10 Ekim Katliamı İnsanlık Suçudur!
10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde KESK DİSK TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla Emek, Barış Ve Demokrasi için buluşan on binlerin katıldığı mitingde IŞID’in bombalı saldırısı sonucu 103 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce insan da yaralanmıştı.
10 yıla yaklaşan bir süre sonucunda ve tek bir kamu görevlisinin bile yargılanmadı. Belgeler geç gönderildi ya da gizlendi. 10 Ekim Katliamı avukatları adeta insanüstü bir çabayla gerçeklerin açığa çıkması için uğraştı. Yargı davanın başından itibaren ısrarla katliamı birkaç tetikçiye ve yardım yataklık edene ceza vererek kapatmaya çalıştı. Siyasi otoritenin ve dönemin idarecilerinin katliamın gerçekleşmesine yol açan ihmallerini ve katliamın arkasındaki siyasal hesapları, planları görmezden geldi, açığa çıkarmaya yönelik avukatlarımızın taleplerinin tümünü ret etti.
Davanın 26 Haziran 2024 tarihinde yapılan duruşmasında sanık Erman Ekinci üzerinden katliamın insanlığa karşı suç niteliğinde olup olmadığına karar verilmesi beklenirken duruşma 1 Temmuz 2024 tarihine ertelenmişti.
1 Temmuz’da görülen duruşmada mahkeme tutuklu 10 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, sanık Erman Ekici’ye ise, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “silahlı terör örgütü faaliyetleri kapsamında kasten nitelikli öldürme” suçundan 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
Mahkeme hiçbir sanığa “insanlığa karşı suç işlemekten” ceza vermedi. Özcesi IŞID’in insanlık suçu işlemediğine karar vermiştir.
Bu karar iktidarın başta Suriye olmak üzere Ortadoğu politikasından, Sivas Madımak Katliamı davasında da olduğu gibi ideolojik duruşundan bağımsız değildir.
İnsanlığa karşı suçlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılama yetkisine sahip olduğu uluslararası suçlardandır. İç hukuka 2005 yılında girmiş olup TCK 77. Maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre;
Madde 77- (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
(1) a) Kasten öldürme, b) Kasten yaralama, c) İşkence, eziyet veya köleleştirme, d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma, e) Bilimsel deneylere tabi kılma, f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, g) Zorla hamile bırakma, h) Zorla fuhşa sevketme.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
IŞİD 10 Ekim katliamında açıkça siyasal, felsefi ve dini saiklerle hareket etmiştir. Diyarbakır ve Suruç katliamlarından sonra 10 Ekim’le saldırılarının planlı ve belli siyasal amaçlar güttüğünü kanıtlamıştır. Maddede tanımlı tüm kriterler açısından incelendiğinde de görülecektir ki, 10 Ekim katliamı insanlık suçu kapsamında bir katliamdır.
Buna rağmen mahkemenin insanlık suçu kararı almaması hukuki değil iktidarın ve siyasal atmosferin etkisi altında alınmış bir karardır. Yargı, dini ve siyasi saiklerle 103 insanın öldürülmesine, yüzlercesinin yaralanmasına yol açan 10 Ekim Katliamını adi bir suç olarak niteleyerek bu dönemin yargısal karakterini özetleyecek bir karar vermiştir.
Gerçekleştiği dönemde devrede olan devlet politikası, ardı arkası kesilmeyen katliamlar zinciri, katliamdan sonra ne kadar oylarının arttığının anketlerle hesaplanması ve diğer birçok gelişme katliamın arka planı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Buna rağmen dava süresince tek bir güvenlik görevlisi ya da idari yetkili, siyasi temsilci yargılanmamıştır. 10 Ekim katliamının adını da vererek “iki seçim dönemi arasında olanları açıklama” tehdidinde bulunan bazı siyasetçiler ya da dönemin başbakanı tanık olarak dahi mahkemeye davet edilmemiştir.
Dolayısıyla avukatlarımızın duruşmada da sorduğu “IŞİD’in insanlığa karşı suç işlediğini kabul etmeniz neden bu kadar zor” sorusu hala cevabını beklemektedir. 103 insanımızın yaşamını yitirmesi, uzuv kayıpları dahil yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir katliam insanlık suçu değil midir? Daha kaç insanın ölmesi gerekiyordu?
Çok açık ki, Sivas Madımak katliamı davasında olduğu gibi yargı sürecinin sonunda dava zaman aşımına uğratılmak istenmektedir. Öte yandan gerek mahkemenin ve gerekse de iktidarın bir diğer amacı iktidarı katliamdaki sorumluluğundan kurtarmaktır.
İzin vermeyeceğiz. Mahkeme bu aşamada kağıt üzerinde ne karar almış olursa olsun gerek ulusal ve gerekse de uluslararası hukukta 10 Ekim katliamı IŞİD’in gerçekleştirdiği bir insanlık suçudur. Emek ve demokrasi mücadelemizdeki yeri de böyle tanımlanmıştır.
Yıllarca da sürse davanın takipçisi olacak, gerçek suçluların ortaya çıkması için fiili, meşru ve hukuki mücadeleyi inatla sürdüreceğiz.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak gerçek adalet sağlanana kadar hakikatin peşini bırakmayacak, yitirdiğimiz barış karanfillerine verdiğimiz sözün gereği olarak emek, barış ve demokrasi mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğiz.
Yürütme Kurulu