İki fotoğraf!
Birinde, Türkiye’nin köklü ve büyük sermayesi Koç grubu temsilcileriyle Başbakan Erdoğan var. Yüzler gülüyor.
Diğerinde, sokak ortasında bir kişinin polis kurşunuyla can verdiği gün polisin sabrından bahsedip meydan okuyan bir Başbakan… Ve partisinin il temsilcileri var. Yüzlerde, Başbakandan alınan gazla bezenmiş iktidar kibri!
İlk fotoğrafa bakarsak sadece sermayeyi görürüz.
İkincisine bakarsak ceberut bir devleti!
İki fotoğrafın ortak öznesi Başbakan… Muhafazakar, aynı zamanda otoriter!
Devleti de öyle.
Hatırlayın 17 yaşında başına gaz bombası fişeği isabet eden Dilan’ı… Dilan ağır yaralı hastanede yatarken nasıl da devletin temsilcileri polisi değil onu suçlamıştı.
‘Elinde molotof kokteyli şişesi vardı’ denilmişti.
Yalan çıkınca da, “örgüt üyesidir” denilmiş… “Başından vurulmayı hak etti” demeye getirilmişti.
Aynı anlayış ağırlaşarak sürüyor. Ne, Soma faciasında yüreği yaralı madenciyi ve yakını tekmelemekten, tokatlamaktan ar ediyor ne de polis kurşunuyla bir vatandaşın ölmüş olmasını dert ediniyor.
Otoritesinden gram taviz vermemek için konuşlanıyor. O otoriteye karşı en ufak bir girişimin olursa tokadı yersin… Gerekirse öldürülürsün.
Otoriter muhafazakar bir devlet işte!
Bu kadar mı?
Hayır! İkinci fotoğrafa bakalım!
MUHAFAZAKAR KAPİTALİZM AYRI İŞLEMEZ!Ford Otosan’ın Yeniköy fabrikasının açılışında Koç grubu ile Başbakan arasındaki samimiyet kimilerini şaşırttı…
Kimi, “Ya bunlar Gezi’den beri kavgalı değil miydi?” diye sordu. Kimi, “Başbakan bunların şirketlerine vergi memurları salmıyor muydu? Meydanlarda Koç grubunun adını zikredip düşmanlık yapmıyor muydu?” diye…
Sermaye medyası “Koç’la Başbakan arasında buzlar eridi” yorumunu yaptı.
Şaşırmak yersiz! Başbakan ile büyük sermaye grupları arasında en fazla biraz buz olabilir. İlk temasta hemencecik eriyecek cinsten.
Asla aşılmaz duvarlar olamaz!
Zira o Başbakan ala bir kapitalist. O Başbakanın neoliberal ekonomiyle zerrece sorunu yok! Bugün oluşturduğu ve temsil ettiği sistemin adı şöyle özetlenebilir: Otoriter bir muhafazakar kapitalizm!
Gözü kara bir kapitalizm temsilcisi. Ne orman tanıyor ne deniz, ne kıyı tanıyor ne tarih. Hedef küresel kapitalizm liginde üstte oynamak!
Ve asla bu yüzden Başbakan ve partisi sadece ‘yandaş sermaye’nin temsilcisi olarak tanımlanamaz. Muhafazakar kapitalizmin işleyiş yasaları, kapitalizmin işleyiş yasalarıyla aynıdır.
MESELE üç BEŞ İHALE MESELESİ DEĞİLEvet, içli dışlı olduğu… Kurduğu iktidar bloğu içerisinde direkt yer alan bir sermaye grubundan söz edilebilir.
Söz konusu sermaye grubu neoliberal model içinde gelişti. Devlet olanakları kullandı… Yeni rant ekonomisi aracılığıyla Anadolu’da palazlandı.
AKP onun sermaye refleksleriyle dışa açılma hamlelerine güç verdi. O sermaye grubunun emeği ezme kapasitesini güçlendirdi.
İşte o, adına ister ‘yeşil’ deyin ister ‘İslami’ sermaye Anadolu’da olduğu kadar İstanbul’dadır. Bu sermaye grubunun içinde olanların ortak özelliği ucuz ve örgütsüz emeği insafsızca sömürmeleridir.
Tüm bu çark büyük sermayenin de geliştiği güçlendiği zemini oluşturur. Ve bu çarkın yağlayıcısı da garantörü de Hükümettir.
Mesele üç beş ihale meselesi değildir. Hükümet ile büyük burjuvazi arasında çatışmanın en şiddetli olduğu anda bile büyük bir uzlaşı mevcuttur.
Kültürel hegemonya kurabilmek için… Seküler ve sınırları katı biçimde Batılı hayat tarzı ile belirlenmiş kültüre savaş açan…
Muhafazakar kültür ikame etmek için vurup kıran iktidardan ekonomik kavgada da aynı katılığı görmeyi ummak boş bir beklentidir.
çATIŞMA VE çIKAR İç İçE!Ekonomik açıdan AKP ile TüSİAD sermayesi arasında ideolojik bir fark yoktur! ülkenin başat sermayesi AKP iktidarında zayıflamamış, güçlenmiştir.
Direkt AKP etrafında kümelenmiş, AKP ile birlikte üste doğru tırmanan sermaye de… Büyüdükçe, yükseldikçe TüSİAD’la yan yana gelişlerine tanık olmak hiç de şaşırtıcı değil.
Sonradan Başbakan tarafından iptal edilse de… Otoyol ve köprü ihalesini Koç-ülker ortaklığının alması gibi.
TüSİAD’ın yeni yönetimindeki değişim de başka bir örnek. TüSİAD başkanlığına SüTAŞ’ın sahibi Bursalı İş Adamı Muharrem Yılmaz’ın gelmesi…
Boydak Holding CEO’su Kayserili Memduh Boydak…
Kadoil’in sahibi Diyarbakırlı Tarkan Kadoğlu gibi isimlerin yönetimde yer alması gibi…
çatışmalarla, çıkarların iç içe olduğu bir işleyiş bu.
EL SIKIŞANLAR İLE ALKIŞ TUTANLARİşçi-emekçi karşısındaki pozisyonları TüSİAD’ın da, AKP’nin de, AKP etrafında kümelenen sermayenin de aynıdır.
Soma’da maden işçisi AKP’nin mitingine gitmek zorundadır. Başbakan bağırdığında baretini kaldırmak durumundadır.
Ama hakkı için yürüyüş yaptığında gazı, copu yer!
Ford’un Yeniköy fabrikasının açılışındaki manzara nasıldı?
Bir grup işçi açılışa zorla getirildi. Kokteylde Başbakan ve Koç grubunun üyeleri yiyip içerken… İşçiler onları şeffaf bir perdenin arkasından seyretmekle yetindi. Onlara düşen, Koç temsilcileri ile Başbakan el sıkışırken alkışlamaktı.
Alkış bitti perde kapandı. El sıkışanlar perdenin bir tarafında, alkış tutanlar diğer tarafında.
Bu iki taraf arasında hiçbir şekilde çıkar ortaklığı yok.
Durumu ne kadar net bir şekilde özetliyor bu fotoğraf, öyle değil mi?
Hükümetin TüSİAD sermayesi ile ilişkileri de böyledir.
26. 05. 2014 – EVRENSEL