İHSAN ÇARALAN: HÜKÜMET ‘MUTLU AİLELER’ Mİ ‘KULUÇKA MAKİNESİ’ AİLELER Mİ İSTİYOR? (04.11.2013)

230

“Aile tartışması” gündemimize bu sefer de, üniversite öğrencilerini, daha öğrenciyken evlendirmek için teşvik eden önlemler üstünden girdi.
Bizzat toplumun içinde görerek, yakınlarınızda yaşayarak; görmemişseniz bile, dün öykülerde, romanlarda okuduğumuz, günümüzde de pek çok filmde, TV dizisinde ana temalardan birisi olan “çocuk sahibi olma” saplantısının “mutlu evlilikleri”, “aileleri” berhava ettiğini izliyoruz. Bilim, kültür ve sanat camiasının ileri cephesi, bu tür örneklerle bu yaşanmış, yaşanabilir vakalardan ders alınmasını istiyor, bu saplantının çağ dışı, hatta insani bir şey olmadığı gerçeğine dikkat çekmeyi amaçlıyor.
ERDOĞAN’IN ‘ÜÇ ÇOCUK’ SAPLANTISI, BİR ZORLAMAYA DÖNÜŞTÜ!

Bu çağ dışı, evliliğin olmazsa olmazı olmaktan çıkarılmaya çalışılan “evlilik-aile-çocuk” zorunluluğu, son yıllarda “en az üç çocuklu aile” saplantısı son yıllarda Erdoğan’ın bir takıntısı olmaktan çıkıp devlet-Hükümet tutumu olarak dayatılır oldu.
Hatırlanacağı gibi yıllardır Beyefendi, “üç çocuk” sözü almadan şahitlik yaptığı nikahta evlenen çiftlere cüzdanı vermiyordu.
Ancak Başbakan, “En üç çocuk, yetmez dört olsun, o da yetmez beş olsun!” diye haykırdıkça Türkiye’nin halkı, sanki ona inat, çocuk sayısını azaltmaya devam etti; Başbakanın istediği kadar değil, “bakabileceği kadar”, “istediği kadar” çocuğa doğru daha çağdaş bir eğilim gösterdi. Nitekim istatistikler de son yıllarda nüfus artış hızını her yıl önceki yıla göre azaldığını gösteriyor.
Bu da ailenin kadim reisi rolündeki zatın “Soyumuz kuruyacak”, “Siz nasıl ailesiniz, yeterli sayıda doğurmuyorsunuz” diye tepinmesine; “aile içinde” yerli yersiz, her gün hırgür çıkarmasına yol açıyor.
HÜKÜMET İÇİN YENİ HEDEF ÜNİVERSİTE!

Ancak arkalarına gelenek, görenek, dinsel referanslar ve Diyanet’i alarak kürtaja, sezaryene, modern yaşam tarzına,… saldırmaya kadar varan onca gürültü çıkarmalarına karşın, amaçlarına varamayınca şimdi bir başka yolu deniyorlar.
Burada da önce iş yasası akıllarına geldi ve çalışan kadın hamile kalırsa, ağır işlerde çalıştırılmaması, doğum izninin artırılması, kocaya da doğum izni,… gibi düzenlemeler yapacaklarını ilan ettiler ama patronlar, “Bizim için önce kâr gelir” diyerek bu önlemlerin “teşvik edici düzeye” çıkmasına da izin vermedi. Şimdi de duyuyoruz ki artık küçük düzenlemeler bile iş yerlerinde uygulanmıyor. Bunu Hükümet de gördüğü için, daha netamesiz bir alana yöneldi; üniversiteye!
KÖŞEYE SIKIŞTIRILAN ÖĞRENCİYİ RÜŞVETLE VURMAK

Önceki gün Meclise verildiği de belirtilen düzenlemeye göre;
Aile Bakanlığının yeni evlenen gençlere (öğrenci olsun olmasın), geçen ay 10 bin liraya kadar kredi vermeyle açılan “evlenmeye teşvik” piyasası, üniversite öğrencileri için Kredi ve Yurtlar Kurumuyla iş birliği içinde genişletildi.
Bu yeni teşvike göre, Kredi ve Yurtlar Kurumunun öğrencilere verdiği aylık 280 TL öğrenim kredisi ve yurt ücretlerini, üniversite okurken evlenen öğrencilerden geri almayacak. Evlenen ve kredi borcu bulunan öğrencilerin de geçmişe dönük borçları silinecek. Evlendikten sonra da çiftler, tabii ayrı ayrı yurtlarda olmak şartıyla, ücretsiz olarak kurumun yurtlarında kalmaya devam edecek!
Burada elbette, “Ayrı yurtlarda kalmaya devam edeceklerse neden evlensinler ki” denirse de “Bu kadar mantık kusuru kadı kızında da bulunur” deyip geçelim.
Çünkü sunulan teşviğin miktarı, bu işsizlik ve barınma sorunlarının üniversite öğrencisi için ayyuka çıktığı koşullarda öyle az buz değil. Ki, eğer öğrenciler açılan kredinin tümünden yararlanabilirse, öğrenciye kişi başı kredi desteğinin toplam 13 bin lirayı (ailenin de toplam 26 bin lirayı) bulacağı hesaplanıyor.

GÖZÜ AÇILMADAN BAŞGÖZ ETMEK MUHAFAZAKAR GELENEĞİDİR

Kendine bir gelecek çizecek imkanlara sahip olmayan öğrenci için “evlenme” bir fırsat olarak görülebilir!
Zaten Hükümet de köşeye sıkıştırdığı üniversite öğrencisini böylece bir biçimde başgöz ederek, üniversiteyi bitirip, etrafına bakıp daha “gözü açılmadan”, aileyi geçindirmek için her mihnete razı hale getirmeyi amaçlamaktadır.
Öyle ya, büyük bir çoğunluğu için okul bitirdikten sonra kendisini bekleyen gelecekte bile güvenli bir iş umudu olmayan üniversite öğrencilerine, “Aha borçları ödüyorum. Bedava yurt, 10 bin TL de evlenme kredisi” diyorsanız günü kurtarmaktan başka bir amacı kalmamış pek çok öğrenci için rastladığı ilk kadın ya da erkekle evlenmek bir “çare” gibi görünür.
Çare görünür görünmesine de hakikaten toplum için sağlıklı aileler kurmanın yolu, köşeye sıkışmış üniversite öğrencisinin sonraki hayatını karartacak bir “evlilik” midir’
Sokağa çıkıp, “Gelecekte ne isterseniz'” diye sorsanız, insanların yüzde 80’i, “Mutlu bir ailem olsun!” der. Bunu derken bunun kapitalist bir toplumda mümkün olup olmadığını düşünmez. Çünkü bu binlerce yıllık insanlık özlemidir. AKP Hükümeti bugüne kadar bu özlemi sömürdü.
Denebilir ki bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetler içinde aileye en büyük önem verdiğini söyleyen hükümet, AKP Hükümetidir. Öyle ki her vesileyle hükümet ve parti erkanı “ailenin kutsiyeti”nden, toplumun nasıl direği olduğundan,.. dem vuruyorlar.
AKP’NİN BU HAMLESİ ‘KUTSAL AİLE’ ANLAYIŞINA KONAN DİNAMİTTİR!

Ama bu Hükümet, işsizlik ve geleceksizliğin kıskacına sıkıştırdığı üniversite öğrencisini evlenmeye zorlayarak, zaten iler tutar yanı kalmamış olan  kutsal ailenin içine fitil ateşlenmiş bir dinamit daha atıyor. Çünkü bu ailenin açıkça, tüm kutsallıklardan sıyrılarak, üç otuz paraya, ki bugün rayiç fiyatı 13 bin TL’dir, piyasanın dişlileri arasına atılmasıdır. Ki sorunun bu boyutu herhalde ayrıca önemli bir inceleme konusudur.
Sadece bu kadar mı’
Hayır!
RÜŞVET EVLİLİĞİNDEN ‘KULUÇKA MAKİNESİ’ OLMASI İSTENİYOR!

Çünkü Hükümet de henüz söyleyeceğini bitirmedi. Çünkü Başbakan, bu yazının başında da sözü edildiği gibi, esas amacını henüz söylemedi; muhtemeldir ki krediyi verirken şartlarını da sunacak. Örneğin “toplu evlendirme” törenlerinde “Üç çocuk, hatta beş çocuk istiyorum!” diyecek; genç “evliler”den sözler alacak; toplu “antlar içirecek”; “yeni andımız” böyle belirlenecek!
Öyle olunca bir adım daha atılıp aile, Hükümetin politikasında, “dolaysız” olarak bir tür ucuz iş gücü üreten kuluçka makinesine dönüşecek! Bu makinenin tam kapasiteyle çalışmasını teşvik etmek için de yollar, yöntemler geliştirilmesi için Aile Bakanlığından Diyanet İşleri’ne tüm devlet imkanları seferber edilecek!
MUHAFAZAKAR TOPLUM AİLESİ: KULUÇKA MAKİNESİ AİLE!

Çünkü üniversitede de atılan bu adım mutlaka, ülke sathında ailenin bir “kuluçka makinesi” olarak korumaya alındığı, etrafının duvarla çevrilip her tür dış etkiden izole edilirken, kadının da bu “kuluçka makinesinin aktif elemanı” rolü aldığı bir “aile reformu”yla tamamlanması beklenmelidir. Bu “kuluçka makinesi aile” artık AKP Hükümetinin, “2023’te 100 milyonluk Muhafazakar Türkiye” hedefinin en önemli bileşenidir.
Başta üniversite gençliğimiz olmak üzere gençlik, Türkiye’nin ilerici güçleri, bu “evlilik kredisi” tuzağına düşecek mi, bundan kurtulmak üzere ne yapacak, nasıl bir mücadele hattına girecekler asıl sorun budur.
Önümüzdeki günlerde hele ki yerel seçimin de gündeme gelmesiyle, bu tartışma, bu yanıyla daha önem kazanacaktır.
04.11.2013 – EVRENSEL