Ne güzel sözlerle duyurulmuştu!
Artık bu ülkede yaşayan 75 milyon kişi sağlıkta devlet güvencesi altında.
Herkes babasına değil, devletine güvenecek!
Kimse sigorta kapsamı dışında kalmayacak.
Daha pek çok olumlu şey dile getirilmişti, başbakan ve hükümet yetkililerince. Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçilirken.
E tabi sigortalı olmanın bir bedeli vardı.
Hükümet yetkilileri ve sistem destekçilerinin savunmaları hazırdı: Olsun canım! Zaten parası olandan alınacak. Alınacak meblağ da zaten çok küçük bir rakam.
Peki, şimdi gelinen nokta ne’
Vatandaşların toplam genel sağlık sigortası prim borcu 4 milyar TL’yi aşmış durumda.
Meselenin rakamla ortaya konulması bazen hiçbir şey anlatmıyor.
Söz konusu rakam milyonlarca kişinin borçlu olduğunu gösteriyor. Bu da milyonlarca kişinin sağlık hizmeti alamaması demek!
Çünkü prim borcu olanlara sağlık hizmeti verilmiyor. Sağlık hizmeti alamasa da vatandaşın borcu her ay düzenli bir şekilde artıyor.
YÜZSÜZLÜKTEN DEĞİL!
Söz konusu borç bir vergi yüzsüzlüğü değildir. Prim borcunun birikmesinin çok sayıda sosyal sebebi var.
Bir erkek çocuk üniversiteden mezun olur olmaz prim ödemek zorunda. İş bulmuş olup olmaması önemli değil.
Üniversiteli işsiz sayısının yüksekliğini bilmeyen yok! Ama devlet bundan hicap duyacağına henüz iş bulamamış, ailesinin desteği ile hayata tutunmaya çalışan gençlere prim borcu çıkartıyor.
Üniversitede okusa dahi, yaşı 26 yaşına gelen erkek çocuğunun yakasına yapışıyor devlet!
Liseyi bitirip de üniversite sınavını kazanamayan gençlerden erkek olanlara, 18 yaşından gün alır almaz, borç çıkarmaya başlıyor devlet!
Koşa koşa gidip gelir testi yaptırmayan her işsiz delikanlıdan her ay 245’TL istiyor devlet. Ödemezse üstüne faiz bindiriyor. Eğer gelir testi yaptırırsa da ailenin durumuna göre bu rakam 40 liraya kadar düşebiliyor.
Hani babamıza değil de devletimize güvenecektik’
HEPİMİZ GÜVENCEDEYDİK HANİ’
İsteyen baksın! Türkiye İstatistik Kurumu’nun aylık yayınladığı işsizlik verilerinde, her ay 300 bin ile 450 bin kişi arasında kişi işsiz kalıyor.
Devlet bu gerçeği bile bile… Çalışırken işyeri tarafından sağlık primi yatırılan kişiden, işsiz kalınca genel sağlık primini kendisinin yatırmasını istiyor.
Yeni bir iş bulana kadar primleri ödemeyen kişiye sağlık hizmeti vermediği gibi, bir de prim borcunu her ay artırıyor.
Hepimiz güvencedeydik hani’
Devlet şimdi, prim borcu olanların borçlarını (faiz ve gecikme zamları silip) taksitlendirecekmiş.
Çözüm bu mu’
Borçlular borçlarını ödeyemez durumda. İş yok güç yok. Prim borçları taksitlendirilse ne olacak’ Güvencesizliğimiz de gün gibi ortada.
Üstelik önümüzdeki yıl güvencemiz daha da daralacak. Çünkü hükümet, 2014 yılı programında sağlık hizmetinde kısıntıya gideceğini duyurdu.
Bu, 75 milyon genel sağlık sigortalısının, gelecek yıl birçok tedavi için cebinden ödeme yapması anlamına geliyor.
Çünkü bazı tedavi hizmetlerinin genel sağlık sigortası kapması dışına çıkarılması düşünülüyor.Hangi tedaviler bunlar’
Basına yansıyan ve henüz yalanlanmayan bilgilere göre ağız-diş ve göz tedavileri…
Anlayacağınız, sağlıkta tam gaz istikamet şu yönde: Anana babana güven, cebine güven, devlete her geçen gün daha az güven!
LİMİTİNİZ 50 LİRA TEDAVİYE ARA
Sakın çocuğunuzla aynı hafta hastalanmayın ya da hastanede işlem yaptırmayın. Çünkü ikinizden birinizin tedavisi yarım kalabilir.
Nasıl mı’ İşte eşimin ve kızımın başına gelenler.
Geçtiğimiz çarşamba günü, Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde muayene olan kızım Nehir için doktor 4 adet tetkik istedi. İki adet kan tahlili, 1 adet röntgen ve 1 adet de ultrason. Kan tahlili kayıt sırasına giren eşimin aldığı cevap, “Tahlillerden birini yaptırabilirsiniz. Diğer kan testini de ancak 12 gün sonra… Çünkü limit aşımınız var.”
Sonrasında yaşananları eşimin ağzından aktaralım:
Elimizde evraklarla Çocuk Polikliniğinden ayrılıp, Mono Blok diye tabir edilen diğer binaya koşturduk. Merdivenlerden bir kat aşağıya inip koridorlardan geçerek röntgenimizi çektirdik. Ultrason çektirmek için binanın zemin katına inip izbe bir koridordan geçerek kayıt bölümüne gittik. Kayıt görevlisinden, “Maalesef limit aşımı! Ultrason randevunuzu erteletin” cevabı aldık.
Ve kâbus tekrar başladı. Tekrar Mono Blok binası zemin kata koşturduk oradaki personele randevumu limit aşımından sebep randevumu erteletmek istediğimi söyledim. Erteleme işleminin ardından, “Yaptıramadığım kan tahlili ve ultrasonu bir dahaki sefere aynı gün yaptırabilir miyim'” diye sorduğumda aldığım şu yanıtla başımdan aşağı kaynar sular döküldü: Limit aşımına yine takılabilirsiniz.
Sonrasında, “limit aşımı hastanenin uygulaması mı yoksa SGK’nın mı'” sorusunun peşine düştüm. Ve o zaman öğrendim ki SGK’nın bana tanıdığı limit 50 TL.
Kızımın ve eşimin yaşadığı bu olay karşısında birkaç soru.
Çocuğumuzla aynı anda hastalanırsak, limit aşımı halinde birimiz özel hastaneye mi gitmek durumundayız’ Ya da neden 12 gün beklemek zorundayız’
Her ay eşim ve benden (İkimiz de SGK kapsamındayız) 300 TL kesen devlet, bize aylık 300 TL’lik sağlık hizmeti veriyor mu’
İşyerinden 2 kez izin alan eşimin, 2 kez daha izin almak zorunda kalacak olması devletin umurunda mı’
Kızımın eğitiminden, limit aşımı gerekçesi ile alıkonulması nasıl izah edilebilir’
12 gün sonraya tekrar randevu alabilmenin garantisi nedir’ (Zira bazı randevuları, şimdiden dolduğu için, önümüzdeki 2014 yılı için bile almak mümkün değil)