İHSAN ÇARALAN: ‘REHİNELER’ BAHANE IŞİD’LE İŞ BİRLİĞİ ŞAHANE! (04. 08. 2014)

253

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, IŞİD karşısında sessizliğini sürdüren Başbakan Erdoğan’ı eleştirirken, “IŞİD’in elinde rehin 39 konsolosluk görevlisi var” dedikten sonra, “IŞİD’in elinde bir rehin daha var. O da Başbakan Erdoğan’dır” diyor.
İlk bakışta Kılıçdaroğlu haklı gibi görünüyor. öyle ya bir ülkenin Başbakanı kendi diplomatlarını ve konsolosluk görevlilerini rehin alan bir terörist örgüte karşı böyle sessiz kalıyorsa, ona “terör örgütü” bile diyemiyorsa, hatta bu örgütün eleştirilmesini önlemek için diplomatların rehin alınmasına ilişkin haberlere yasak getiriyorsa, akla ilk gelen “Demek ki, Hükümet de Başbakan da rehin alınmıştır da ondan böyle sessiz kalıyorlar”dır!
Ancak biraz daha yakından bakıldığında Hükümetin IŞİD’e karşı “sessizlik” olarak biçimlenen desteğinin; bu “rehin olayı”na bağlanacak kadar basit olmadığı anlaşılıyor. Tersine, AKP Hükümetinin IŞİD’i eleştirmemek, IŞİD’e yönelik karşı bir tutum açıklamamak için rehin olayını kullandığını söylemek daha akla uygun görünüyor. çünkü Türkiye’nin “Esad’a karşı savaşıyor” diye yıllardır beslediği, teçhizat ve öteki her tür lojistiğini sağladığı gruplardan birisi de IŞİD’dir. Ve Türkiye’nin IŞİD’i Rojava’ya yönelik saldırılarında da desteklediğini herkes bilmektedir. Dahası Irak’ta Şii yönetime karşı desteklediği “Sünni muhalefet” de (BAAS kalıntıları ve Tarık El Haşimi’nin yandaşları ile Sünni aşiretler) IŞİD’in müttefiki, hatta onun başlıca dayanağına dönüşmüştür.
Ve elbette bu köşede ve gazetemizdeki başka haber makalelerde daha önce de belirtildiği gibi, amaç bakımından da AKP ile IŞİD’in arasında gerçek bir farkın olmadığı dikkate alındığında, AKP Hükümetinin IŞİD’in hunharca cinayetleri, yakıp yıkma eylemleri,… karşısında tamamen sessiz kalmasının nedenini “49 konsolosluk görevlisinin can güvenliği” olarak gösterilmesine inanmak için aşırı saf olmak gerekir.
Onun içindir ki, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı “IŞİD’in rehini” olarak göstermesi olsa olsa Erdoğan’a bir övgüdür!
Hele de konsolosluk rehineleri, Savunma Bakanının önceki gün söylediği gibi, Cumhurbaşkanı seçimlerinin hemen öncesinde serbest bırakılırsa, bütün bu “rehinlik” sürecinin nasıl bir oyun olduğunun da yeniden değerlendirilmesi gerekeceği de tartışılmazdır.
öte yandan IŞİD’in, Irak’ın kuzeyinde işgal ettiği alanları her gün biraz daha genişlettiğine dair haberler gelmeye devam etmektedir.
IŞİD saldırıları karşısında bölgedeki halkların koruyucusu pozisyonuna gelen Barzani yönetimine bağlı peşmergelerin, bu koruyucu ve IŞİD’e karşı barikat olma çizgisini terk ederek muhtemelen de Erdoğan Hükümetiyle de anlaşma içinde geri çekildikleri gözlenmektedir.
Nitekim Federal Kürdistan ile Suriye sınırındaki Şengal’de KDP peşmergelerinin, bugüne kadar IŞİD’e karşı korudukları Êzidi köylerini terk ederek geri çekildikleri belirtiliyor.
DİHA’nın haberine göre, bölgede yaşayan Êzidi Kürtleri katliamla yüz yüze bırakması karşısında Demokratik Êzidi Hareketi, HPG ile YPG’nin Şengal’e geçerek halkı savunması talebinde bulunmuştur.
KDP’nin bu tutumu, Barzani yönetiminin ve Erdoğan Hükümeti’nin Rojava’da direnen YPG’ye karşı IŞID’i desteklemeleri ile de uyumludur.
KDP’nin IŞİD’le uzlaşma girişimleri, Erdoğan’la anlaşma içinde olması, IŞİD saldırılarının Federal Kürdistan’a saldırmasını önler mi, bu çok tartışılırdır. Ancak gerek Barzani yönetiminin gerekse Erdoğan Hükümetinin IŞİD karşısındaki uzlaşmacı, IŞİD’in vahşi saldırılarına sessiz kalma tutumlarını, onların “49 rehine” ya da “Askeri bakımdan geri çekilmek zorunda kalmak” gibi “sıkıntıları”yla açıklanamazdır. Tersine onların bu tutumlarını, “sıkıntıları” bahane ederek IŞİD’le daha uzun vadeli bir iş birliği hesap ve planlarına bağlamak daha gerçeğe uygundur.

04. 08. 2014 – EVRENSEL