SGK EMEKÇİLERİNE DİYORLAR Kİ; SİZE DİN İMAN, BİZE LÜKS MERCEDES, SÜPER MAKAM!

245

Kamuoyunca, özellikle de Kamu Emekçilerince bilindiği üzere; uzunca bir süredir Çalışanların Maaşlarının belirli bir süre kendi bankasından ödenmesi karşılığında, bankalar tarafından ilgili kurumlara eski rakamlarla trilyonlara varan Promosyon Ödemeleri yapılmaktadır.
Bahse konu Promosyon Ödemeleri, 20 Temmuz 2007 tarihinde çıkartılan ilk Başbakanlık Genelgesi öncesinde, genelde Hazineye İrat kaydedilmiş, zaman zaman da kurumların yöneticileri tarafından gerekli, ya da gereksiz bir biçimde harcanmıştır. Bu gerçeklikler herkes tarafından, özellikle de Kamu Emekçileri tarafından zaten bilinmektedir.
Zaman içerisinde Kamu Kurum ve Kuruluşlarının çeşitli ihtiyaçları (bina, araç, masa, sandalye, bilgisayar, kırtasiye malzemesi vb.) için Devlet Bütçesinden ayrılmayan Ödenekler, bu yolla deruhte edilir hale gelmiştir.
Promosyon Parası olarak da bilinen eski rakamlarla trilyonlarca lirayla; yazılı, görsel, ya da internet medyasından takip edebildiğimiz ve kamuoyundaki tartışmalardan anlayabildiğimiz kadarıyla, genellikle Kurumların Üst Düzey Yetkililerine makam arabaları alınmış, makam odalarının ultra lüks döşenmesi işlerinde bu paralar kullanılmış, Elit Yöneticiler tarafından yapılması gerektiğine inanılan temsil ve ağırlama, eğitim vb. giderler Banka Promosyonlarından karşılanmış, kısmen kurum personelinin ihtiyacı olduğu iddiasıyla kamu işyerlerine masa, sandalye, bilgisayar vb. alımlarına Promosyon Gelirlerinden ciddi paralar aktarılmış, bu türden alımlar (araç, masa, sandalye, koltuk, bilgisayar vb.) yapılırken açılan ve/veya açılmayan ihalelerdeki yolsuzluklar da yazılı, görsel, ya da internet medyası aracılığıyla zaman zaman kamuoyuyla paylaşılmıştır.
20 Temmuz 2007 tarihinde ilk defa çıkartılan Başbakanlık Genelgesiyle Promosyon Paralarının 2/3’sinin kurum personeline dağıtılması, 1/3’inin ise Kurum Yöneticileri eliyle harcanması esası getirilmiştir.
İlerleyen zaman içerisinde Promosyon Paraları ile ilgili Başbakanlık Genelgesi de değişikliğe uğramış ve sonuçta Promosyon Paralarının tamamının ilgili kurum personeline dağıtılması esas alınmıştır.
Ancak, Promosyon Paralarıyla ilgili olarak 2007 yılında çıkartılan ilk Başbakanlık Genelgesi öncesinde Adalet Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca (Ek-1) alelacele Promosyon Sözleşmeleri imzalanmıştır.
Dönemin Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olan, şimdi ki TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK, Hükümet Sözcüsü olmanın avantajını kullanarak, Promosyon Paraları ile ilgili ilk Başbakanlık Genelgesinin yayımlanmasından birkaç gün önce böylesi bir Promosyon Sözleşmesinin yapılmasını sağlamış ve dolayısıyla ilgili bankadan Adalet Bakanlığınca alınan trilyonlarca liranın hukuki, dini ve vicdani sorumluluğunu üstlenmiştir.
Benzer şekilde SGK Başkanlığı da, 2007 yılında Promosyon Paraları ile ilgili olarak yayınlanan ilk Başbakanlık Genelgesi öncesinde, 13.04.2007 tarihinde, bir banka ile Promosyon Sözleşmesi yapmıştır (Ek-1).
Bu yazının ekinde bulunan Banka Promosyon Sözleşmesi (Ek-1) örneğinden anlaşıldığı üzere; SGK Başkanlığınca alınan paraların o dönemki rakamlarla 3 milyon 228 bin lirasının 20.06.2007 tarihi itibarıyla, yani Banka ile imzalanan Sözleşmenin üzerinden 2 ay geçtikten sonra personele dağıtılması (Ek-2), kalan 1 milyon 46 bin lirasının ise SGK Başkanlığı tarafından uygun görülen biçimde harcanması hükme bağlanmış, üstelik 3 adet Volkswagen Passat ve 4 adet Ford Focus marka arabanın da tahsisi Gizli bir Sözleşmeyle (Ek-1) güvence altına alınmıştır.
SGK Başkanlığı ile Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. arasında 13.04.2007 tarihinde imzalanan bu Sözleşmede ilk dikkat çeken husus, dönemin koşulları göz önüne alındığında, binlerce personeli olan SGK personelinin maaşlarının, 36 ay boyunca ilgili banka tarafından ödenmesi karşılığında, sadece 1 aylık maaşları toplamının %34’ü kadar Promosyon Bedeli ödenmesi karşılığında Sözleşmenin İmzalanmış (!) olduğu gerçeğidir.
Böylesi bir Promosyon Bedeli gerçekten dönemin koşulları dikkate alındığında çok düşük bir miktar olarak ortada durmaktadır. Zira, bankaların o dönemde, günlük repo vb. enstrümanlarla değerlendirdiği, maaşlardan elde edilen gelir üzerinden kazandıkları paralar karşısında bu oran gerçekten “Devede Kulak” misalidir.
Anılan dönemde, 1000, 500, 100 ve hatta 50 personeli olan birçok Kamu Kurum ya da Kuruluşu, kişi başına düşen Promosyon Miktarı baz alındığında, çok daha iyi koşullarda Promosyon Sözleşmelerine imza atmış, dolayısıyla personeline çok daha yüksek miktarlarda Promosyon Parası ödemiş bulunmaktadır.
Bu arada, SGK Başkanlığı ile Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. arasında 2010 yılında, yani ilk Promosyon Anlaşmasından sonra yapılan ikinci Sözleşmedeki miktarın 14 milyon lira olduğunu bilmenizde de yarar var (Ek-9).
İlk Sözleşme de SGK Emekçilerine dağıtılmayan kısım da dahil olmak üzere 4 milyon 274 bin lira para ve 3 adet Volkswagen Passat ile 4 adet Ford Focus marka araba karşılığında Sözleşme imzalayan SGK Başkanlığı, 3 yıl sonra 14 milyon lira karşılığında Sözleşme imzalamış. Sizce de, bu garip bir durum değil midir’
Üstelik, SGK Başkanlığı ile Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. arasında imzalanan Promosyon Sözleşmesi öncesinde, İş Bankası ile imzalanmış ve o dönemde yürürlükte bulunan bir Promosyon Sözleşmesi olduğu da herkes tarafından biliniyor.
İş Bankası ile olan Promosyon Sözleşmesinin sona ermesini bile beklemeksizin, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. ile SGK Başkanlığı arasında alelacele yeni bir Promosyon Sözleşmesi imzalanmasının Çok Önemli Nedeni acep ne ola’
SGK Başkanlığı ile Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. arasında böylesine Vakitsiz bir Promosyon Sözleşmesinin imzalanması sonucunda acaba İş Bankasına Sözleşme Hükümlerinden doğan belirli bir Tazminat Ödenmiş midir’ Ödenmişse, bu Tazminatı SGK Başkanlığı mı’ Yoksa Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. mu karşılamıştır’ Bu durumda SGK Emekçilerinin herhangi bir Hak Kaybı olmuş mudur’ Vs. vs. vs…!
2007 – 2010 yılları arasında geçen 3 yılın ardından, yani ilk Promosyon Sözleşmesinin üzerinden tam 3 yıl geçtikten sonra, nasıl olup ta 10 milyon lira daha yüksek bedelli bir Promosyon Sözleşmesi imzalanabiliyor SGK Başkanlığı ile Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. arasında’ Ya da, 3 yıl önce imzalanan Sözleşmedeki 10 milyon liralık Eksik Bedelin sorumlusu kim, ya da kimler’
Bu noktada, sakince bir değerlendirme yapıldığında, 2010 yılında Promosyon Sözleşmesi Kapsamında olan Personel Sayısının, 2007 yılında yapılan Promosyon Sözleşmesi Kapsamında olan personel sayısından çok daha fazla olduğu tezi makul bir gerekçe olarak öne çıkıyor. Yoksa, bunun başkaca bir makul ve mantıklı izahı olmasa gerek.
İkinci ilginç husus ise, o dönemde yürürlükte bulunan yasal hükümler gereğince, banka tarafından SGK Başkanlığına verilen toplam 4 milyon 274 bin liralık miktarın tamamının Hazineye İrat kaydedilmesi gerekirken, paranın 2/3’sinin (3 milyon 228 bin liranın) kurum personeline dağıtılması, 1/3’inin (1 milyon 46 bin liranın) ise Kurum Yöneticilerinin insiyatifinde harcanması esasının belirlenmesidir.
Üstelik, SGK Başkanlığınca bahse konu 1/3’lik kısmın, yani 1 milyon 46 bin liranın nerelere (‘), hangi ihtiyaçların karşılanması (‘) amacıyla harcanacağına dair herhangi bir açıklayıcı bilgi de, Promosyon Sözleşmesi hükümlerinde yer almamaktadır.
Sanki birileri, yakın bir zamanda böylesi hükümler içeren bir Başbakanlık Genelgesinin yayınlanacağından, adeta haberdar gibidir.
Bu Sözleşme imzalandığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve Sayıştay’ın bu konuya ilişkin Görüşlerine rağmen, SGK Başkanlığı tarafından alınan Promosyon Paralarının Hazineye İrat kaydedilmemesi hukuken olanaklı değildir.
Ancak her ne hikmetse, o günden bu yana, Sayıştay, ya da Devletin konuya dair ilgili diğer birimleri, bu konuda üzerine düşen görevi yapmamış gibi nahoş bir görüntü ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Yukarıda yazılı olan satırlardan zinhar şu sonuç çıkartılmasın. 13.04.2007 tarihinde, SGK Başkanlığı ile Vakıflar Bankası T.A.O. arasında yapılan Açık, ya da Gizli Sözleşme karşılığında alınan paralar Hazineye devredilsin demek istemiyorum.
Elbette ki o paralar, SGK Emekçilerine dağıtılmalıdır. Üstelik tamamı, hiçbir kesintiye uğratılmaksızın dağıtılmalıdır. Çünkü milyonlarca lira para, onların maaşları karşılığında SGK Başkanlığına verilmiştir. Bu nedenle de, doğal olarak Hak Sahipleri SGK Emekçileridir. Hatta bugün, elinde yetki olan her kim ve ne varsa, bu konuda üzerine düşen sorumluluğun gereğini yapmalıdır.
2007 yılında Promosyon Geliri olarak SGK Başkanlığınca elde edilen 4 milyon 274 bin liranın, SGK Emekçilerine dağıtılmayan 1 milyon 46 bin lirası da derhal SGK Emekçilerine dağıtılmalı, bu konuda sorumluluğu olan herkes Adli ve İdari merciiler önünde hesap vermelidir.
Ancak, olay TBMM Başkanlığına bile ulaştığı halde halen bu konuda bir adım atılmaması, sizce de garip değil midir’
Anlaşılan o dur ki; o dönemde, SGK Emekçilerinin Promosyon Paraları ile ilgili olarak yükselttiği mücadelenin de etkisiyle, Promosyon Paralarının bir bölümü SGK Emekçilerine ödenmiş, kalan kısmı ise “Lüküs Hayat” özlemleri için kullanılmıştır.
SGK Başkanlığının 2007 yılında yapmış olduğu bu uygulamayla ilgili olarak TBMM Başkanlığına Bursa Milletvekili İsmet BÜYÜKATAMAN tarafından verilen 16.10.2009 tarih ve 10427 sayılı Yazılı Soru Önergesine (Ek-3), SGK Başkanlığı tarafından verilen 19.11.2009 tarih ve 15165581 sayılı Cevabın (Ek-4) altına dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, şimdi ki, Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER tarafından atılan imzanın ise gerçekleri yansıtmadığı zaman içerisinde ortaya çıkmıştır (Ek-8).
Bursa Milletvekili BÜYÜKATAMAN, Banka Promosyon Sözleşmeleri konusunda ciddi bir çaba sarfetmiş, konuya ilişkin olarak 11.10.2011 tarih ve 564 sayılı Yazılı Soru Önergesiyle, TBMM Başkanlığı aracılığıyla Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’dan bilgi istemiş (Ek-5), altında Başbakan Yardımcısı Ali BABACAN’ın imzası bulunan 25.01.2012 tarih ve 0189 sayılı Cevaptan da (Ek-6) çok tatmin olmamıştır.
2007 yılında SGK Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi olan şu anki SGK Başkanı Fatih ACAR da, Bursa Milletvekili İsmet BÜYÜKATAMAN’ın hedefinde yer almış, İsmet BÜYÜKATAMAN, şu anki SGK Başkanı Fatih ACAR’ı ciddi bir biçimde hedef aldığı 01.02.2012 tarih ve 3804 sayılı Yazılı Soru Önergesiyle TBMM Başkanlığı aracılığıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’e, Fatih ACAR’la ilgili oldukça ağır ifadelerin yer aldığı bir Yazılı Soru Önergesi göndermiştir (Ek-7).
Son olarak, İsmet BÜYÜKATAMAN, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’e yönelik olarak 22.02.2012 tarih ve 4522 sayılı Yazılı Soru Önergesini TBMM Başkanlığı aracılığıyla göndermiş bulunmaktadır (Ek-8). Bu Önergede hedef alınan her iki kişide eski SGK Başkanı, ya da Başkan Vekili Pozisyonunda olan kişilerdir.
Bursa Milletvekili BÜYÜKATAMAN’ın hedef aldığı kişilerden biri, yani Birol AYDEMİR halen TÜİK Başkanı olarak, diğeri, yani Fatih ACAR ise, halen SGK Başkanı olarak görev yapmaktadır.
Elime geçen tüm bu evrakları sizler de okusaydınız, inanın, içerisinde yaşamakta bulunduğumuz Kapitalist Sistemin ne kadar çürümüş olduğunu ayan beyan görebilirdiniz. Bundan hiç kuşkunuz olmasın!
Muhafazakar Demokrat AKP İktidarının ve Değerli (!) Bürokratlarının her fırsatta söyledikleri o acıklı, ya da külhanbeyi edalı sözlerin, “Garip Gurebanın, Fakir Fukaranın Hakkını Yedirmeyiz”, “Hortumları Kestik Hortumları” vb. edebiyatının aslında ne kadar anlamsız ve samimiyetsiz olduğunu da bu belgeleri okuduğunuzda açıklıkla görebilirdiniz.
Halen bendenizin elinde bulunan bu olayla ilgili evraklara bir göz attığınızda, onların bu tür söylemlerinin aslında, “Size Din İman, Bize Han Hamam” diye okunması gerektiğini de rahatlıkla anlayabilirdiniz.
Şimdi ortada hukuken bir suç olmamakla birlikte, dini, ahlaki, ve vicdani bir sorun bulunmaktadır. 1 milyon 46 bin liralık bu müthiş para acaba nerelerde harcanmıştır’
Gerçi 22.02.2012 tarih ve 4522 sayılı Yazılı Soru Önergesinin içinde en azından bu miktarın 160 bin 893 liralık kısmının nereye harcandığı Bursa Milletvekili BÜYÜKATAMAN tarafından açıklıkla ifade edilmiş bulunuyor.
160 bin 893 lira dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının makam odasının döşenmesinde kullanılmış bulunmakta. Ayrıca, 60 bin liralık kısmıyla da, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına 6 ay süreyle kullanabileceği lüks bir Mercedes araba kiralanmış.
Dönemin SGK Kurum Başkan Vekili olarak görev yapan eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı, şu anki TÜİK Başkanı Birol AYDEMİR ve halen SGK Başkanı olarak görev yapmakta olan Fatih ACAR açıkça töhmet altındadır.
Hem de öyle böyle değil! Bizzat emrinde çalıştığı dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, şu anki Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’in altına imza attığı yazıda Yalan Beyanda bulunulmasına neden olmak da işlenen suçlar arasındadır.
Bu yazı ve bu yazıya atılan imzayla; hem dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer DİNÇER, hem Bursa Milletvekili Sayın BÜYÜKATAMAN, hem de, TBMM Üyesi bir Milletvekiline yönelik olarak Yalan Beyanda bulunulması nedeniyle, esasen TBMM Başkanlığı aldatılmıştır. AKP’nin meşhur söylemine göre “Millet İradesi” yok sayılmış, yerle yeksan edilmiştir.
Şu meşhur 3 adet Volkswagen Passat ve 4 adet Ford Focus marka arabanın akıbetinin ne olduğu ise belli değildir!
Peki, şu anki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK, ya da, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, şu anki Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER bu yaşananlar karşısında bir şey yaparlar mı’ Sanmam, ama umarım yaparlar! Keşke onlar bu konuda gereğini yapsalar da, ben yanılmış olsam. Hüsn-ü kabulümdür.
Toplumsal Hafızamızı yokladığımızda her daim hatırladığımız o üzücü tablo yine ortaya çıkarsa, ne Sayın Milletvekilinin talebi üzerine “Kayıp Trilyon” konusunda bir İdari Soruşturma açılır, ne bu olaylar zinciri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına iletilir, ne o “Kayıp Trilyon SGK Çalışanlarına İade edilir”, ne de şu anki SGK Başkanı Fatih ACAR, ya da TÜİK Başkanı Birol AYDEMİR görevden alınır! Neden mi’ Sistem bunlara müsait değil, müsaade etmez de ondan! En azından uzun yıllardan bu yana, bu Genel Kanaati yalanlayacak bir tablo, maalesef pek de ortaya çıkmamıştır.
Üstelik bilinen gerçekler var ortada. Hangi Bakan, kendisine ultra lüks makam odası döşeten bir Bürokratla uğraştı ki’ Geçmişte yaşanan, buna örnek teşkil edebilecek kaç örnek var, sayabilir misiniz’ Geçmişten günümüze doğru bir değerlendirme yaptığımızda durum gayet açık ve net. Böylesi durumlarda olabilecek her ne varsa, gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi akıp, gitmekte. Zaten yıllardan beridir bu tür olaylarda yaşadığımız kötü geçmiş nedeniyle üzülüp, kahrolmaktayız.
Özetleyecek olursak, Bürokrat Bakan’ına sadakatle hizmet eder, Bakan da Bürokrat’ının arkasında durmaya her daim devam eyler.
Ülkemiz siyasal yaşamında maalesef bunun yüzlerce örneği mevcut. Aksini ispat eden beri gelsin demek geliyor insanın içinden.
Haram veya değil, hukuken suç da teşkil etmeyebilir ama 160 bin 893 lirasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının makam odasının döşenmesine, 60 bin lirasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı için 6 aylığına Lüks bir Mercedes araba kiralanmasına harcandığı açıkça belgelenen toplam 1 milyon 46 bin liranın geriye kalanının nerelere harcandığı ise, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Ankara Şubesinin kayıtlarında mevcut bulunmakta.
Acaba adı geçen banka, 1 milyon 46 bin liranın nerelere harcandığını açıklar mı’ Asla’ Neden’ Çünkü Bankacılık Kanunu mevzuatı buna engel. Çünkü Köhnemiş Kapitalist Sistemde, Kapital Sahiplerine “Dokunan Yanar” da ondan.
Bursa Milletvekili BÜYÜKATAMAN bu konuyla çok yakından ilgilenmiş ama işte o kadar! Sonuç yok. Görünen o dur ki, bir sonucun çıkma ihtimali de pek yok!
Promosyon Paralarıyla ilgili şu anki Başbakanlık Genelgesi gereğince, bahse konu 1 milyon 46 bin liranın SGK Çalışanlarına dağıtılması gerekir. Ancak o dönemde yürürlükte olan bir Başbakanlık Genelgesi de yok!
Hukukta en basit gerçekliklerden biri şudur; yasayla suç olarak tanımlanmamış ve cezası belirlenmemiş bir fiil nedeniyle hiç kimse suçlanamaz, dolayısıyla da cezalandırılamaz.
Şimdi bu olaya ait belgeleri ilk olarak bana Ankara Yenimahalle Postanesinden 01.03.2012 tarihinde gönderen “Kim Olduğunu Bilmediğim” kişiye, Bursa Milletvekili BÜYÜKATAMAN tarafından TBMM Başkanlığına verilen 22.02.2012 tarih ve 4522 sayılı Yazılı Soru Önergesini BES Genel Merkezine fakslayan ve “Bir Çözüm Bulun diye Haykıran” Değerli İşyeri Temsilcimize söylenecek “Bir Çift Sözüm var”.
Elbette ki, bu konuyla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, Kamu Etik Kurulu Başkanlığına, Mali Suçları Araştırma Kuruluna, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Başbakanlığa ve hatta Cumhurbaşkanlığına başvurabiliriz. Resmi merciilere başvurarak, SGK Emekçilerinin haklarını aramak bir Sendika olarak bizim en doğal görevimiz. Burada bir sorun yok. Elbette sorumluluklarımıza sahip çıkar, üzerimize düşen her türlü görevi de yerine getiririz.
Sayın BÜYÜKATAMAN da bu mercilere başvurabilir! Ancak buralardan bir sonuç çıkar mı’ Umarım çıkar!
Zaten, Sayın BÜYÜKATAMAN bu yolların önemli bir bölümüne, hem de bir Milletvekili olarak başvurmuş, ama aradan geçen bunca zamana rağmen, hala başarılı olamamış. Şu anda da, son olarak TBMM Başkanlığına vermiş olduğu son Yazılı Soru Önergesinin Cevabını ve gereğinin yapılmasını beklemekte.
Siyaseten asla birlikte olamayacağım Sayın Milletvekili, bu konuda gerçekten takdire şayan bir çaba sarfetmiş ama nafile! Neden mi’ İçinde yaşadığımız düzen buna müsait değil de ondan! Ya da daha kibarca ifade edersek, henüz bunun dışında bir gerçeklikle maalesef karşılaşmış değiliz toplum olarak.
İçtenlikle ifade etmek isterim ki; sistemin içinde varolan birtakım olanakları kullanma, resmi mercilere gerekli başvuruları yapma konusunda en küçük bir tereddütüm bile yok. Elbette ki, egemenler arasındaki çatışmalardan da mümkün olduğunca yararlanmak gerekir.
Şimdi, bir taraftan bir Emek Örgütü olarak Büro Emekçileri Sendikası, diğer taraftan vicdanı olan her bir SGK Emekçisi ve hatta her bir Onurlu Yurttaş için bu konuda gerekenleri yapmak, Önemli bir Görev ve Sorumluluk, Ahlaki bir zorunluluk olarak ele alınmalıdır. Ancak son kertede, her sistemin kendisini koruyacağı da bilinmelidir. Zira, her sistem için aslolan “Müesses Nizam”dır.
Bu yazıdan çıkan sonuç sanırım şu olmalıdır; Emekçilerin, Ezilenlerin, Yok Sayılanların, Ötekileştirilenlerin, Zulmedilenlerin, Tutsak Edilenlerin, Katledilenlerin, Hakkı Yenenlerin, İşsiz Kalanların ve Sokaklarda Aç Gezenlerin Hepsi için Tek Yol “İnsanca Yaşam, İnsanca Düzen” diye adlandırabileceğimiz Yeni, Adil ve İnsancıl bir Düzeni, Eşitlikçi, Özgürlükçü ve Demokratik bir Sistemi hepbirlikte Varetmek gerekir!
Eşit, Özgür, Demokratik bir Ülke ve Sınırsız ve Sınıfsız bir Dünya uğrunda verilmiş, verilen ve verilecek olan tüm Mücadelelerde hepimizin Yolu Açık Olsun, hepimize Kolay Gelsin…
center; padding-: 570px;’Osman BİÇER
center; padding-: 570px;’BES Genel Başkanı
;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c76c34e8d96.pdf'[byk]Ek1[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c76c5d3297d.pdf'[byk]Ek2[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/3Ek%C4%B1smtbataman.pdf'[byk]Ek3[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c76c9216070.pdf'[byk]Ek4[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/5ek%C4%B1smetbataman.pdf'[byk]Ek5[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/6ekababacancevp.pdf'[byk]Ek6[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/7ek%C4%B1smetbataman.pdf'[byk]Ek7[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/8ek%C4%B1smetbataman.pdf'[byk]Ek8[kck]/a[byk] ;'[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c76cc755c2f.pdf'[byk]Ek9[kck]/a[byk]