Emeklilik yaşı safsatası!
Türkiye’de çalışanların 40 yaşında emekli olduğu, sigortalı-emekli oranının çok düşük olduğu iddiaları yine revaçta. Emekliye faturayı kesme çabasında belirgin bir artış var. Bu iddialar dayanaksız ve maksatlı. Dahası emeklilik yaşı ve aktif-pasif dengesi adeta bir safsata haline geldi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi verilerine göre 2023 yılında 65 yaş ve üstü en az 95 işçi iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Son yaşlı işçi ölüm haberlerinden biri bu ay başında geldi. Konya’nın Seydişehir ilçesinde çalıştığı inşaatın terasından düşen 79 yaşındaki işçi A.Ç. yaşamını yitirdi.
79 yaşındaki işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdiği hafta Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri emeklilik yaşı idi. İşçilerin 40 yaşında emekli oldukları 20 yıl çalışıp 40 yıl emekli aylığı aldıklarından, sosyal güvenlik sistemi üzerindeki yüklerden, aktif-pasif oranından, sosyal güvenlik isteminin “aktüeryal” dengesinden, finansal sürdürülebilirliğinden söz ediliyordu.
79 yaşındaki işçi neden çalışıyordu? 2023 yılında saptanan 65 yaş üzeri 95 iş cinayetinin sebebi neydi? 79 yaşında işçi olur mu? 79 yaşında bir insan neden inşaattan çalışır. Ya sosyal güvenliği yoktur, aylığı veya geliri yoktur veya çok yetersizdir. Ülkemizde sosyal güvenliği olan milyonlarca emekli 12 bin 500 TL ile geçiniyor. Sosyal güvenliği olmayan 65 yaş üstü vatandaşlara ise 4 bin liraya yakın 65 yaş aylığı bağlanıyor. Emekli yoksulluğu derinleşiyor. Artan emekli yoksulluğu nedeniyle emekliler tekrar çalışmak zorunda kalıyor.
AH ŞU EMEKLİLER OLMASA!
Türkiye’nin bir genç emekliler ülkesinden ziyade emekli yoksulluğunun zirve yaptığı bir ülke olduğunu unutmadan şu emeklilik yaşı konusunu tartışalım.
Deniyor ki 40 yaşında emeklilik mi olur! Deniyor ki EYT’lileri 38 yaşında, 40 yaşında, 43 yaşında emekli ettiler. Deniyor ki 20-25 yıl çalışıp 35-40 yıl emekli aylığı alacaklar. Deniyor ki SGK bu yüzden açık veriyor. Eğer erken yaşta emeklilik olmasaymış, ah şu EYT olmasaymış emeklilere daha fazla aylık verilirmiş. Bu iddialardan önemli bir bölümünün dayanaksız olduğunu baştan söylemek lazım.
Emeklilik yaşı (teknik ifadeyle yaşlılık aylığını hak ediş yaşı) önemli bir tartışma konusu. Emeklilik yaşı birçok parametreye bağlı karmaşık bir mesele. Ancak asla aktüeryal dengeye ve finansal sürdürülebilirliğe indirgenemeyecek insani ve toplumsal bir mesele. Emeklilik yaşı, çalışma ve yaşama koşulları, iş güvencesi, emeklilikte beklenen ömür, ülkenin ekonomik büyümesi gibi pek çok faktörün etki edeceği insani ve toplumsal bir değişken. Sanıldığı gibi sadece aktüeryal veya sigorta matematiği ile sınırlı bir değişken değil.
Emeklilik yaşı ve emeklilerin refahı sosyal hakların çok önemli bir yönüdür ve bir sosyal devletin görevi yurttaşlara insani bir yaşta ve insani yaşamayı güvence altına alan bir aylık sağlamaktır. Yaşlılık fizyolojik ve sosyal bir risktir ve sosyal ve kamusal bir yaklaşımla ele alınmalı. Özel sigortacılık mantığına dayalı sosyal sigortacılık yaş hesabı olmaz.
Emeklilik yaşından önce konuşulması gereken emeklilik yaşındaki adalettir. Aynı koşullara sahip çalışanlar aynı yaşlarda emeklilik hakkına kavuşabiliyor mu, yoksa arada devasa farklar mı var? Çok farklı yaşlarda emekli olanlar arasında emekli aylıkları arasında hakkaniyet var mı?
Emeklilik yaşı, farklı nedenlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çalışanlar temel kriterleri yerine getirip daha erken emekli olmayı isteyebilir. Bazı çalışanlar ise daha uzun süre çalışmayı tercih edebilir. Yaşı, sağlığı, işi daha uzun çalışmaya elverenler daha uzun çalışmayı tercih edebilirler. Bazı işlerde erken emekli olmak gerekir. Ağır işlerde, riskli işlerde erken emeklilik haktır. Dahası belirli bir yaşın üzerindekilerin iş bulması hiç kolay değildir veya güvencesiz işlere mahkum olurlar. O nedenle emeklilik yaşı tartışmasını bu gerçekleri bilerek yapmak lazım.
Kamusal bir emeklilik sistemi, temel ölçütleri yerine getirecek herkese insani bir aylık düzeyi sağlamakla, daha uzun çalışanlara ise daha fazla aylık sağlamakla yükümlüdür. Elbette primli sistem dışında kalanlara da insanca yaşayacak bir destek vermeli. Adaletin gereği budur. Yaştan önce bu ilkeyi tartışmak lazım. Türkiye’de emeklilik yaşı tartışmasından ziyade bu tartışmanın yapılması gerekir. Görece erken yaşta emekli olmayı tercih edenlerle daha geç emekli olmayı tercih edenler arasında bir denge var mı? Hemen söyleyeyim yok.
EMEKLİLERİN ORTALAMA YAŞI 62
Gelelim “40 yaşında emekli oluyorlar” abartmasına! Her şeyden önce bir olgunun imkan dahilinde olması ile yaygın olması ve ortalama olması arasında devasa fark vardır. Ortalamalara bakmadan, eğilimlere bakmadan en uç örnekleri gündeme getirmek konuyu sulandırmaktan ve emeklilere zarar vermekten başka bir işe yaramaz.
Türkiye’de çalışanlar 40 yaşında mı emekli oluyor? Teknik olarak 8 Eylül 1999 öncesi çalışmaya başlayanların, kadın ise 38, erkek ise 43 yaşında emekli olması mümkündür. Ancak önemli olan bunun ne kadar yaygın olduğudur. Emeklilerin yüzde kaçının bu kapsamda olduğudur. Türkiye’de ortama emeklilik yaşı 2020’de 52 idi. 2023 yılında EYT nedeniyle yaşanan yığılma sonucunda bir miktar düştü ve 50 oldu. 40 değil 50!
Öte yandan sadece son yıl içinde emekli olanların yaş ortalaması bize emeklilik yaşı konusunda tek başına fikir vermez. Halen yaşlılık aylığı alanların ortalama yaşı da önemlidir. Türkiye’de halen yaşlılık aylığı alanların yaş ortalaması 62’dir. Toplam yaşlılık aylığı alanların sadece yüzde 0,2’si 40 yaş altındadır. 50 yaşın altında olup yaşlılık aylığı alanların oranı yüzde 14,6 civarındadır. Emekli aylığı alanların yüzde 53’ten fazlası 60 yaş üzerindedir. 70 yaş üzeri emekli aylığı alanların oranı yüzde 22’dir. Dolayısıyla Türkiye genç emekliler ülkesi iddiası bir abartmadır.
Evet sistemin zorunlu ve kaçınılmaz haller dışında normal şartlar altında 38 ve 40 gibi yaşlarda emekli aylığı ödemesi adil değildir. Burada eleştirilecek husus, 55, 60 veya 65 yaşında emekli olanlarla 40 yaşında emekli olanları eşitleyen ucube sistemdir. Burada eleştirilecek olan sigortalılardan bazılarına sırf bir gün, bir ay, bir yıl önce işe girdi diye 17-20 civarında erken emeklilik sağlaması ve diğerlerini ise cezalandırmasıdır. Emeklilik yaşı hakkaniyetli uygulanmalı ve vicdanları, toplumsal adaleti zedelememelidir.
Kaynak: SGK 2023 Yıllığı
EMEKLİLİKTE BEKLENEN ÖMÜR
Türkiye’de 2023 yılında fiili yaşlılık aylığı yaşının 50, yaşlılık aylığı alanların yaş ortalamasının 62 olduğunu saptadıktan sonra, ikinci konuşulması gereken husus çalışma hayatı sonrası emeklilikte beklenen ömürdür. Asıl ölçü budur. Çalışmayı bıraktıktan sonra kaç yıl yaşayacaksınız.
Emeklilik yaşı tartışması, beklenen ömür ve çalışma hayatından fiilen ayrılma yaşı dikkate alınmaksızın bir safsataya döner. OECD verilerine göre Türkiye’de çalışma hayatı sonrası ortalama ömür beklentisi erkeklerde 18,1 yıl, kadınlarda 23,6 yıldır. Kadın ve erkek istihdam oranlarını dikkate aldığımızda Türkiye’de çalışma hayatından ayrıldıktan sonra beklenen ömür yaklaşık 20 yıldır.
OECD ortalaması erkeklerde 18,4 yıl, kadınlarda 22,8 yıldır. AB ortalaması erkeklerde 18,4 kadınlarda 22,9’dur. İspanya’da bu süre erkeklerde 22,7, kadınlarda 26,5’tir. Yunanistan’da 19,1 ve 25,5’tir.
Görüldüğü gibi Türkiye’de son yılın fiili emeklilik yaşı OECD veya AB ortalamasına göre düşük olmasına rağmen. Türkiye’de çalışma hayatı sonrası ömür beklentisi OECD ve AB ortalamasının üstünde değildir. Bunun en önemli sebepleri çalışma hayatından ayrılma yaşının yüksek olması ve emeklilikte ortalama ömür beklentisinin düşük olmasıdır.
4 ÇALIŞANA 1 EMEKLİ EFSANESİ
Emeklilikte bu hatalı yaş tartışmasına paralel ileri sürülen bir diğer iddia da “dörde bir” aktif-pasif dengesidir. Deniyor ki “4 çalışan 1 emekliye bakmalı. Uluslararası standartlara göre; 4 çalışana 1 emekli iken, Türkiye’de; 1,6 çalışana 1 emekli şeklindedir.”
Maalesef böyle bir uluslararası standart yok. Varsa ben de öğrenmek isterim. Dahası böyle bir ülke örneği de artık yok. Geçmişte, 70 yıl önce, yarım asır önce vardı. Ancak günümüzde yok.
Bu bilgi sosyal güvenlik sistemlerinin kuruluş dönemlerine ilişkin eskimiş bir aktüeryal denge bilgisidir. Eski bazı sosyal güvenlik kitaplarında böyle ifadeler yer alabilir ama günümüze hiçbir sosyal güvenlik sistemi “dört çalışana bir emekli” denklemine dayalı değil.
Türkiye’de 1960 ve 1970’ler için bu iddia mümkündü ama günümüzde değil. Bırakın” dörde bir oranını” sosyal güvenliğin beşiği Avrupa’da iki çalışana bir emekli oranını yakalayan ülke sayısı iki elin parmaklarını bile bulmuyor. Avrupa’da aktif-pasif dengesi 1,7 civarındadır
Uzun bir geçmişi olan sosyal güvenlik sistemlerinde bire dört aktif-pasif oranı mümkün değildir. Çünkü nüfus yaşlanmış, ömür uzamış ve doğum oranları azalmıştır. O nedenle dünyada artık sadece aktüeryal dengeye dayalı sosyal güvenlik sistemi kalmadı sayılır. Sosyal güvenlik sistemleri prim + kamu harcaması şeklinde finanse ediliyor. Kamu katkısı giderek artıyor. Dört çalışana bir emekli dengesini sağlamak için yaklaşık olarak sigortalıları 35-40 yıl çalıştırmak ve 10-12 yıl emekli aylığı vermekle mümkün olur.
GÜÇLÜ KAMU KATKISI ŞART!
Türkiye’de emeklilik sisteminin bir dizi yapısal sorunu var. Bunlardan bir bölümü işgücü piyasasından kaynaklanıyor. Düşük istihdam oranı, yüksek kayıt dışılık ve ücret düzeyinin düşüklüğü sosyal güvenlik sistemine prim girişini azaltıyor. Elbette yaş konusunda da büyük dengesizlikler vardır. Ancak yazıdaki “dörde bir” şeklindeki aktüeryal denge iddiası geçersizdir. Böyle bir standart olmadığı gibi ve böyle bir orana sahip bir ülke de yoktur.
Türkiye en iyi durumda bile aktif-pasif dengesi ikiye bir oranına ulaşabilir. Aktüeryal denge meraklıları üzülmesin. Birkaç yıl sonra emeklilik hızı ciddi biçimde düşecek. 8.9.199 sonrası çalışmaya başlayanlar 58-60 yaşında emekli olacağı için emekli olanların sayısında birkaç yıl içinde keskin bir düşüş yaşanacak. Aktif-pasif oranı tekrar yükselecek.
Ancak o durumda bile emeklilere insanca bir emeklilik sağlayabilmek için ciddi bir kamu katkısına ihtiyaç var. Aktüeryal denge ısrarı emeklileri açlığa mahkum eder. Çünkü aktif-pasif oranını artık ciddi fizyolojik ve sosyal sınırlar var. Dörde bir aktif pasif oranı günümüzde artık mümkün değil. Ne kadar güçlü bir işgücü piyasanız ve ne kadar geç emekli yaşınız olsa da bu oran mümkün değil. Artık eskimiş “dörde bir” aktüeryal denge iddiasını bir kenara koymak lazım.
Günümüzde sosyal güvenlik sistemleri prim + güçlü kamu katkılarıyla ayakta kalmaktadır. Dünyada emekliliğe ayrılan kamu kaynaklarının GSYH’ye oranı ortalama yüzde 8’e yaklaşıyor. Doğu Avrupa’da yüzde 10’a yakın. Batı Avrupa’da yüzde 11’den fazla. Türkiye’de bu oran 4,3’tür. Türkiye’de diğer sorunların yanı sıra emeklilik sisteminin en önemli sorunlardan biri de yetersiz kamu emeklilik harcamasıdır.
EMEKLİLİK BİR BÖLÜŞÜM SORUNU
Özet olarak tek başına emeklilik yaşına bakmak karşılaştırma için anlamlı değildir.
“Ama Avrupa’da emeklilik yaşı 65” diyenler bir Avrupalı işçisinin ömür boyunca kaç saat çalıştığının ve hangi koşullarda çalıştığının da yanıtını da vermelidir. Dolayısıyla çalışma hayatının koşulları, çalışma süresi, gelir ve iş güvencesi hesaba katılmadan yıl karşılaştırması yapılamaz.
Son olarak günlük ve haftalık çalışma saatinin düşürüldüğü bir dünyada ömürlük çalışma süresi neden düşmesin? Kamusal emeklilik sistemiyle büyün yurttaşlara neden ömürleri tükenmeden makul bir yaşta emeklilik hakkı sağlanmasın.
Neden işçiler iflahları kesilene kadar şirket için çalışsın? Neden insanlar ömürlerinin daha fazla kısmını kendileri ve toplumsal uğraşlar için harcamasın? İşçiler daha erken yaşlarda emekli olmak ve insanca bir emeklilik sürmek için yeterince üretiyor, yeterince verimli çalışıyor.
Emeklilik sistemi şirket esaslı değil, insan ve toplum esaslı olmalıdır. Önemli olan herkese insanca bir emeklilik hakkı sağlanması ve farklı yaşta emekli olanlar arasında hakkaniyet ve adaletin sağlanmasıdır.
“Ama kaynak” diye başlayacak olanlara yanıtım. Muhtaç olduğumuz kaynak emeğin karşılıksız olarak el konulan birikimlerinde mevcuttur. Beyhude kaynak tartışması yerine gelir ve servet dağılımına bakmak yeter! Emeklilik de bölüşüm meselesinin bir parçasıdır.
7 EKİM 2024
Kaynak: BirGün