istenen düzenlemelere ilişkin de söz alarak görüşlerimizi ifade etmiştir.

Eş Genel Başkanımız,  kamuoyunda “zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi olarak bilinen sistemin kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sistemini zayıflatarak ortadan kaldırmanın bir aracı olarak tasarlandığının altını çizdiği konuşmasında,  sistemin aradan geçen zaman içinde emekçileri koruyan değil, tam tersine onların tasarruflarını sermaye fon, teşvik olarak aktaran bir sistem olduğunun daha net görülür hale geldiğine dikkat çekmiştir. 

Otomatik katılım adı altında emekçilerin katılımının gittikçe zorunlu hale getirmeye dönük sistemin iptal edilmesi, sisteme ayrılan  %25 devlet katkı payının ise 1/10/2008 sonrası ilk defa SGK sistemine girenlere ayrılmasının emekçiler açısından çok daha yerinde olacağını kaydeden Eş Genel Başkanımız,“Böylelikle bugün 5510 sayılı yasaya tabii sigortalılara reva görülen 1.500 TL düzeyindeki, yani sefalet düzeyindeki emekli aylıklarının artırılmasına kaynak yaratılmış olacaktır” diye konuşmuştur.

Açlık Sınırının Altındaki Emekli Aylıklarının Artırılması ve Kamusal Sosyal Güvenlik Sisteminin Güçlendirilmesi İçin..

Eş Genel Başkanımız bugün Türkiye’de sigortalıların yaşadığı sorunun temelinde 5510 sayılı Kanun ile yaşlılık aylığı bağlama oranlarının ve güncelleme katsayısı parametrelerinin değiştirilmesinin yattığını kaydetmiştir.

Mevcut durumda yaşanan sorunların çözümü için öncelikle yaşlılık aylığı bağlama oranlarının da her tam yıl için iki puan yerine üç puan olarak kabul edilmesi gerektiğini kaydeden Eş Genel Başkanımız böylece 25 yıl üzerinden emekli olan bir çalışana % 75 oranında yaşlılık aylığı bağlanmasının mümkün olacağını kaydetmiştir. Gelinen noktada emekli aylıklarının açlık sınırının altına itildiğine, milyonlarca emeklinin sefalete itildiğine dikkat çeken Eş Genel Başkanımız,“Emeklilerin içine itildiği sefaletin derhal önüne geçilmesi için alt sınır aylık kontrolü getirilerek,  yaşlılık aylığının net asgari ücretin altında olmaması sağlanmalıdır. Ayrıca, mevcut sosyal güvenlik sisteminin güçlendirilmesi için prim afları, emekliye esas kazanç tespitinde, toplam ücret gelirlerinin dikkate alınması, kurumda iş yüküne yetişemeyen eksik personel sorununun yeteri kadar kadrolu güvenceli istihdamla çözülmesi gerekmektedir” diye konuşmuştur.

Konuşmasında, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin sosyal güvenlik alanında yaşadığı sorunlara da değinen Eş Genel Başkanımız, “Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için söz konusu kamu emekçilerine görevden ayrılış şekline bakılmaksızın kamuda geçen sürelerine emekli ikramiyeleri ödenmelidir demiştir.

Emek Örgütü Olmanın Gereğini Yerime Getirmeye Devam Edeceğiz!

Bir kez daha altını çiziyoruz. Maaş artışları çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyona göre değil,  TÜİK’in çarpık enflasyon rakamlarına göre artırılan kamu emekçileri ve emeklilerinin geliri buharlaşmaya devam etmektedir.

Bugün TÜİK enflasyonuna göre kaşıkla verilen, iğneden ipliğe devam eden zam kasırgası ile yani kepçe ile geri alınmaktadır.

Yaşadığımız gerçek enflasyonun %80’lere dayandığı koşullarda “memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik,%2,5 refah payı verdik” hamasetlerinin hiçbir karşılığı yoktur.

Başta kamu emekçileri ve emekliler olmak üzere tüm kamuoyunun bilmesini isteriz ki;  Konfederasyonumuz KESK her zaman olduğu gibi önümüzdeki günlerde de bir emek örgütü olmanın gereğini yerine getirmeye devam edecektir. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin mali, sosyal, özlük, demokratik haklarını-taleplerini her platformda ifade etmekle kalmayıp hayat bulması için üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeyi sürdürecektir.

                                                                                                                                         Yürütme Kurulu