BRICS Topluluğu Liderler Toplantısı, 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya’da, Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da yapıldı.
BRICS: Kuşbakışı tarihçe
2006’da Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından kurulan, 2010’da Güney Afrika’nın da katıldığı BRICS, bir uluslararası kurum değil, bir “Topluluk” olarak örgütlenmiştir. Başkanlık, üyeler arasında her yıl dönüşümlü olarak değişir; “sekreterya işlevleri” Başkanlığı devralan ülke tarafından üstlenilir.
Geçen yıl 22-24 Ağustos’ta yapılan Johannesburg Liderler Toplantısı’nda altı ülkenin üyelik başvurusu kabul edilmişti; ama bunlardan Arjantin üyelikten vazgeçti. Yeni başkanı Javier Milei, BRICS’i “aşırı solcu” bulduğu için… O tarihlerde Johannesburg zirvesine toplantısına ilişkin bir değerlendirme yapmıştım (soL Haber, 1 Eylül 2023).
Johannesburg’ta Başkanlığı devralan Rusya’nın Zirve Toplantısı, beş yeni üyenin (Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve BAE’nin) katılımları ile gerçekleşti.
BRICS üyelerinden söz edince, konuyla ilgili tutarsız haberler nedeniyle okurlarımın aklına “Türkiye başvurdu mu?” sorusu gelecektir. Kazan’da açıklandı ki oybirliğiyle ortak ülke olarak kabul edilen 13 ülkeden biri Türkiye’dir. Diğerlerini de sayayım: Cezayir, Belarus, Bolivya, Küba, Endonezya, Kazakistan, Malezya, Nijerya, Tayland, Özbekistan, Uganda ve Vietnam…
Toplantının Sonuç Bildirgesi’ne aşağıda göz atıyorum. Giriş kesiminde “BRICS’in kurumsal inşasının” tamamlanacağı ve Kazan Toplantısı’nda “BRICS’e Ortak Ülkeler kategorisinin tanımlandığı” açıklanıyor. Bu tanıma ulaşamadım; ama tam üyeliğe geçişin ön-aşaması olduğu anlaşılıyor. Öyle ise, Arjantin gibi sonradan vazgeçmezsek ve diğer üyelerden veto gelmezse, Brezilya’nın ev sahipliğinde yapılacak 2025 Zirve Toplantısı’nda Türkiye’nin BRICS üyeliği kesinleşecektir. “Hayırlısı…” diyelim.
Kazan Bildirgesi ve tartışmalı kavramlar
Kazan Bildirgesi, “Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik için Çok-taraflılığı Güçlendirmek” başlığı altında 23 Ekim 2024’te yayımlandı.
Başlığın özgün (İngilizce) ifadesini de ekleyeyim: ”Strengthening Multilateralism For Just Global Development And Security”…
Çok-taraflılık terimi, bildirgede ve diğer bildirilerde zaman zaman çok-kutupluluk kavramı ile yer değiştiriyor. Kutuplaşma içeren kavramlar tarafsız değildir. Özünde, merkez/çevre ve hegemonya/bağımlılık karşıtlığını yansıtan kutuplaşmış kapitalist dünya sistemi kastedilmektedir.
Çok-taraflılık nereye oturuyor? Coğrafya (ASEAN, Latin Amerika) ve dil-kültür ortaklıklarından oluşan (Arap Birliği, İslâm İşbirliği Teşkilatı, Türkî halklar) gibi, yatay bir örgütlenme… Çok-kutupluluk, bir adım ileri gidiyor. Hem hegemonik gücün varlığı, hem de karşı cephedeki “dağınıklık” ima edilmektedir. BRICS ise, bu gerçekçi betimlemeyi değiştirmeyi ve fiilen iki-kutuplu olan, Kuzey/Güney’li bir dünyanın bağımlı (“Güney”) örgütü olmayı mı tasarlamaktadır?
Bu tasarımın izleri, Kazan Bildirgesi’nin terminolojisine de yansıyor: Bildirge, Paragraf 4’te açıklanıyor ki, Zirve Toplantısı arifesinde “Afrika, Asya, Avrupa, Latin Amerika ve Orta Doğu’daki yükselen, gelişmekte olan ülkelerin katılımıyla ‘BRICS ve Küresel Güney: Birlikte Daha İyi Bir Dünyanın İnşası’ başlığı altında ek bir toplantı da düzenlenmiştir.”
Kimler davetli? “Çok taraflı bir dünya” ütopyasını temsil eden BM’nin gevşek, renksiz terminolojisini yansıtan “yükselen, gelişmekte olan ülkeler” (EMDC) mi? Hegemonya/Bağımlılık; Merkez/Çevre; Kuzey/Güney karşıtlığını içeren Küresel Güney mi? Bu ikili terminoloji, Bildirge’nin aynı cümlesinde yer alıyor. Adeta davetlilere “kendi konumunuzu belirlemek size düşer; gerekirse tartışırız” denmektedir.
Toplantıyı izleyen yazar Pepe Escobar, BRICS’in niteliğini Putin’in “biz Batı-karşıtı değil, Batı-dışı bir topluluğuz” olarak özetlediğini aktarıyor (Sputnik, 21 Ekim 2024). Sonuç Bildirgesi’nde “Küresel Güney” ifadesi 6, EMDC kısaltması 11 kere tekrarlandığına göre, ev sahibi Rusya, konuklarındaki farklılaşmanın farkındadır ve durumu fiilen uzlaştırmaktadır.
Kazan Bildirgesi’nin tespitleri ve öncelikleri
Kazan Bildirgesi, 134 numaralı paragraf içeriyor. Giriş ve Sonuç kesimleri dışında dört başlığa ayrılmış. İlk başlığı aktaralım: “Daha adil ve demokratik bir dünya düzeni için çok-taraflılığı güçlendirmek”. “Dünya düzeni” tespitlerini ve BRICS’in önceliklerini içerdiği için şimdilik bu bölüme ağırlık vereceğim.
Dünyaya ilişkin eleştirel tespitler ile başlayalım.
“Dünya ekonomisini ve uluslar-arası ticareti etkileyen, yasa-dışı yaptırımları da içeren, tek-yönlü, baskıcı önlemler, uluslar-arası hukuka aykırıdır. Hedeflenen ülkelerde insan hakları, bu arada kalkınma hakkı zedelenmektedir. Nüfusun yoksul, kırılgan kesimleri özellikle etkilenmektedir. Bunlara bu nedenle son verilmelidir.”
Bu ifadeler hegemonik blokun önceliklerinden kaynaklanan keyfî ekonomik önlemleri, yaptırımları kastetmektedir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarıyla düzenlenen serbest ticaret ilkelerini çiğneyen, ambargolara yaklaşan yöntemler söz konusudur. Bazıları kapitalizm-öncesinin mülkiyet haklarını dahi çiğnemektedir. Merkez bankalarının rezervlerinin, hedeflenen ülkelerin, şirketlerin dış varlıklarının, mevduatının yağmalanması, Küresel Güney’de ekonomik yıkımlara yol açmıştır; açmaktadır.
Tek-kutuplu hegemonyanın “daha yumuşak” yöntemlerine de değiniliyor:
“Kalkınma yardımlarının, açıkça ve örtülü olarak siyasal koşullara bağlanması Birleşmiş Milletler (BM) Ana-Sözleşmesi’ndeki ilkelere aykırıdır. Bunlar uygulanırken ulusal koşullardaki, gelişme düzeylerindeki farklılıklar, ulusal mevzuat dikkate alınmalı.”
Bu “ılımlı eleştiri” BRICS Zirvesi’ndeki çeşitliliği dikkat alıyor. Sözü edilen dış finansman kaynaklarını, yardımları, kredileri kullanan kimi ülkelerin, BM, Dünya Bankası, IMF ile süregelen programları vardır. Bunlardaki neoliberal saplantılarla polemik gereksiz görülmektedir. Dış borç bunalımları gündemdir; alacaklılarla kırılgan, hassas ilişkiler vardır. Bildirge yazarlarının meramı açıktır; ama neoliberalizme karşı “radikal bir meydan okuma” gereksiz görülmüştür.
Bildirge, uluslararası hukuk ihlallerine karşı temel savunma araçlarını BM Ana Sözleşmesi’nde ve kurallarında aramaktadır. Öte yandan da BM kurumlarında, IMF ve DB’de temsiliyetin Güney bloku lehine genişletilmesini de önermektedir.
İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında sağlanmış olan büyük uzlaşmayı benimseyen bu yaklaşım, BM kurallarını hem pervasızca çiğneyen, hem de “kurallara bağlı uluslar-arası ekonomik sistem” sahtekârlığını pazarlayan Batı diplomasisine karşı haklı bir tepkidir.
‘Doların dışlanması’ arayışında temkinli adımlar
“Doların bir dünya parası olması”, giderek bir ekonomik savaş yöntemi olarak kullanıldı; “dolar emperyalizmi” de ABD hegemonyasının etkili bir aracı oldu. Mağdurların ön-saflarında yer alan Çin ve Rusya doların dışlanması seçeneklerini araştırmaya başladı. 2022’den bu yana da “bir yeni para mı?” sorusu BRICS gündemine yerleşti.
Bu seçeneğin Kazan Zirvesi’nde de tartışıldığı, Sonuç Bildirgesi’nden anlaşılıyor. Bildirge, üye ülkeler arasındaki ekonomik işlemlerin, dolar yerine ulusal paralarla yapılmasının yeğleneceğini vurguluyor. Zirve Toplantısı arifesinde Putin de, bir BRICS parası inşasının acil gündem olmadığını açıklamıştı (Sputnik, 21 Ekim 2024).
Ayrıntıları, ek belgelere ulaştığı anlaşılan Jacques Sapir açıklıyor (Naked Capitalism, 29 Ekim 2024): BRICS’in bankası NDB, üç yeni yapılanma oluşturacaktır: BRICS-kliring sistemi birincisidir. Bu birim, 22 ülke (üyeler ve yeni ortaklar) arasında ulusal paralarla yapılan tüm işlemlerin takas hesabını, temizlenme işlemlerini üstlenecektir. AVRO’ya geçiş öncesinde uygulanan Avrupa Ödemeler Birliği örnek alınmıştır.
İkinci olarak, ulusal paraların kullanılacağı muhasebe, takas, temizlenme aşamalarında da doların kullanımına son verilecektir. Bu amaçla stable coin ( “denge sikkesi”) adlı yeni bir para birimi oluşturulacaktır. Ulusal ekonomilerin ağırlığını dikkate alan bu para, fiilen dolaşıma girmeyecek; sadece hesabî bir birim olarak kullanılacaktır.
Üçüncü olarak, dış ticarette sigortacılığı Batı şirketlerinin dışına taşımak hedefleniyor. Bu amaçla üyelerin ortaklığında bir BRICS Reasürans şirketi kurulacak; uluslararası taşımacılığı ve sözleşmelerin uygulanmasını sigortalayacaktır.
13 yeni ortak ülkenin katılımı BRICS’in, başta ticaret olmak üzere, tüm uluslararası işlemlerde dünya çapında ağırlığını tırmandıracaktır. Pasif adaylığın ötesine geçen “ortak ülke” konumunu Türkiye özümseyebilecek mi? İzleyeceğiz.
1 KASIM 2024
Kaynak: SOL