CAN DÜNDAR;: ‘HOCA’NIN HİÇ Mİ SUÇU YOK’ (07. 03. 2014)

249

Tam gazeteniz baskıya
girecek veya programınız
yayına. . .

Bir internet sitesine
“Az
sonra filancanın ses bandını
yayınlayacağız”
uyarısı düşüyor.
Zaten haftalardır gözünüz
hep o sitelerde. . .

Merakla beklemeye
başlıyorsunuz.

Ve tıkladığınızda meslek
hayatınız boyunca örneğini
görmediğiniz kıymette bir konuşma kaydı dinliyorsunuz:
Başbakan
oğluna evdeki
paraları acilen
“sıfırlamasını”
söylüyor.

Veya yandaşı işadamına
büyük bir ihale için telkinlerde
bulunuyor.

Ya da Adalet Bakanı ile
Danıştay’a kimin başkan
olacağını veya bir davaya
nasıl müdahale edeceklerini
konuşuyor.

Türkiye’nin tarihinde bu
kadar
“büyük haber”
yok.

Ve son birkaç aydır, o
haberlerden neredeyse her
gün birkaç tane düşüyor.

Gözlerimiz faltaşı gibi açık. . .

Kulaklarımıza inanamıyoruz.

Dilimiz, nutkumuz tutuluyor. ***
Medyada üçe bölündük:

Bazılarımız iştahla yayınlıyor
bu kayıtları. . .

Bazılarımız görmezden
geliyor.

Bazılarımız ise ikircikli;
kenardan izliyor.

Ben yayınlayanlar
arasındayım. Bir
Başbakan‘ın
yargıya, ihaleye müdahale
etmesi, oğluna
“Evde
stokladığımız paraları sıfırla”
demesi nasıl görmezden
gelinebilir?
Bunları yok sayanların, nasıl
“Gazeteciyim”
diyebildiklerine
şaşıyorum.
Ama eli kaşındığı
halde, ilkesel nedenlerle
yayınlamakta kararsızlananları
da anlıyorum.
Bir defa, bu haberler hiç
bilmediğimiz bir kaynaktan
geliyor.

Telefon kaydındakiler ya
görüşmüyor ya
“Montaj”
deyip geçiyor. Yani haberi doğrulatma şansımız da yok.

Daha da önemlisi, yasadışı
kayıtlar, daha önce birçok
tuzak davada kanıt olarak kullanılmış, suçsuz insanları
mahkûm etmeye yaramış ve o
dönem buna karşı çıkmışız.
Birçok meslektaşımız
da o zaman karşı çıktıkları
yönteme, bugün
“işimize
geliyor” diye itibar etmenin
çifte standart olduğunu
düşünerek mevzuya uzak
duruyor.

Onlara da hak vermiyor
değilim. Ancak yine de
bu içeriğin görmezden gelinemeyeceğine inanıyorum.
Ayıp olduğunu bile bile
komşusunun evini dikizleyen
biri, kendisinden çalınan eşyaların odaya istiflediğini
gördü diyelim
Dikizleme mi sorgulanır,
istifleme mi?***
Benim bulabildiğim çözüm,
iki suçu birlikte deşifre etmek:

Başbakan’ın
konuşmalarındaki müdahaleler
de ağır suç, Başbakan’ın
(hepimizin) telefonunu illegal
olarak dinlemek de. . .
İkisine birlikte karşı
çıkmalıyız.

Hem bizi soyan
“devlet”e,
hem bizi dinleyen
“paralel
devlet”e bayrak açmalıyız.
“Hırsızın hiç mi suçu yok”
diye soran
Hoca
fıkrasına
atfen,
“Hoca’nın hiç mi
suçu yok”
sorusunu ihmal
etmemeliyiz.

Şöyle düşünün:

Birileri yıllarca hükümetle el
ele hepimizi dinledi, kayıtları
stokladı. Şimdi bilmediğimiz bir nedenle ortaklık
bozulduğundan, baştan beri
bildiği hırsızlığı deşifre ediyor.
Medyayı, interneti, bizleri
kullanarak iktidarı devirmenin
ve yeni ortaklarla yeniden iktidara gelmenin yolunu
açıyor.
Birçok muhalif de
ardını düşünmeden elini
ovuşturuyor.

Oysa yarın işler
değiştiğinde, o kayıtlar belki
yeni iktidar pazarlıklarında
şantaj olarak kullanılacak.
“Arşiv”,
sahibini yeniden
iktidara taşıyacak.

Siz
“Kurtulduk”
sanırken
o, yeni ortaklarla yola devam
edecek. ***
Bu tuzağa düşmemenin
ama ortaya çıkan hırsızlığı da
görmezden gelmemenin yolu, iki suçu birlikte deşifre etmek,
ikisiyle aynı anda mücadele
etmektir.

çöplük üstüne temiz toplum
kurulamaz.
07. 03. 2014 – CUMHURİYET