89px; “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı” bu yıl 94. kez kutlanıyor. Ancak Türkiye halklarının emperyalist işgale karşı ağır bedeller ödeyerek verdiği mücadele sonucunda kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün olan 23 Nisan dünya çocuklarına armağan edilmiş olmasına rağmen, içinde bulunduğumuz koşullarda çocuklar için kutlanacak bir “bayram” ortamından bahsetmek mümkün değildir.
Eğitimin, sağlığın adım adım özelleştirildiği,
4+4+4 dayatmasının sonucu olarak çocuk işçiliğinin ve çocuk gelinler, anadilinde eğitim sorunlarının giderek büyüdüğü,
hedefinde çocukların olduğu şiddet ve istismarın arttığı, çocuklarımıza belirsiz bir geleceğin vaat edildiği koşullarda 23 Nisan’ın “çocuk bayramı”
olarak kutlanması ne kadar mümkündür?
Son olarak Gündem çocuk Derneği’nin hazırladığı “Türkiye’de çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu”, Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunların,
karşı karşıya kaldığı tehlikelerin her geçen gün arttığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasında yaşanan çocuğun yaşam hakkı ihlallerine yer verilen rapora 2013 yılında en az 633 çocuk yaşam hakkının ihlal edilmesi sonucunda hayatını kaybetmiştir. Bunlardan 33’ü “Devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlalleri” sonucu hayatını kaybederken,
4’ü yargısız infaz kurbanı olmuş,
5 çocuk ise askeri mühimmatın patlaması sonucu yaşamını yitirmiştir.
En az 16 çocuk ev içi şiddet nedeniyle hayatını kaybederken, yine en az 19’u intihar ederek hayatına son vermiştir.
Rapor dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünen ülkemizde geçen yıl en az 89 çocuk işçiyi iş cinayetlerine kurban verdiğimizi göstermektedir.
Ayrıca 2006’dan bu yana en az 146 çocuk biber gazı nedeniyle yaralanırken; Enes Ata, Mazlum Akay, İsmail Erkek, Mahsum Mızrak, Doğan Teyboğa, Furkan Akçil, Mehmet Uytun ve son olarak Berkin Elvan olmak üzere 8 çocuk polisin attığı gaz bombasıyla ağır yaralanarak hayatını kaybetmiştir. Diğer taraftan bugün Türkiye`de cezaevlerinde halen 1879 çocuk tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.
23 Nisan günlerinde koltukların sembolik çocuklara devredilmesinin,
her yıl birbirinin aynı olan nutuklar eşliğinde rutin “törensel kutlamalar” yapılmasının çocuklarımızın yaşadığı bu derin sorunları çözmediği açıktır.
Türkiye’de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı vahim tablonun değişmesinin tek koşulu
gerçek anlamda halkların egemenliğine dayalı, eşit, özgür demokratik ve barış içinde bir ülke mücadelesinin başarıya ulaşmasıdır.
KESK olarak eşitliğin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin hakim olduğu, tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, çocukluğunu çocukken yaşadığı; barış, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla güvenli bir ortamda yetişip, gelecek kaygısı duymayacağı bir ülkede kurulması mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.