ERGİN YILDIZOĞLU: ZOR BİR YILA GİRERKEN (29. 12. 2016)

170

Neoliberal küreselleşmenin çöküşü önceki yıl bilinçlere çıkmıştı. Bu yıl sağ popülizm olarak sokaklara döküldü.
“Vatandaşlar”
uzmanların ayrıntılı açıklamalarına, tavsiyelerine aldırmadan, ne hissediyorlarsa -genelde öfkeliydiler- o yönde davranmayı seçtiler; Brexit,
Trump
dediler. Kurulu düzenin sahipleri (yüzde 1) ve onların sözcüsü liberal entelijensiya, medya 2016 yılında çok
“şaşırdı”. Bu şaşkınlık bize bir de yeni bir sözcük kazandırdı
“post-truth”
(“hakikat-sonrası”): Kimse artık
“hakikate”
aldırmıyor neyi arzuluyorsa ondan yana gidiyordu. . . Ekonomik, jeopolitik sorunlar bir yana yalnızca bu
“post-truth”
olgusu bile bir kapitalist modelin dağılmasının hızlandığını, ciddi sarsıntıların bizleri beklediğini gösteriyor.
İki çarpıtma
Bu kavram aslında iki çarpıtmayla birlikte geliyor.
Birincisi: Sanki ilk kez
“hakikat”e aldırmayan bir yalanlar,
“sahte haberler”
ortamı oluşmuş da bunun için böyle yeni bir kavram gerekmiş.
“9/11 etrafındayaratılan birbirini tutmaz açıklamaları”,
“Irak’taki kitle imha silahlarını”, “küreselleşmenin
engellenemezliğini”, “piyasaların
kendi kendilerine dengeye geldiğini”. . .
Thatcher,
“Başka seçenek yok”
dediğinden bu yana ekonomi, 9/11’den bu yana da jeopolitik alanlarında tam bir
“post-truth”, “sahte haber”
dünyasında yaşamıyor muyuz? Bunlara, bu ülke bağlamında
“inananlar baskı altındadır”
ya da
“AKP ılımlı İslamdır, askeri vesayeti
yıkarak ülkeyi demokratikleştiriyor”,
“Kürt sorununu çözecek”
iddialarını da ekleyebiliriz.
İkincisi
“Post- truth”
kavramının bizzat kendisi bir çarpıtma:
“Truth”
(“hakikat”) deniyor ama aslında olgulardan (facts) söz ediliyor. Halkın karşısına olgulara ilişkin kimi yorumlar konuyor ama bunlar tartışılmaz,
“mutlak”
bir şeye işaret eden
“hakikat”
kavramı ile sunuluyor. Adeta kurulu düzeni ayakta tutan söylemlere itiraz edenlere yönelik bir
simgesel şiddet uygulama
çabası var karşımızda. . .
İflas başka yerde
“Truth”
kavramının yerine
“fact”, (olgu) kavramını koyarsak, halkın cahilliğine, aklının iflas ettiğine,
“çocuk gibi duygusal” davrandığına ilişkin suçlamalardan öte bir açıklama geliştirmek mümkün.
Şöyle: Olguların (facts) kendi başlarına anlamları yoktur. Her olgu anlamını, belli bir
anlamlar sistemi
içinde kazanır. Sermayenin 35 yıldır sunduğu, 2008’den sonra sarsılmaya başlayan neoliberal anlamlar sistemi, halkın yaşam pratiklerini sermayenin pratiklerine uyumlu bir biçimde açıklama kapasitesini kaybetti.
“Post truth”, aslında halkın dünyayı anlama başarısızlığıyla,
“hakikati”
terk etmesiyle değil,
sermayenin olguları anlamlandırma
tekelinin
kırılmasıyla ilgili.
Nitekim, sermayenin entelektüelleri de bu iflasın ayırdına varmaya başladılar. Dünya Bankası Baş Ekonomisti
Paul
Romer‘ın yılbaşında yaptığı, metni eylül ayında yayımlanan bir konuşmasında,
“makroekonomi teorisyenlerinin olgulara
aldırmadıklarını”. . . “son 30 yılda,
ekonomik teorinin gerilediğini”
söylüyordu. Kısacası
“post-truth”
salt
“halkın aklına”
ilişkin bir durum değil!
Anatol Kaletski
de
“Piyasa köktenciliğin iflasından”,
“ekonomik krizi, kurumların krizinin
izlemesinin”
kaçınılmazlığından söz ediyor (Project Syndicat,
23/12/016).
Financial
Times’dan
Wolgang Münchau
da,
“Ekonomik sistemde hemen reform
yapın, yoksa popülistler yapacak”
diyor.
Sanırım sermayenin anlamlar sistemini belirleme tekelinin kırılmış olması, 2017 yılının en önemli konularından biri olacak! Kırılan yerde açılmaya başlayan boşluğu ne dolduracak? Ekonomik sistemde
“reform”
sağ popülistlerin elinde, korumacılık ve milliyetçilik, emperyalist rekabet belki de savaş yönünde mi gidecek? Kırılmanın yarattığı boşluğa sağ popülizmin, sermayenin sunduklarından başka bir şey koymaya fırsat olacak mı?
29. 12. 2016 – CUMHURİYET