EZGİ BAŞARAN: BU SÜRPRİZ YUMURTADA ÇOK BAŞARILAR GÖRDÜM (01.10.2013)

234

AK Parti, bu ülkenin diğer iktidarlarından hiç de farklı olmayarak demokrasi namına ‘Çok küçük. Çok geç. Çok taksitli’ adımlar atmıştır.

Demokrasi adına atılacak birkaç adımı ‘Kinder sürpriz yumurta’ şekline soktular. Adımlar küçük, bari şekliyle bebeleri sevindirelim diyerekten. Fakat tabii, bebeyiz, hop diye yutarız filan ama tanıyoruz çikolatasının da, içinden çıkacak oyuncağın da hacmini. Biz biliriz yani, bu memleketteki hükümetlerin, devletin sahiplerinin demokratikleşme adımlarını.
Şu şekildir: Çok geç. Çok küçük. Son dakikada ıskontolu. Ve mümkünse 10 yıllık taksit taksitlerle.
Bir tane hayatımız var, haysiyetli ve iyisinden olsun lütfen dedikçe biz… Onlar kredi dağıtan bankalar gibi hakkımız olanı borçlandıra borçlandıra, bıktıra bıktıra verirler.
Bunları bildiğimiz ve Başbakan, çok sağ olsun, 1 saat 7 dakikalık konuşmasının 44 dakikasını pakete gelecek eleştirilere önleyici vuruşlar fırlatmakla geçirdiği için ‘bi Norveç’ olmayı beklememekteydik.
İnsan beklentiyi kıstıkça neşe doluyor, arada bir denemenizi öneririm.
Ben mesela, büyük bir iyi niyet ve samimiyetle, kendime küçük mutluluklar yaratmayı isteyerek dinledim Başbakan’ı.
Doğruya doğru. Böyle yaklaşınca çok başarılı adımlar da gördüm, inkâr edemem:
1 – Paketin girizgâhını, Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatname’si gibi maceralarla dolu aşırı uzun bir metin şeklinde hazırlamak. Dinleyenleri ya konudan ya da hayattan kopararak bi nevi “Paketten ne çıkarsa razıyız abe, yeter ki konuya gel” raddesinde buluşturmak. Bunlar layıkıyla yapıldı.
2 -Böyle paket-rapor-duyuruların vazgeçilmez parçası olan ağızlara bir parmak bal, sesi gür çıkan birkaç demokrat görünümlü arkadaşa “Ne paket oğlum, çok süper” diye öttürecek borazan, yayacak hashtag vermek. Nevşehir Üniversitesi’nin adının Hacı Bektaş-ı Veli diye değiştirilmesi, okullardan andımızın kaldırılması bu taktiğin güzel örnekleridir. (Andımızın her satırındaki saçmalık için ayrı soru sorduğum için kulağımın terse büküldüğünü 32 yaşında hâlâ hatırlar, sinirlenirim. Fakat bugün andımızın kalkmış olması hükümetin daha az milliyetçi, daha az dayatmacı olduğunun kanıtı değildir. Hacı Bektaş’ın isminin üniversiteye verilmesi de Alevilerin gönlüne su serpemez. Yavuz Sultan Selim’i köprüye yapıştırdıktan sonra bütün üniversiteleri Ali yapsanız serpemez. Sembolse sembol. Allahaşkına yani!)
3- Seçim barajı meselesini çözmek üzere 3 alternatif sunuyor gibi yaparak katılımcılığa ve tartışma kültürüne verdiği kıymeti göstermek. Halbuki aslında 2 alternatif sunmak. İkisi de birbirinden alengirli, bulmacalı. Ölümü gösterdim, şimdi iki sıtmadan birini seçelim. Zekice mi’ Tabii ki de.
4 -Nefret suçlarına cezaları arttırıyorum diyerek sahiden önemli bir adım atmak. Derken… Hop, kısık sesle, bu düzenlemenin cinsel yönelimi kapsamadığını ortaya koyan listeyi sıralamak. Yani bir trans bireyin 30 yerinden bıçaklanarak öldürülmesi hâlâ nefret suçu sayılmıyor. Şimdi bu ‘küçük’ ve bir Müslüman’ın atlaması doğal ‘meseleyi’, kocaman ‘Nefret suçlarına cezayı arttırdım’ başlığının altında eritmek de bir iş. Adamlar yapmış kardeşim.
5 -8509784874 defa ‘Bu son paket değil’ diyerek cemevleriyle ilgili düzenleme ne oldu, TMK’ya niye dokunmadınız, (özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açarak) anadilde eğitim hakkını niye sadece parası olana veriyorsunuz, madem anadilde eğitime karşı değilsin devlet olarak neden vatandaşına bu hizmeti sunmuyorsun sorularına topluca cevap vermiş olmak: Bu pakette yok ama bir sonraki sürpriz yumurtanın içinden çıkmayacağı ne malum gibilerinden. Çıkmış paketteki dev boşlukları çıkmamış paketlerin vaadiyle kapamak. Çok mahir hareketler bunlar.
Bu başarıları teslim ettikten sonra… Paketin, kısa vadede aciliyet kesp eden sorunlara, örneğin çözüm sürecine nasıl yarayacağını, herkesi terörist haline getirebilen yasalara dokunmadan ‘sokaktaki gerginliği’ nasıl teskin edeceğini anlayamadım. Elbette ehvendir Dersim’e resmi olarak da Dersim demek. Başörtüsünü kamuda yasaklayan düzenlemeyi kaldırmak. Q, X, W harflerini ve Kürtçe propagandayı serbest bırakmak. Ama başta dediğim gibi AK Parti, bu ülkenin diğer iktidarlarından hiç de farklı olmayarak demokrasi namına “Çok küçük. Çok geç. Çok taksitli” adımlar atmıştır. Selçuk Erdem’in önerdiği gibi “Eyvallah, küçük de olsa demokratikleştik” diyelim, geçelim öyleyse.

‘01.10.2013 – RADİKAL