SON SÖZÜ DİRENENLER SÖYLER …

408

Bilindiği üzere 4+4+4 kademeli kesintili eğitim yasa teklifi 27 Mart Salı gününden beri TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmıştır. Ardından 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda değişiklik öngören yasa tasarısı ve Toplu İş İlişkileri yasa tasarısı Genel Kurula gelecektir.
Uzunca bir süredir tüm kamuoyunun gündeminde olan bu düzenlemeler bir emek örgütü olarak elbette ki KESK’in de gündemindedir. Hazırlık aşamalarında görüş ve önerilerimizin hiçbir şekilde dikkate alınmadığı bu düzenlemelere karşı yasal ve meşru hakkımızı kullanarak basın açıklamaları yapmanın en doğal hakkımız olduğu da bilinmektedir.
Ancak AKP, 28-29 Mart tarihlerinde yapacağımız demokratik eylemimizi engellemek için yasakçı, tehditkâr ve baskıcı tutumuyla tüm Türkiye’de adeta sıkıyönetim ilan etmiştir. İçişleri Bakanı’nın yayınladığı genelgeyle tüm illerde adeta olağanüstü hal koşulları yaratılmış, kamu emekçilerinin eylemleri polis ablukasına alınmıştır. Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelmeye çalışan emekçiler, kimi zaman “kimlik kontrolü” bahanesiyle, kimi zaman “otobüste ceset torbası yok” gibi ilginç gerekçelerle otobüsler bile gözaltına alınarak engellenmiştir. Ankara’ya girmeyi başaran arkadaşlarımıza Tandoğan’da tazyikli su ve gaz bombaları ile saldırılarak, arkadaşlarımızın bir araya gelmesi engellenmek istenmiştir.
Biz tüm bu baskı ve engellemelere karşın kararlı ve tavizsiz davranarak Ankara Kızılay’da GMK Bulvarında birleştik. Kara, yağmura rağmen sabaha kadar oturma eylemi gerçekleştirerek mücadele azmimizle gecenin karanlığını aydınlattık. Ülkemizin geleceği, toplumumuzun refahı ve emekçilerin hakları açısından yaşamsal önem taşıdığına inandığımız düzenlemelere ilişkin sözümüzü söyledik.
Ankara’da 30 saat boyunca emekçilerden yönelen hiçbir şiddet eyleminin olmadığı alanlara panzerler eşliğinde tam teçhizatlı 7 bin polis yığılmıştır. En demokratik hakkımız olan Meclis önünde basın açıklaması yapmamız engellenmiştir. AKP’nin ileri demokrasisinin vazgeçilmezleri olan cop, tazyikli su ve helikopterlerden bile atılan gaz bombalarıyla yapılan vahşete varan polis saldırısında çok sayıda arkadaşımız yaralanmış, yerlerde sürüklenmiş, dövülerek gözaltına alınmak istenmiştir.
Yaralı arkadaşlarımızdan Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube üyesi Volkan Selam, alnına insan boyu seviyesinde hedef gözetilerek sıkılan gaz bombası gelmesinden dolayı beyin kanaması geçirmiş ve hastaneye kaldırılmıştır. Sağlığı halen ciddiyetini koruyan arkadaşımızın tedavisi devam etmektedir.
Çenesine ve koluna darbe alan Genel Sekreterimiz İsmail Hakkı
Tombul’un dişleri kırılmış, Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Metin Vuranok, Eğitim Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı Doğan Kaya, Eğitim Sen Aydın Şubesi üyesi Hasan Atikara, Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube üyesi Evrim Doğan, Eğitim Sen İstanbul 7 No’lu Şube üyesi Ömer Açık, Eğitim Sen Ankara 1 No’lu Şube üyesi Cevher Boztaş ve Yurdagül Boztaş polisin darp etmesi sonucu yaralanmış ve adli rapor almışlardır.
Ankara Valiliği’nin bir de polislere yönelik teşekkür mesajı yayımlayarak bu vahşeti “çağdaş güvenlik mühendisliğinin emsalsiz örneği” olarak sunması sözün bittiğinin resmidir. Her türlü baskı ve şiddete rağmen, KESK olarak 28-29 Mart tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz eylemle, hak ve özgürlüklerimiz için yürüttüğümüz sendikal mücadele tarihine bir not düştük. AKP’nin baskı ve gözaltı düzenine boyun eğmeyeceğimizi, geleceğimize sahip çıkacağımızı ve yarınlarımıza onurlu bir gelecek bırakma kararlılığımızı Türkiye’nin dört bir yanına ve Ankara meydanlarına taşıdık. Üzerimize atılan yüzlerce gaz bombalarının dumanı bu gerçekliğin üstünü örtmeye yetmez.
Meclisteki 326 adet sandalyesine güvenerek, demokrasiyi çoğunluğun diktası sanan AKP iktidarına sesleniyoruz. Demokrasi, dört yılda bir seçimlerle işbaşına gelen hükümetlerin seçildikten sonra dilediği gibi hareket etmesi değildir. Demokrasi, oy çokluğuna dayanarak keyfiyet uygulamak da değildir. Demokrasi, aynı zamanda halkın önemli kararların alınma süreçlerine örgütlü güçlerinin katılmasıyla, seçilmiş hükümetlerin bu süreçlerde eleştiriye tahammül göstermesiyle, düşünce ve ifade özgürlüğünün, örgütlenme hakkının sınırlarıyla da ölçülür. Bu ölçütlerden bihaber olduğunuzu biliyoruz. Sizde bilin ki; bizler her dediğinize, her yaptığınıza asla biat etmeyeceğiz.
Emek ve Halk düşmanı düzenlemeleriniz karşısında ne yapmamızı bekliyordunuz’
Öğretmen, derslik açığı, gerici, ırkçı içerikli müfredatın yanı sıra bütçeden eğitime ayrılan kaynağın her geçen gün azaltıldığı mevcut eğitim sisteminin hangi sorununu çözdünüz’ Tüm bunlara rağmen ilköğretimi bile paralı hale getiren, gerici, ırkçı müfredat içeriğini daha da dinselleştiren, çocuk gelinlerin sayısının artmasının önünü açan, çocuk işçiliğini yaygınlaştırarak sömürüyü artıran yasa teklifinize sessiz mi kalsaydık’
Sendikal hak ve özgürlüklerimizi yok sayan, mücadeleci sendikaları bertaraf etmeyi amaçlayan yasa tasarılarınıza boyun mu eğseydik’ Birilerinden rövanş alacaksanız gidin hesabınızı onlarla görün. Ama sizin 28 Şubatla, 12 Eylülle hesaplaşma gibi bir derdiniz yok. Öyle olsaydı 12 Eylül zihniyetine bu kadar sahip çıkmazdınız.
En temel demokratik haklarımızı kullandığımızda bile bizleri biber gazı, cop ve tazyikli su ile geriletebileceğinizi sanıyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz. İnsanlık tarihi, zulüm ile iktidarını sürdürmek isteyenlerin sonlarının hep aynı olduğu göstermiştir.
Evet, dün TBMM’ne gidip demokratik tepki ve taleplerimizi dile getirmemiz engellendi. Çünkü bizim copumuz, gaz bombamız, tazyikli suyumuz yok. Ama Türkiye’nin her yerinde saldırılarınızı lanetleyen milyonlar var. İnsanca bir yaşam isteyenlerin kararlı mücadelesi var. Bu saldırılarınız bu mücadeleyi daha da bilemekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.
AKP’nin büyük baskı ve gözaltı düzenine karşı, onurlu ve kararlı duruşumuzdan bir an olsun vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. KESK hiçbir zaman mücadelesine rehberlik eden ilkelerinden geri adım atmamış, taleplerini her koşulda kararlılıkla sürdürmüştür, hiçbir baskı ya da zorbalık eşit, özgür ve demokratik bir ülke, insanca bir yaşam mücadelemizi engelleyemeyecektir. AKP iktidarının ülkemizin geleceğini kendi siyasal ve ideolojik amaçları doğrultusunda şekillendirme girişimleri karşısında son söz henüz söylenmemiştir. Çünkü sevgili Adnan Yücel’in dizelerinde de dediği gibi;
Düşlerin sonsuza koştuğu yerde,
Sabrın çiçeklerini açtığı yerde,
Asla kapanmaz yaşanan defter.
Çünkü tarihin en güzel yerinde,
Son sözü hep direnenler söyler.
Lami Özgen
KESK Genel Başkanı
*30 Mart 2012-Cuma – Saat:17.30 Yüksel Caddesi’nde Yapılan
Basın Açıklaması Metni