BÜLENT ŞIK: SAVAŞ, UMUT VE DİRENİŞ (08. 08. 2014)

176

Savaş insanlarda gelecek hissinin kaybına yol açıyor öncelikle.
Chris Hedges, “Savaş Bizi Anlamlandıran Güç” adlı kitabında (Paloma Yay. çeviri: Zülal Kalkandelen) Bosna Hersek Savaşı’nda tanık olduğu, insana umut veren bir olayı anlatır. 1992’de Gorajde’yi kuşatan Sırp askerleri kentte yaşayan az sayıda Sırp aileden kenti terk etmelerini ve eli silah tutanların da kendilerine katılmasını talep eder. Sırp olmalarına rağmen savaşa karşı olan Sorak Ailesi evlerini terk etmez ve Sırp savaşçılara katılmayı reddeder. Vatan haini olarak damgalanan aile evlerini terk ederek Müslümanların yaşadığı semtlerde saklanmaya başlar. Kendilerine sahip çıkan az sayıda Müslüman komşu sayesinde saklanmayı başarırlar. Ancak, Sorak çiftinin yakında baba olmayı uman büyük oğulları Zoran Sırplar tarafından yakalanarak öldürülür. Birkaç ay sonra da dul eşi doğum yapar. Hem Sırplar ve hem de bazı Müslüman gruplar tarafından aranan, karınlarını güç bela doyuran Sorak ailesinin tek derdi bebeği yaşatmak olur. Ancak anne süt veremiyordur. Beş gün boyunca sadece su verilebilen ve ölümün eşiğine gelen bebeğin imdadına eski komşuları Fadıl Fejzi& 263; yetişir: Bir sabah, daha şafak sökmemişken Sorak’ların saklandıkları evin kapısında yarım litre sütle belirir. Sırp keskin nişancılar tarafından vurulmasın diye ineğini ahırda saklayan ve gizli gizli geceleri sağan Fejzi& 263; elde ettiği az miktarda sütün bir kısmını her gece şafak sökmeden Sorak’ların bebeğine götürür. Tam olarak 442 gün boyunca.
Kapitalist sistemin yol açtığı acı ve yoksunluklar her yere sirayet etmiş durumda. Her yerde bir yıkım görmek mümkün; ama aynı zamanda bir umut ve direniş de.

IRAK-SURİYE-GAZZE
Irak ve Suriye gibi Gazze’yi de bir cehenneme çeviren savaşın yol açtığı yıkım onarılamayacak. Savaşta kullanılan silahlardan açığa çıkan kimyasal maddelerin yıkıcı etkileri nesiller boyu sürecek.
Yıllardır süren savaşların yol açtığı yıkımı anlayabilmek için doğum istatistiklerine bakmak yeterli. Irak’da yeni doğmuş bebeklerde görülen hastalık ve kusurlu doğum oranları Mısır, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere kıyasla onlarca kat daha fazla (http://rt.com/op-edge/who-iraq-report-disgrace-461/). Ağır metaller ve radyoaktif kimyasallar başta olmak üzere her türlü toksik kimyasal ülkenin her yanına saçılmış durumda. Seyreltilmiş uranyum içeren mermiler ve fosfor bombaları ile Gazze’de kullanılan pudra bombası gibi korkunç silahlar sadece ölüm ve yaralanmalara yol açmıyor. Kullanım sonrasında açığa çıkardıkları toksik kirlilik yiyecekler, içecekler ve solunan hava ile az veya çok herkese bulaşıyor. Bu silahların kullanımından doğan toksik kirliliği belirlemeye yönelik geniş ölçekli saha çalışmaları yapılabilseydi sonuçları kesinlikle çok ürkütücü olurdu. Ama savaşın yol açtığı yıkım sadece o uzak coğrafyalar ile sınırlı da değil. Yanı başımızdaki ülkelerde bütün şiddeti ile süren savaş daha düşük ya da seyreltilmiş bir dozda her yerde vuku buluyor aslında. Açığa çıkan zararlı etkilere uzun bir zaman dilimini baz alarak bakmak bütün mesele.

YIKIM HER YERDE
Binlerce örnek vermek mümkün; ama şu sıralar gündemde olan bir örnek üzerinden durumu anlatmak yeterli.
Glifosat dünyada en yaygın olarak kullanılan tarım zehiri. Ülkemizde de en çok çeşitli meyveler, zeytin ve üzüm çeşitlerinde kullanılıyor. GDO’lu ürün ekim ve dikiminin glifosat kullanımını azaltacağı iddia ediliyordu. Oysa glifosat kullanımı GDO tarımı yapılan her yerde anormal biçimde artış gösterdi. Bu artışın en önemli nedeni bitkilerin bu zehre karşı direnç kazanması.
çeşitli formülasyonlar halinde satışa sunulan glifosat, hormonal sistem üzerinde bozucu etki gösteren ve pek çok sağlık sorununa yol açan bir kimyasal olarak tanımlanıyor. Bebek ve çocuklar zararlı etkilere karşı daha hassaslar ve anne karnında bu kimyasala maruz kalmak zararı artırıyor.

GLİFOSAT ve AGENT ORANGE
Agent Orange adıyla da bilinen 2,4-D Amerikan ordusunun Vietnam savaşında kullandığı kimyasallardan biri. 1950’li yıllardan bu yana tarımsal üretimde yabani otları yok etmek için kullanılan bu kimyasal pek çok ülkede yasaklandı artık. 2,4-D bilinen en tehlikeli toksik kimyasallardan biri olan dioksin oluşumuna yol açıyor. Dioksin doğada çok uzun süreler toksik etkisini yitirmeden kalan kalıcı kimyasal maddelerden biri. öyle etkili ki, Amerikan ordusunca kullanılmasının üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen Vietnam’da çeşitli hastalık ve anomaliler ile doğan çocuklar var hâlâ. İyi ki yasaklandı diye düşünülebilir ama durum sanıldığı gibi değil.
Dünyanın 3. büyük kimya şirketi olan “Dow Chemical Co. ” Amerika’da 2,4-D ve glifosat karışımından oluşan yeni bir yabancı ot ilacını piyasaya sürebilmek için ilgili kuruma izin başvurusu yaptı. özellikle GDO’lu ürünlerin üretiminde kullanılan glifosata dirençli bitki türlerinin ortaya çıkması glifosat ile 2,4-D’yi karıştırarak kullanmayı zorunlu kılıyor. Kimyasal maddelerin pasaporta ihtiyacı yok. Dolayısıyla izin çıkarsa olumsuz etkilerin Amerika ile sınırlı kalmayacağı kesin.
Bir tarafta askeri güç kullanılarak anlık, yoğun şiddet ve yıkımla yürütülen bir savaş; diğer tarafta sessiz, etkileri zamana yayılan ve aslına bakılırsa çok daha fazla acı ve yıkıma yol açan bir başka savaş. Ama o bir başka savaşın içindeyken, ne acı ki barış içinde yaşadığımızı sanıyoruz. Ya da mevcut durumu kabulleniyoruz. Fadıl Fejzi& 263;’in hatırlattığı gibi her insanın içinde yaşadığı şartlardan bağımsız bir iradesi var. Ve uzağa gitmeden, gözümüzün önünde gerçekleşen her türlü haksızlığa karşı çıkmak gerekiyor.

08. 08. 2014 – BİRGÜN