SERKAN ÖNGEL: DİSK-AR DERGİSİ, TAŞERONLAŞMA VE GREİF İŞÇİSİNİN DİRENİŞİ (19. 02. 2014)

213

DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), 1978 yılında Prof. Dr. Sadun Aren öncülüğünde başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi sınıfların sorunlarını saptamak ve çözüm yolları aramak için, DİSK bünyesinde kurulmuş olan bir kurum. Kuruluşundan 1980 askeri darbesine kadar geçen kısa zaman diliminde DİSK-AR, pek çok önemli çalışmaya imza attı. Enstitü bünyesinde hazırlanan raporlar, o günün fikri mücadelesi açısından kaynak teşkil etti. 12 Eylül Askeri darbesi ile DİSK’in faaliyetlerine son verildi. DİSK-AR’ın yürüttüğü bilimsel çalışmalar da yargılamalardan payını aldı.
Kurum, Araştırma Dairesi’ne bağlı olarak, DİSK’in mücadele geleneği, değişen dünya ve Türkiye koşulları ışığında Mayıs 1992 tarihinde yeniden faaliyete geçti. Ancak DİSK-AR kuruluş sürecinde yakaladığı hızlı ivmeyi giderek yitirdi. Hem kadro hem de çalışmalar anlamında etkisizleşti. Bu durum kurumun yayın faaliyetlerine de yansıdı.
DİSK-AR Bülteni, dergi formatında ilk 16’sı iki yıl içinde olmak üzere 24 sayı yayınlandı. Bülten Kasım 1998’den geçtiğimiz yılın sonbaharında yayınladığımız yeni sayısına kadar dergi formatına yayınlanma imkânı bulamamıştı.
Geçtiğimiz günlerde iyi bir ekip çalışması ile DİSK-AR Bülteninin yeni dönemdeki ikinci sayısını Kış 2014 sayısını çıkarttık.
Yeni sayımızın dosya konusu hepimizi yakından ilgilendiren bir konu. çalışma hayatı için temel bir tehdit haline gelen “yeni” istihdam biçimleri. Taşeronlaşma, esnek çalışma, kiralık işçilik, güvenceli esneklik, özel istihdam büroları gibi uygulamaların tartışıldığı sayıda, kadın istihdam paketi ve kıdem tazminatı tartışmalarını da içeriyor. İrfan Kaygısız tarafından kaleme alınan 2013 işçi eylemlerine dair detaylı bir analize de bülten üzerinden ulaşmanız mümkün. Yayına internet üzerinden ücretsiz erişebilirsiniz.
TAŞERONLAŞMA BİR VİRüS GİBİ
Dergide yer alan yazılardan biri de Türkiye’de taşeronlaşmanın boyutları üzerine. Taşeronlaşma konusunda ciddi bir veri sıkıntısının yaşandığı ortada. Taşeronlaşmaya dair verilere derli toplu ulaşabileceğimiz bir kaynak yok. O yüzden veri işçiliği gerektiren bu yazıyı kaleme almak bir gereklilikti. Daha sonra bu verileri sizle detaylı olarak paylaşacağım.

Kısaca taşeron çalıştırmanın AKP hükümetleri döneminde nasıl hızlı bir gelişme gösterdiğini bu verilerden görmek mümkün. özellikle sağlık sektörü bir laboratuar işlevi görüyor. İş cinayetlerinin en yaygın olarak yaşandığı inşaat, madencilik, gemi inşa gibi sektörlerde de taşeron çalıştırmanın neredeyse kural haline geldiğini söyleyebiliriz. Kadrolu çalışma giderek bir istisna haline geliyor.
İşçinin yaşamak için emeğini satma zorunluluğunun, her türlü usulsüzlüğün kaynağı haline gelen ihalelerin konusu haline gelmesi, başı başına sorgulanması gereken bir konu. Hem özelde hem de taşeronda sadece yardımcı işler değil esas işler de yasa dışı olarak taşerona veriliyor. İşçilerin anayasal hakkı olan sendikal hakları yok sayılıyor. Mahkeme kararları uygulanmıyor. Ancak sermayeye ve AKP’ye bu da yetmiyor. Torba yasayla taşeron tanımının genişletilmesi gündemde. AKP bir haksızlığı ve usulsüzlüğü daha yasalaştırma gayretinde.

Bu süreçte Türkiye 10 gündür önemli bir işçi direnişine tanıklık ediyor. Süreç her ne kadar kötü yönetilmiş olsa ve ciddi bir güven sorunu oluşmuşsa da bu direnişin kaybedilmesi demek işçi sınıfının kaybetmesi demektir.
Greif işçisinin taşerona karşı verdiği mücadele kendisini işyerine hapseder, bütünlüklü bir sürecin ve mücadelenin parçası kılamazsa zaten kaybetmeye mahkûmdur. O yüzden süreci öncülük etme iddiasında olanlar, sendika ve DİSK ile kavga etmek, işçi ile bu kurumlar arasındaki karşılıklı güven duygusunu baltalamak, bu kurumları sürekli kötülemek, işçinin sermayeye duyduğu haklı öfkeyi, işçi sınıfının ortak değer ve kurumlarının üzerinde bir irade olarak dayatmak yerine mücadeleyi ortaklaştırma sorumluluğuna sahip olmak durumundadır.
Sendikal hareket ise Greif işçinin haklı mücadelesini, karşılıklı eleştiri hakkı saklı kalmak üzere, kayıtsız şartsız desteklemek durumundadır. Greif direnişi için kaybedecek zaman yoktur. Gün birlik, mücadele ve dayanışma günüdür.
19. 02. 2014 – BİRGÜN