CAN DÜNDAR: ÇOCUKLAR SİZE EMANET ÖĞRETMENİM! (16. 09. 2014)

295

Sevgili öğretmenim!
çocuklarımızı sizin müşfik ellerinize teslim ettik dün…
Korumasızlar.
Allah muhafaza, yolda delibozuk arabalar, okulda tekinsiz lavabolar, sınıfta hoyrat hocalar tarafından yaralanabilirler.
Ezdirmeyin; koruyun onları!
Saçlarına, kılıklarına baktınız sabah, boy sırasına girmeyi, sırada kikirdememeyi, yüksek sesle marş söylemeyi öğrettiniz.
“Rahat” dediniz,
“Haz’rol”a geçirdiniz.
Biz bu erken askerlik eğitimi nedeniyle pek “rahat” değiliz; okulun kışla gibi algılanması fikrine “haz’rol”amıyoruz bir türlü…
öğretmen-öğrenci ilişkisinin daha kapıdan
“Komutandan
komut al” şeklinde kurgulanmasına razı değiliz.
Boyun eğen askerler değil, açık fikirli bireyler olarak yetişmelerini istiyoruz.
Korkutmayın; sayın onları!

***

Sevgili öğretmenim!
Biliyorsunuz, Türkiye eğitim alanında çok geri düştü.
Karatahta, kara önlük bitti; “Türk’üm, doğruyum” bitti, karaborsada kitap arama bitti, ama ezbercilik bitmedi, sınıf içi şiddet bitmedi, her yıl eğitim sistemini yazboz tahtasına çeviren zihniyet bitmedi.
çağın bilgisiyle donanan, öğrendiğini sorgulayan, dünyaya en geniş pencereden bakan, küresel çapta yaşıtlarıyla yarışan kuşaklar yetişmedi.
İktidarın yeni hamlesiyle her okula mescit açmak da, çocuklarımızın evrensel standartta bilim insanı, kâşif, mucit, sanatçı, edebiyatçı olmasını sağlamayacak.
Onlara itikattan önce fikriyatı öğretin. İtaat etmeyi değil muhakeme etmeyi telkin edin. Kör inanca değil, akılcılığa yönlendirin. Doğruyu arama, gerçeğe ulaşma azmi verin.
Ezmeyin; yüceltin onları!

***

Sevgili öğretmenim!
Bilginin en hızlı yayıldığı çağdayız. Siz daha soruyu bitirmeden, öğrencileriniz cep telefonundan cevabı öğrenebiliyor. Bilgisayar, bilgiyi onlar yerine sayıyor. Ansiklopediler, bir tıklama mesafesinde artık; ilim, el altında… Eski müfredatla, köhne kitaplıkla, müfettiş korkusuyla işiniz zor.
Bilgiyi hatmetmeye değil, hazmetmeye ihtiyacı var çocukların; süzmeye, denemeye, mukayeseye…
Bilgiyi gözlem ve tecrübeyle belletin, değişebileceğini gösterin; yeni bilgiler üretmeye teşvik edin.
Şişirilen kasların ya da egoların değil, servetin veya silahın hiç değil, ancak haklılığın insana güç verdiğini anlatın.
Ezberletmeyin; aydınlatın onları!

***

Sevgili öğretmenim!
Size atari salonlarından geliyorlar; kan döktükçe puan topladıkları bilgisayar oyunlarının başından yeni kalktılar.
Tatili, TV ekranına bakarak geçirdiler. Abuk sabuk yarışmalardan, kazanmanın yolunun en yakın arkadaşını elemekten geçtiğini öğrendiler. Haberleri izlediler; kıyasıya rekabeti, edepsiz hakareti, soygunu ve şiddeti gördüler.
Paranın herkesi satın alabileceği inancını hatmettiler.
Başka bir dünya olduğundan, hiç değilse mümkün olduğundan söz edin onlara… Sokakta, ekranda göremedikleri şeylerden bahsedin:
Alın terinden, imeceden, adaletten, sadakatten, cesaretten, hakkaniyetten, birlikten, eşitlikten, dirençten, emekten…
ülkede olup bitene rağmen hırsızların her zaman adaletten kurtulmadığını, kaba kuvvetin ince zekâdan üstün olmadığını, çok bağıranın daima haklı çıkmadığını öğretin.
Yarıştırmayın; barıştırın onları!

***

Sevgili öğretmenim!
Kerrat cetveli kolay artık; haksızlığa karşı durma cesaretini öğrenebilecekleri yer yok.
Dört işlem çocuk oyuncağı; kitabı, okumayı sevdiren yok.
Atom çekirdeğini öğrensinler tamam, ama ekmeğini taştan çıkarmayı da, sonra üleşmeyi de, başkasının acısını çekmeyi de, hilesiz terfii de, insanlık için mücadele etmeyi de, kadirkıymet bilmeyi de, her koşulda gülümsemeyi de öğrenmeliler.
Sıcak bir sınıfta ders görürken, uzak bir köyde doktorsuzluktan can verip cesedi heybede taşınan kardeşlerinin acısını hissetmeliler.
Kendi doğruları, inançları, hayatları için mücadele ederken, başka hayatlarla, insanlarla, fikirlerle yüzleşmeyi, onlarla bir arada yaşamayı, hayatı paylaşmayı, ötekileştirmemeyi bellemeliler.
Kızlı-erkekli bir arada olmaya alışmalı, sevginin dilini ezberlemeliler.
Size emanet ettik; sevin onları!
16. 09. 2014 – CUMHURİYET