ERDEM YÖRÜK: YATAĞAN SANTRALİ: AKP’NİN ÖZELLEŞTİRME PROJESİNE KARŞI BİR YILLIK DİRENİŞ (19. 08. 2014)

169

Yatağan Termik Santrali işçilerinin, özelleştirmeye karşı bir yıldır süren direnişi, bu hafta santralın özelleştirilmesinin başbakanlık başkanlığındaki özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylanması ile yeni bir aşamaya geçti. Böylece, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik santralleri ile bunlara bağlı kömür ocaklarının özelleştirilmesi onaylandı. İşçiler, santrali satın alan firmanın girişini durdurmak için santralin farklı kısımlarına barikatlar kurdular. Yatağan direnişinin geldiği aşamayı ve işçilerin düşüncelerini yerinden aktarmak için yaptığım görüşmelerden şöyle bir resim ortaya çıktı:
1- İşçiler, santralin, kullanılan hammadde kaynaklarına çok yakın olduğunu ve dolayısı ile bunun da verimliliğini artırdığını belirtiyorlar. Santralin gelir gider dengesindeki bozukluğun işçi ücretlerinden değil, asıl olarak idarenin yaptığı yanlış yatırım tercihlerinden kaynakladığını söyleyen işçiler, santralden atık olarak çıkan küllerin satımından elde edilen gelirin bile bütün işçilerin maaşlarını karşıladığını belirtiyorlar. Burada kurulabilecek bir çimento fabrikası ile bu külün çok daha verimli bir şekilde işletilebileceğini söyleyen işçiler, santralin özelleştirilmesi için yıllardır kasten zararda gösterildiğini iddia ediyorlar.
2- İşçiler, kamuoyunda işçilerin ücretlerinin çok yüksek olduğuna dair bir söylemin olduğunu, bu söylem ile memurlar, diğer işçiler ve kendileri arasına bir ayrışma yaratıldığını söylüyorlar. Onlara göre, adeta iki ayrı sınıf varmış gibi bir atmosfer oluşturulduğunu, böylece kendilerine yönelik dayanışma ve desteğin kırıldığını düşünüyorlar. Halbuki, işçiler şu anki ücretlerin 1200-1500 TL arasında olduğunu, ancak çok deneyimli işçilerin ücretlerinin 2000 TL civarına çıktığını söylüyorlar. özelleştirme ile ücretlere ciddi düşüşler olacağını düşünüyorlar.
3- 1990’lar boyunca termik santralın yaydığı zehirli gazlar dolayısı ile bölgede ciddi hava kirliliği ve hastalıklar yaratıyordu. Sonrasında bacalara takılan hava filtreleri ile bu sorun kısmen çözümlenmişti. Ancak, özelleştirme sonucunda yeni firmaya eğer isterse filtreleri 10 yıl kullanmama hakkı tanınıyor. Filtreleri aktive etmek santralda üretilen enerjinin yüzde 15’ini harcadığı için, işçiler yeni firmanın bacaları kullanmayacağını ve hava kirliliğinin yeniden oluşacağını söylüyorlar. İşçiler, 1990’larda hava kirliliği yüzünden alarm verilen Yatağan şehrinin yine aynı durumla karşılaşmasından endişe duyuyorlar.
4- İşçiler, santralin satıldığı Denizli merkezli Elsan firmasında, Ekonomi Bakanı ve yine Denizli Milletvekili Nihat Zeybekçi’nin gizli ortaklığı bulunduğunu iddia ediyorlar. İşçiler, 1 milyar 91 milyonluk satış bedelinin, santralın asıl ederinin çok çok altında olduğunu söylüyorlar.
5- Santral özelleştirildiği zaman işçilerin işlerini kaybetmeyecekleri iddiasına karşın Kütahya’da olanları hatırlatıyor işçiler. Kütahya’da özelleştirilen santraldaki yaklaşık 750 işçi
bir süre sonra işten çıkarılıyor, yerlerine AKP yerel teşkilatının aracılığı ile partiye yakın işçiler getiriliyor. Bu işçilerden de aynı Soma’da olduğu gibi AKP’ye oy vermeleri, AKP mitinglerine katılmaları isteniyor. Dolayısı ile siyasi ve ekonomik rant birlikteliği özelleştirme ile sağlanıyor. İşe alımlardaki bu mekanizma ile yerel halkın AKP’den beklentisi ve bağımlılığı artırılıyor. İnsanlara “iş artık devletten değil AKP’den geliyor” bilgisi veriliyor.
6- Termik santralde kullanılan radyo izotopu teknolojisi yüzünden meslek hastalıklarının ve kanserin çok yaygın olduğunu söyleyen işçiler, özelleştirme ile birlikte taşeronun yaygınlaşacağını ve hastalıkların iyice artacağını düşünüyorlar.
7- İşçiler bugüne kadar yaptıkları eylemlerde polisin kendilerine uyguladığı şiddetten özellikle bahsediyorlar. Aydın’da başbakanın mitinginde eylem yaptıklarında yüzden fazla arkadaşlarının gözaltına alındığını söylüyorlar. Ankara’ya yapmak istedikleri yürüyüş valilik tarafından engellendiğini, Yatağan, çine, Aydın istikametinde önlem alındığını söylüyorlar. 1992 Zonguldak maden işçilerinin Ankara yürüyüşünü ve Tekel işçilerinin Güven park işgalini hafızasından çıkaramayan hükümetin, işçi eylemlerini en sıkı biçimde engellemeye çalıştığını söylüyorlar.
8- İşçileri, direnişleri ile ilgili medyadan kendilerine yönelik bir boykot olduğunu, hükümetin haber yapılmasını engellediğini düşünüyorlar. Medyanın, ancak polis kendilerine müdahale ettiğinde ve arbede çıktığında Yatağan’a yer verdiğini, böylece kendilerini kriminalleştirmeye çalıştığını söylüyorlar. Dolayısı ile şu anda Türkiye kamuoyundan en büyük beklentileri, direnişlerinin gündeme gelmesi ve desteklenmesi.
9- Santralde çalışan işçilerin tamamına yakınının ve Yatağan ilçe halkının direnişi desteklediğini, zaten böyle olmasa bir yıla yakındır bu direnişi sürdüremeyeceklerini söyleyen işçiler, asıl sıkıntının dışarıdan yeteri destek gelmemesi olduğunu söylüyorlar. çeşitli partilerden milletvekillerinin ve parti liderlerinin kendilerini ziyarete geldiklerini, ama bunun “ziyaret aşamasında” kaldığını, yeteri kadar somut destek sağlanmadığını söylüyorlar.
Bütün partilerden ziyarete gelinmesine çok memnunlar, ama somut destek verilmediği için de güvenlerini kaybetmeye başladıklarını ekliyorlar.
10- Gezi direnişini her zaman selamladıklarını söyleyen işçiler, bu noktada sitem ediyorlar. Gezi Parkı’na duyulan hassasiyetin ve gösterilen tepkiselliğin Soma’da ölenler için veya Yatağan’da işini ve sağlığını kaybedecekler için var olmadığını söylüyorlar. “Neden Yatağan direnişi bütün ülkeye yayılmaz” diye soruyorlar. “İlla Soma’daki gibi büyük bir felaket mi olmalı sesimizin duyulması için” diye soruyorlar. Zira, onlara göre, özelleştirme olması ile büyük bir felaket kaçınılmaz hale gelecek.
Yatağan’da durum böyle. İşçiler, Türkiye muhalefetinin Yatağan’ı gündeme almasını, ses çıkarmasını, emekçileri, doğayı ve bir ilçeyi korumak için direnişlerini desteklemesini istiyorlar. Bu konuda son derece haklılar, seslerine daha fazla karşılık bulmaları için uğraşmalıyız ve Gezi direnişini emekçilerin mücadelesini daha fazla kapsayacak şekilde genişletmeliyiz.
19. 08. 2014 – T24