UTKU ÇAKIRÖZER: ‘YENİ TÜRKİYE’, ‘TAHRİK’ VE ‘İYİ HAL’ (04. 09. 2014)

167

Gezi protestoları sırasında orantısız polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden gençlerle ilgili ilk dava dün sonuçlandı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi,
Ethem Sarısülük‘ü öldüren polis memuru
Ahmet Şahbaz
hakkında 7 yıl 9 ay hapis cezasına hükmetti. Kararın en çok tartışılacak yönü, mahkeme heyetinin Şahbaz’a ceza verirken
‘haksız tahrik’
ve
‘iyi
hal’
indirimlerine gitmesiydi.
Asıl mesele tahrik
indirimi
Davayı izleyenler arasında
Aylin
Nazlıaka,
Sezgin Tanrıkulu,
Mustafa
Balbay,Hüseyin Aygün,
Mahmut
Tanal,
Gökhan Günaydın
ve
İlhan
Cihaner‘den oluşan kalabalık bir CHP heyeti de vardı. Bu isimlerden Cihaner aynı zamanda eski cumhuriyet başsavcısı. Kararı yorumlarken
‘haksız
tahrik’
kararı ve
‘iyi hal indirimi’için şu değerlendirmeleri yaptı:

“Mahkemenin
‘olası kasıt’
tespiti
bana doğru gibi gözüküyor. Ethem’i
seçip hedef alıp ateşlemiş olsa müdahil
avukatların istediği gibi
‘kasten öldürme’
olurdu. Asıl mesele’olası kast’
kararında değil. Ceza indirimleri
olmasa üst sınırı müebbet hapis
olan bir ceza verilmesi gerekecekti.
Mesele heyetin, üçte iki oranında
‘haksız tahrik’indirimine gidilmiş
olmasında. Tahrik bunun neresinde?
Kişi orada protesto gösterisi içinde.
Görüntülerden gördük. Doğrudan
doğruya polisi tahrik eden bir hareket
içinde olmadığı gibi, tam tersine
polis yere düşmüş bir göstericiye
tekme atmak için arkadaşlarının
arasından ayrılıyor. Diğer göstericiler
yere düşeni kurtarmak isterken de
silahını çekip göstericilere dönük
olarak ateş ediyor. “
Polis tahrik olamaz
Cihaner’in işaret ettiği bir başka önemli unsur da polisin çalışmasıyla ilgili:
“Toplumsal olaylarda polisin tahrik
olması gibi bir rol olamaz. Tahrik
kişiseldir. Doğrudan doğruya sanığı
hedef alan bir olay olmadığı gibi,
oradaki gösterinin amacı da Gezi
Parkı protestolarında ölümlere neden
olan polis şiddetini protesto etmek. Bundan dolayı tahrik düşünülemez. “
Bunun nesi ‘iyi hal’
Eski Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner, karardaki
‘iyi hal’
indirimine de tepki göstererek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sanık duruşmalarda ne yaptı ona
bakalım: Bir celse peruk ve takma
burunla geldi. Sonraki celse gelmedi.
Sonra susma hakkı kullandı. İyi hal
indirimini gerektirecek olumlu ya da
olumsuz bir tavrı hiç olmadı ki. Son
duruşmada ise sırf avukatları hedefalan konuşmaları nedeniyle zaten iyi
halden bahsedilemez. Onları terörist
yerine koydu, hedef gösterdi. “
Devletin sorunlu
bakışı
Mahkeme heyeti, Sarısülük yargılamasında neden haksız tahrik ve iyi hal indirimlerine gitme ihtiyacı hissetti? Cihaner’e göre bu tür yargılamalarda öteden beri rastladığımız
‘devlet refleksi’
dün de çalıştı.
“Polisi, askeri
‘devletin koruyucusu’
gören egemen bakış yine devredeydi.
Birer kamu görevlisi olan hâkim ve
savcılar kendilerini,
yurttaşa yönelik
eylemde bir
başka kamu görevlisinden
yana
konumlandırmış
gözüküyor. “

Burada sivil toplumun, basının ve duyarlı yurttaşların davanın seyrini bıkmadan takip etmesinin önemine dikkat çekiyor:
“Toplumun
bu kadar takibi olmasaydı belki de
hiç ceza verilmeyecekti. Zaten iddianame
de ceza verilemeyecek şekilde
düzenlendi. Ailesi, Gezi bileşenleri,gençler, sivil toplum, basın, muhalefet
ve yurttaşların sıkı takibiyle ancak
böyle bir sonuç elde edildi. “
Cezasızlık kültürüne katkı
Dünkü kararın yansıması nasıl olacak. Cihaner
‘cezasızlık kültürü’
uyarısı yapıyor:
“Bir demokratik protesto gösterisinde
silahını çekip birini öldüren
polisin yalnızca 5 yıl yatacak şekilde
cezalandırılmasının verdiği mesaj
şudur: Bundan sonra polisin benzer
eylemlerine de cesaret verecek
bir
‘cezasızlık kültürü’
yaratılmasına
katkıda bulunuyor. İzinsiz gösteri,
slogan, pankart açan kişilere verilen
onlarca yıllık cezalarla mukayese
edildiğinde bu cezasızlığın sadece
devletin yanında konumlananlar için
geçerli olduğunu görüyoruz. “
‘Destan yazdı’ demenin anlamı
Sarısülük ve diğer gençlerin ölümüne neden olan Gezi’deki orantısız polis şiddeti için o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı
Erdoğan,
“Verdimse emri ben verdim, polisimiz
destan yazdı”
ifadelerini kullanmıştı. Devletin başındaki isimlerin, yurttaşların hak ve özgürlüklerini korumak yerine, suç işleyen kamu görevlilerinin yanında duran bu tür açıklamaları, Cihaner’in işaret ettiği
‘cezasızlık
kültürüne’
en büyük katkıyı sağlıyor. Cesaretlendiriyor.
Hükümetin çifte standardı
AKP hükümeti 17-25 Aralık sürecinden bu yana yüzlerce polisi görevinden aldı. Meslekten attı. Devam eden dalgalarla daha önce bizzat görev verdiği İstanbul Emniyeti’nin en kritik noktalarındaki polisleri
‘kendisine darbe teşebbüsündebulundukları’
gerekçesiyle gözaltına aldırıp, sorgulatıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gittiği her yerde
‘yeni
operasyon dalgaları geleceğini’
açıklıyor ve yine polislerin, hâkimlerin, savcıların gözaltına alınıp sorgulanacaklarının açık işaretini veriyor.

Dün, Sarısülük’ü öldüren polis memurunun duruşması devam ederken, BaşbakanAhmet Davutoğlu
da HSYK’de cemaatçilere karşı hükümet adına liste çıkaran Yargıda Birlik Platformu üyesi hâkim ve savcıları kabul ederek
“Hâkim
ve savcıların her türlü taleplerinin
çözülmesi”
talimatı veriyor.

Ancak kendilerine karşı düzenlenen operasyonlara
‘şahin’
kesilen bu hükümet, suçu görüntülerle sabit olmasına karşın polis Şahbaz’ı açığa bile almadı. Bizzat görevde tuttu. Ta ki bir ay önceki duruşmada mahkeme tutuklama kararı verene kadar.

Dünkü duruşma, bir yıllık yargılamada sergilenen tutumlar ve çıkan kararın en büyük tehlikesi, sakız haline getirdikleri
“Yeni Türkiye”de iktidarın, kendinden olmayan ve özellikle de Gezi Direnişi’nde yer alan insanların öldürülmesine onay verecekleri görüntüsüdür.

04. 09. 2014 – CUMHURİYET