FAŞİZME GEÇİT VERMEYECEĞİZ!

347


Seçim süreçlerinde; demokratik zeminlerde, kişilerin, siyasi çevrelerin ve siyasi partilerin görüş ve düşüncelerini açıklamaları, propaganda yapmaları en temel demokratik haklardan biridir ve bu hak anayasal güvence altındadır. Hükümet seçim güvenliğinden ve seçimin sağlıklı bir zeminde yürütülmesinden sorumludur. Ancak anlaşılan odur ki, AKP’nin önceliği ortaya çıkan pislikleri örtmek ve toplumu kamplaştırarak ortaya çıkan gerilimi lehine çevirmektir.
Başbakan muhalif tüm kesimlere karşı kin ve nefret üretirken, toplumda yarattığı kutuplaşma faşist ve ırkçı anlayışların yeşermesine, büyümesine yol açan bir iklim oluşturmaktadır. AKP’nin seçim mitinglerinde günler öncesinde olağanüstü önlemler alınmakta, “suç işleyebileceği” varsayılarak kişiler gözaltında tutulmakta, çevre illerden binlerce polis miting yapılacak illere gönderilmekte, Başbakan’ın “gevşek” gördüğü polis amirleri hemen görevden alınmakta, kara-hava ve varsa denizden kuş uçurtulmamakta iken muhalefet partilerinin seçim çalışmaları kendi haline bırakılmaktadır. AKP’ye yönelik gelişen protestolar “dış mihrakların işi” olarak ilan edilip vatan hainliğiyle damgalanırken muhalefet partilerine yönelik girişimler “demokratik hak” olarak görülmektedir.
AKP’in bu tutumlarının sonucu olarak örgütlenmiş ve yönlendirilmiş faşist güruhların son günlerde sistematik hale gelen saldırıları ve linç girişimleri, halkların kardeşliğini hedeflediği gibi geleceğe dair de ciddi kaygılar uyandırmaktadır.
Ordu, Giresun, Aksaray, Urla, Fethiye ve Tekirdağ’da HDP bürolarına, seçim araçlarına, yöneticilerine ve kitlesine yönelik gerçekleşen saldırılar, sistematik ve örgütlenmiş bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu getirmektedir. Bu saldırıların bir kontrgerilla örgütlemesi ve yönlendirmesi olduğuna dair her gün yeni bir işaret ortaya çıkmaktadır.
Fethiye’de kaymakam, belediye başkanı, emniyet müdürü ve garnizon komutanının gözü önünde ve müsamahasıyla saldırının gerçekleşmiş olması, iktidarın bu linç kültüründen medet umduğunu göstermektedir.
Oysa yakın tarihimiz bu tür olayların sonuçta tüm vatandaşların can güvenliğini, dahası geleceğimizi tehdit ettiğini göstermiştir. Dün Fethiye’de yaşananlar geçmişte Sivas, Maraş, çorum gibi şehirlerde yaşanan faşist saldırılardan çok da farklı değildir. Hükümet son saldırılarda can kaybı yaşanmamış olmasıyla övünmeyi bir tarafa bırakıp günler öncesinden bu saldırıların örgütlenmesi yapılırken neden sessiz kaldığının, saldırganları neden önlemediğinin cevabını vermelidir.
Gezi’de ve sonrasında birçok ilde barışçıl gösterilerde bulunan on binlerce insanın üzerine tomasıyla, gazıyla, copuyla, helikopteriyle, polisi ve askeriyle saldıran AKP’nin Fethiye’de palalı, sopalı, taşlı saldırganlara göz yumması, yetkililer eliyle bir siyasi partinin tabelasının sökülüp atılması ve kaymakamın linçi teşvik eden söylemleri, “olay büyümesin” ile açıklanmayacak kadar vahim bir noktada olduğumuzu göstermektedir. Ali İhsan Korkmaz’ı linç edenleri koruyan, ekmek almaya giden Berkin evladımızı gaz fişeğiyle katleden bir zihniyetten fazla bir beklentimiz olmasa da halklarımızın bir arada yaşama iradesine yönelik bu saldırıların sorumlularını açığa çıkarıp onlardan hesap sormak da boynumuzun borcudur.
Faşizm kitlelerde akıl tutulması ve katletmeye hazır gözü dönmüşlükle cisimleşir. çürüyen sistem lümpen bir tabaka yaratarak kirli işlerini bunlara gördürür. Böyle bir kitle ruhu yaratıldıktan sonra geriye “düşman” bulmak kalıyor ki, bu düşman kimi zaman sosyalistler, kimi zaman Aleviler, kimi zaman gayrimüslimler, kimi zaman da Kürtler olmuştur. AKP Hükümetini uyarıyoruz, bu saldırıların nereye doğru evrileceği kestirilemez ve her an kontrolden çıkmaya müsaittirler. Milliyetçilik ve şovenizmden beslenen bu güruhlara karşı zaman geçmeden gerekli tedbirler alınmalıdır. Nefret suçu kapsamına giren ve gerilimi tırmandıran söylemler ve politikalar terkedilmelidir. Asıl bölücülük bu tür saldırılar ve buna zemin sunan politikalardır.
Saldırıları seyreden, yarım ağızla kınayan, “ama”larla haklı kılmaya çalışan kim olursa olsun er ya da geç faşist yönelimin kendilerini de bulacağını yakın tarihimize bakarak görebilirler. Bu saldırıları püskürtmenin yegâne yolu barıştan, demokrasiden ve emekten yana politikalarda ve mücadelede ısrar etmektir.
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB olarak, halklarımızın kardeşliğine ve bir arada yaşama irademize yönelik bu faşist saldırıları protesto ediyor, kınıyoruz. Hükümeti bu tehlikeli gidişata karşı görevini yerine getirmeye ve yerel seçimlerin demokratik bir ortamda geçmesi için gerekli tedbirleri almaya çağırıyoruz.