İBRAHİM Ö. KABOĞLU: ‘KONUSU SUÇ TEŞKİL EDEN EMİR. . . ‘ (24. 04. 2014)

290

Toplantı ve gösteriler için Anayasa madde 34, çerçeveyi koymakta: izin almadan, ama silâhsız ve saldırısız. Sınırlama ise, kamu düzeni vb nedenlerle ancak yasa ile konabilir. 1 Mayıs Emekçi Bayramı’nı gösteri ve anma biçiminde kutlama, genel toplantı ve gösterilere göre daha hoşgörülü bir ortamda yapılır: Yılda bir kez ve resmi tatil günü. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), -DİSK ve KESK başvurusu (38676/08) sonucu- 27 Kasım 2012’de, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarının engellenmesinin, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) ihlâli olduğuna karar verdi.
Toplanma özgürlüğünün (İHAS, md. 11) ihlâl edildiği saptanırken, toplu ifade özgürlüğünün kapsamı genişletildi. Karara göre, 1 Mayıs ve emekçiler için özel bir anlam taşıyan Taksim Meydanı, bir tür “bellek hakkı” oluşturmakta…
2008 ve 2009’da yaşanan şiddet ortamından sonra, iç hukukta ve Avrupa hukukunda iki önemli gelişme oldu: 1 Mayıs resmî tatil günü olarak kabul edildi. İHAM ise, Türkiye’nin Sözleşme’yi ihlâl ettiğine karar vererek, “resmî tatil”i, özgürlük temelinde anlamlı kıldı. Aslında, 2011 ve 2012’deki barışçıl kutlamalarla bir normalleşme sürecine de girildi.
Hukuken bağlayıcı olan İHAM kararı, sadece resmî makamların uyma yükümlülükleri bakımından değil, insan hakları uygulamasına katkısı açısından da önemli ve anlamlı…
Hakkın zaman ve mekân boyutu
Zaman ve mekân boyutlarıyla emekçilerin toplu özgürlük hakkını Avrupa ölçeğinde tescil eden karar, 1 Mayıs mekânı olarak Taksim’in kullanımı açısından, önemli bir ölçüt kazandırdı.
Gösteri ve toplanma yerini belirleme özgürlüğü, ifade özgürlüğüne içkin: “mekân seçimi, başka türlü kabul edilebilir sınırlamalara tabi olmasına rağmen, gösteri hakkının bir parçasıdır. “
İHAM’a göre, emekçilerin Taksim Meydanı’nda gösteri yapmak için ısrar etmesinin tarihsel önemi ve mekânın sembol olma özelliği var: “Bu bağlamda, başvurucuların gösteri yapmak istedikleri Taksim Meydanı’nın kentin kalbinde olduğunu ve büyük ölçekli bir gösterinin gerçekten kamu hayatının bozulmasına yol açacağını kaydeder. Ne var ki, Mahkeme, 1977’de İşçi Bayramı Kutlamaları sırasında Taksim Meydanı’nda çıkan bir çatışmada 37 kişinin öldüğünü de kaydeder. Sonuç olarak, Taksim Meydanı bu trajik olayın bir sembolü olmuştur…”

Kamu makamlarının yükümlülüğü. . .
İHAM’a göre; kamu güvenliği amacıyla yöneticiler, gösterilerin yapıldığı yerle ilgili kısıtlama yetkisi kullanılırken toplanma özgürlüğü içeriğinin boşaltılmaması için, göstericiler şiddet olaylarına karışmadığı sürece, belirli bir yerdeki gösteri günlük hayatı etkilese bile barışçıl gösterilere belli bir hoşgörü gösterilmeli.
Bireylerin haklarını kullanabilmeleri için, kamu makamlarının görev ve olumlu yükümlülükleri vurgulayan İHAM, kolluk güçlerinin kullandığı şiddetin ölçülülük ilkesine aykırılığını da, bu ilkenin öğelerini irdelemek suretiyle ortaya koydu: “…Mahkeme mevcut davada polis memurlarının güç kullanmak suretiyle yaptığı müdahalenin orantısız olduğunu ve düzensizliğin engellenmesi için gerekli olmadığını kabul eder” (prg. 37). özetle, biber gazı kullanımının meşruluğu, gereklilik, elverişlilik ve orantılılık ölçütlerinin birlikte gerçekleşmesine bağlı. . .
Güvenlik sorunu var mı?
Hükümet ve İstanbul Valiliği, geçen yıl, Taksim’i 1 Mayıs’a kapatırken düzenleme faaliyetlerini, “can güvenliği” açısından gerekçe olarak kullandı. Ama bu yıl böyle bir gerekçe bulunmadığına göre, hukuken öne sürülebilecek bir neden de yok.
Başbakan, “kanunsuz emir” veriyor
Toplantı bir yana, Taksim’de basın açıklamasına bile tahammül edemeyen Başbakan, “Taksim’e çıkmak, devlete karşı gelmektir” dedi ve çatışma sinyali verdi. öncelikle, Taksim, resmi veya devlet değil, bir kamusal meydan; yani halkın veya kendi deyimiyle “millet”in. Ne var ki, söylemi, “Taksim benim mülküm, ben devletim; mülküme giren karşısında, silâhlı ve gazlı polisi bulur”, şeklinde. Yardımcısı ise, kanunsuz “emre uymayana gereği yapılır”, dedi.
Oysa, Anayasa açık: “Konusu suç teşkil eden emir”, emri vereni olduğu kadar yerine getireni de suçlu kılar (md. 137).
Yapılması gereken;
– Yılda bir kez ve birkaç saat yapılan 1 Mayıs anması için, esas sorumluluk, tertip komitesinin,
– İstanbul emniyeti ise, dışarıdan yapılacak olası saldırılara karşı önlem almakla yetinmeli,
– Barışçıl şekilde yapılacağına göre, “mekân yasağı” hukuken değil, ancak “Gezi rövanşı” olarak açıklanabilir. Yasak ve müdahale ise, iç barışı dinamitleyen bir etki yaratır!
24. 04. 2014 – BİRGÜN