ASLI AYDIN: TORBAYLA GELEN KÖLELİK REJİMİ (07. 08. 2014)

316

Yıllarca çalışma koşullarının iyileştirilmesine dair bu ülkede emekçiler seslerini duyurmaya çalıştı. Sendikalaşmaları, eylemlilikleri engellendi; hatta işyerlerinde bir araya gelmelerinin olanakları bile yok edilmeye çalışıldı. AKP ile yaşamımıza, o güne kadar kayıtdışılıkla birlikte anılan taşeron çalışma girdi. öyle bir girdi ki, Soma gibi bir katliamın zeminini hazırladı. Soma, bugüne kadar söylenen, reddedilen, kendisine karşı direnilen pek çok argümanın acı bir sonucuydu. Nitekim toplumda büyüyen öfke ve itiraz, yeni Soma’lara rağmen yeni bir emek rejimi kurmanın peşine düşen AKP’yi yolundan döndürmeye yetmedi.
C. Başkanlığı seçimleri, Gazze, sokaklarda kol gezen cihatçı çetelerle izlediğimiz gündemler arasında şimdi tek bir kolona sığdırılmış, bazen bir alt başlık şeklinde karşımıza çıkan koskoca bir taşeron yasası duruyor. Ve o alt satırlardan avazı çıktığı kadar bağırıyor: artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Meclis’e gelen “İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun Tasarısı”, önce komisyona 61 maddeyle geldi, ardından Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan 148 maddeyle çıktı. Şimdi Meclis Genel Kurulu 83. maddede tartışmalara devam ediyor. Şimdiye kadar netleşen maddeler, bu torbadan ne çıkacağını apaçık ortaya koyuyor.
Genel hatlarıyla torba eşliğinde, Soma’dan sonraki öfkeyi bastıracak sahte adımlarla süslü topyekün bir taşeron düzeni inşa ediliyor. Adı üzerinde “torba” ya, arada kaynar/ toplumsal muhalefetin gözünden kaçar amacıyla kamu alacaklarının yapılandırılması, eğitim sistemi, özelleştirme ve kentsel dönüşüme kadar birçok alanda düzenlemeler eklenmiş.
Lakin torbadan emekçiler açısından çıkacak en yıkıcı sonuç, şüphesiz çalışma yaşamının taşeron ekseninde yeniden dizayn edilmesi.
AKP’nin torbasında nasıl bir gelecek var?öncelikle tasarı ile taşeronluğun yasallığı yeniden tanımlanıyor. Mevcut durumda asıl işi yapan ama taşeron olarak çalıştırılan işçinin durumu muvazaalı yani hileli olarak tanımlanırken, yeni tasarıyla birlikte bu durum tolere ediliyor. Mevcut haliyle muvazaanın (hilenin) tespiti halinde taşeron işçi dava açtığı halde ilk işe başladığı tarihten bu yana asıl işverenin işçisi olarak sayılabiliyordu. Bu da işçinin hukuken kazanım elde etmesine, sosyal ve özlük haklarının kısmen de olsa korunmasına olanak sağlıyordu ( lakin sadece bir olanak… Bu kapsamda açılan ama fiilen uygulanmayan pek çok davanın varlığını unutmayalım). Torbaya göre artık taşeron olarak çalıştırılan işçi böyle bir hak talep edemeyecek. Asıl işverene bağlı bir işçinin taşeron olarak çalıştırılmasına zemin yaratan böylesi bir hileli durumun tespit edilmesi halinde, işçinin asıl işverene bağlanabilme ve geçmiş kazanımlarına sahip olabilme hakkı elinden alınıyor. Yeni tasarıyla bu hak emsal ücret alma hakkıyla sınırlı tutuluyor. Yani sözün kısası artık hileli çalışma ilişkisi kurmanın yaptırımı da, işverene maliyeti de muazzam ölçüde kısılmış oluyor. Bu, kâr hırsının boyutları işçinin yaşama hakkının bile ötesine geçmiş sermayeye taşeron çalıştırmayı cazip hale getirmenin yolu değilse nedir?
Veya gerçek adı hileli taşeronluk olan,
‘rödovans sistemi’ bu tasarıyla kutsanmış olmuyor mu?
Taşerona kadro: ölümü gösterip sıtmaya razı etmeközellikle seçim dönemlerinde hortlayan kadro vaatleri artık malumumuz. Ama alışılageldik oyalamacalardan ayrı olarak, bugünkü bütünün içinde değerlendirildiğinde şimdilerde yine “müjde” olarak servis edilen bu tarz haberlere de bir not düşmek zorunlu.
KESK’in kullandığı “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” deyimi tam da bu durumu tanımlamaya yetiyor. Bilindiği gibi kamuda taşeron işçilerin büyük bir kısmı belediyelerde temizlik işleri başta olmak üzere, güvenlik, yemekhane gibi işlerde yani “asıl” olmayan işlerde çalıştırılıyor. Geriye kalanlar ise asıl işi yapan ama taşeron olarak çalıştırılan işçiler. Asıl işi yapan taşeron çalışanların dava açma gibi olanakları olsa da yılları alan davalar ve fiilen yaşama geçirilmeyen mahkeme kararları böylesi bir hak aramayı işlevsiz kılıyor. Hal böyleyken taşeronu meşrulaştırıp bu hak arama yollarını tamamen kapatmanın yolu da, asıl işi yapanlara kadro vaadini vermekten geçiyor.
07. 08. 2014 – BİRGÜN