OHAL HUKUKSUZLUĞU MÜCADELEMİZLE SON BULACAK

202


Kurumların, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna veya dava dosyalarına gönderdikleri belgelerde, kamu kurumunu temsile yetkili olup olmadığı belli olmayan kişiler tarafından hazırlanan ve gerçeği yansıtmayan, iftira niteliğinde ihbarlar bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınan adil yargılama ilkesine, evrensel bir hukuk ilkesi olan suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar herkesin masum olduğu ilkesine, disiplin hukukunun temel ilkelerine, savunma hakkına ilişkin anayasal ve yasal kurallara, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırı olan bu tutumdan bir an önce vazgeçilmelidir.
Konu ile ilgili 25 Nisan 2019 Perşembe günü Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenlenmiş, sendikamızın görüş ve talepleri kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Basın toplantısına Ankara 1 No’lu Şube Başkanımız İsmet Meydan ve Ankara 2 No’lu Şube Başkanımız Mevlüt çakmak da katılmıştır.
Genel Başkanımız Serpil Akpınar tarafından yapılan açıklamanın tamamı aşağıdadır:
BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli Basın Emekçileri;


210px; Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurulan yeni rejim, hukuksuzluk, kutuplaştırma ve kamunun tasfiyesi üzerine inşa ediliyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında fiilen başlatılan yeni rejim 18 Nisan 2017 referandumu ve 24 Haziran 2018 erken genel seçimleri sonrasında hukuki zemine oturtulmaya çalışılıyor. Hak, hukuk, adalet talebinin her talebin önüne geçtiği bir süreçte toplumda yaşanan ahlaki erozyon giderek tüm toplumsal değerleri aşındırmaya devam ediyor.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası demokrasiye en çok ihtiyaç duyulan dönemde, siyasi iktidar eliyle günlerce sürdürülen demokrasi nöbetleri eşliğinde demokrasi askıya alınmış, ilan edilen OHAL’le Türkiye KHK’lerle yönetilen bir diktatörlüğe çevrilmiştir. İki yıl süren OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemiyle genel hukuk değerleri ve ulusal mevzuat gereğince tanınan haklar yok sayılmıştır.
İhraç olan arkadaşlarımızın kamudaki çalışma hakları ellerinden alındığı gibi, ailelerini geçindirmek için özel sektörde çalışmak isteyenler de türlü türlü engellemelerle karşı karşıya kalmıştır. OHAL mağdurları ile ilgili en çarpıcı hukuksuzluk, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yenilgiye uğrayan iktidarın, bu kişilerin Anayasa ile güvence altına alınmış seçme ve seçilme haklarına ilişkin yaptığı itirazdır ve hukuksuzluğun geldiği son noktadır. Yerel seçimler öncesi yapılan adaylık başvurularında hiçbir sorun yaşanmazken, seçildikten sonra OHAL kararnameleriyle ihraç edilmeleri bahane gösterilerek seçilmişlere mazbatalarının verilmemesi, kayyumcu zihniyetin devamıdır.
OHAL bahane edilerek KHK mağdurlarının yargı yolu ile hak arama girişimleri engellenmiş, AİHM’e taşınan kimi başvurular da reddedilmiştir. Siyasi iktidarın oyalama ve yargı süreçlerini uzatma amacı ile kurduğu Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu mağduriyetler başladıktan 1 yıl sonra başvuru almaya başlamış, iki yıl süre ile kurulan komisyonun çalışma süresi dolduktan sonra süre bir yıl daha uzatılmış, muhtemelen de tekrar uzatılmaya devam edecektir. Komisyon, iki yıllık sürede karara bağladığı 50 binin üzerindeki dosyanın %90’ınından fazlasını reddetmiştir. Bu durum göstermektedir ki komisyon mağduriyetleri yargıya taşımanın önünde bir barikat olarak işlev görmektedir.
Değerli Basın Emekçileri;
15 Temmuz sonrasında idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl katledildiğinin, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin nasıl hayata geçirildiğinin en somut örneği bu komisyon olmuştur.
OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun Türkiye’nin hukuk sistemi içinde bir tarifi yoktur ve mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii değildir. Bu durum yasalara ve anayasaya, yargısal işleyişe açıkça aykırıdır. İhraç edilen kamu emekçilerinin başvurularını hangi usul ve esasa göre kabul ya da ret ettikleri, yaptıkları soruşturmada hangi kıstasların temel alındığı tamamen muğlâktır.
Bu muğlâklık bilinçli olarak tasarlanmış ve bir politika olarak benimsenmiş olup iktidarın istediği kararların çıkması amaçlanmıştır.
Değerli Basın Emekçileri;
KHK ile işinden edilen kamu emekçilerinin önemli bir kısmı hala atılma gerekçelerini bilmemektedir. Görev yaptığı kurumlar bünyesinde oluşturulan komisyonların yaptığı çalışmalarla KHK listelerine eklenen kamu emekçileri, benzer bir mekanizma olan OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonuna mahkûm edilmektedir. İtirazlarla ilgili komisyon tekrardan kurumlarla yazışma yaparak kanaat oluşturmakta, mekanizma körler sağırlar birbirini ağırlar minvalinde işlemektedir.
OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu tarafından başvuruları reddedilen üyelerimizin ret gerekçelerine bakıldığında, kurumda iş bırakma eylemi gerçekleştirdiği, Berkin Elvan’la ilgili düzenlenen eylemlere katıldığı, odasının kapısına bu işyerinde grev var yazısı astığı, yaşadığı ilin milletvekilleri ile görüştüğü, ihraç olan arkadaşının evine geçmiş olsun ziyaretine gittiği gibi aslında suç unsuru taşımayan gerekçelerle başvuruların reddedildiği görülmektedir. Başvurusu reddedilen üyelerimizle ilgili Ankara İdare Mahkemesinde davaları açılmıştır ve hukuki süreçler sonuna kadar takip edilecektir.
Kurumlar tarafından komisyona gönderilen yazılarda “düşünceler”
ve “kurum değerlendirme yazısı” başlığı altında, kamu emekçilerinin yasadışı örgütler ile iltisaklı olduğu yolundaki değerlendirmeler bildirilmektedir. Kurum görüşünde yer alan bilgilerin istihbari nitelik taşımaları nedeniyle hukuken geçerli başka bilgi ve belgelerle doğrulanmadıkça delil gücünde kabul edilmeleri hukuken mümkün değildir.
Komisyon kararı sonrasında tarafımızca açılan davalarla ilgili mahkemelere aynı Kamu kurumları tarafından gönderilen personel bilgi dosyalarında, kamu emekçilerinin yasadışı örgütler ile iltisakî, irtibatı ve mensubiyeti olduğu yönünde somut herhangi bir bilgi yer almamaktadır.
Değerli Basın Emekçileri;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınan adil yargılama ilkesine, masumiyet karinesine, disiplin hukukunun temel ilkelerine, savunma hakkına ilişkin anayasal ve yasal kurallara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırı olan bu tutumdan bir an önce vazgeçilmelidir.
Kamu kurumlarının merkez ve taşra teşkilatı yöneticileri tarafından hazırlanan kurum değerlendirme yazıları altında imzaları ve katkıları olan kurum yöneticileri, yaşanan bu hukuksuzluklara ortaktır. Bu hukuksuzluklara ortak olan tüm yöneticileri bir kez daha uyarıyor “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” sözünü hatırlatıyor ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Hak, Hukuk, Adalet KazanacakOHAL Hukuksuzluğu Mücadelemizle Son Bulacak!

MERKEZ YÖNETİM KURULU
a.
Serpil AKPINARGenel Başkan