KORKUT BORATAV: OCAK-HAZİRAN 2020’DE SERMAYE HAREKETLERİ (11. 09. 2020)

215

Türkiye, korona salgınının sert ekonomik sarsıntısı üzerine bir döviz krizi ile de karşı karşıyadır.
Neoliberal dönemde çevre ekonomilerine dönük sermaye hareketlerinde ani yavaşlama veya “tersine dönüşler”, finansal, ekonomik krizlere yol açar. İlk yansıması döviz piyasalarında gözlenir. 2018’de Türkiye de
böyle bir süreçten geçmişti.

Bu yakınlarda yayımlanan Ocak-Haziran 2020’nin ödemeler dengesi verileri, sermaye hareketlerinde son değişmeleri içeriyor. Bir yıl öncesiyle (2019 Ocak-Haziran dönemiyle) karşılaştırarak döviz piyasalarında patlak veren Temmuz geriliminin arifesine ışık tutalım.
Sermaye hareketleri “net çıkış” gösteriyor.
Aşağıdaki tablo 2019 ve 2020 Ocak-Haziran aylarının dış kaynak hareketlerinin ana dökümünü özetliyor. [

Emperyalist sistemin çevresinde yer alan tipik ekonomiler, net sermaye ithalatçısıdır. Farklı bir ifadeyle yabancı sermaye girişleri, yerli burjuvaziden (şirketler, bankalar, rantiyelerden) kaynaklanan sermaye çıkışlarını aşar. Bu durum “normalde”; yani uluslar-arası ekonomi dinginse, finansal krizler yoksa geçerlidir.
Tablodaki
Ocak-Haziran 2019 dönemi
bu özellikleri yaşıyor; ama sınırda… 2018’deki sermaye hareketlerindeki olumsuz konjonktür son bulmuş; (milyar dolar olarak)
yabancı sermaye
girişleri (+11,4),
yerli sermaye

çıkışlarını (-10,7’yi) ancak aşmıştır.
Kayıt-dışı sermaye
hareketleri (“net hata noksan” kalemi) ise “sıfır”dır (sütun 1, satır 1-3).
2020’nin Ocak-Haziran dönemi
ise, bir döviz krizini tetikleyecek koşulları içeriyor:
Yabancı sermaye
hareketleri, yavaşlamanın ötesinde
“net çıkış” (-14,4 milyar dolar) göstermektedir.
Kayıt-dışı sermaye
akımları da aynı doğrultudadır: -1,9 milyar dolar… Bu olumsuz gelişmeleri yerli sermaye (bankalar ve şirketler), dış varlıklarının bir bölümünü (+6,0 milyar doları) Türkiye’ye aktararak kısmen telafi etmiştir (sütun 2, satır 1-3).
Döviz piyasalarındaki genel durumu sermaye hareketleri dışında belirleyen
ana öğe,
ekonominin ihracat, ithalat akımlarından ve kâr, faiz, ücret transferlerinden oluşan
cari işlem dengesidir.
Türkiye ekonomisinin uzun geçmişe dayalı yapısal bir “zafiyeti” var: “Normal” (yani, nüfus artışını belli ölçülerde aşan) büyüme dönemlerinde cari denge açık verir.
Ocak-Haziran 2019 dönemi,
bu açıdan “normal” değildir: Bir önceki yıl patlak veren döviz krizi
ekonomiyi sarsmış; GSYH 2019’un ilk altı ayında yüzde 2,1’lik bir tempoyla küçülmüştü.
Cari işlem dengesi
de bu nedenle 0,2 milyar (200 milyon) dolar civarında fazla vermiştir (sütun 1, satır 4).
Ocak-Haziran 2020’döneminde
ise korona salgını ekonomiyi yüzde 3,1 oranında küçültmüştür; buna rağmen
cari işlem dengesi
(-19,8 milyar dolar) açık vermiştir. Küçülen ekonomi (2019’dan farklı olarak) niçin dış açık verdi? öncelikle Türkiye’nin toplam ihracatı
altı ayda 18 milyar dolar (%10 oranında) gerilediği için… Salgının Batı’da yol açtığı ekonomik daralmanın Türkiye’ye de yansıması…
Yabancı, yerli ve kayıt dışı net sermaye girişlerinin toplamı cari işlem açığını aşıyorsa
döviz rezervleri
artar. Bunlar cari açığı
kapatamazsa, dış finansman açığı rezervlerdeki erime ile sağlanır.
Cari işlem fazlası verilen
Ocak-Haziran 2019’da rezervler
bu sayede 0,9 milyar (900 milyon) dolar artmıştır (sütun 1, satır 5). Bu yılın ilk altı ayının cari açığı bu duruma son veriyor;
2020 Ocak-Haziran’da TCMB’nin brüt döviz rezervleri
eritilerek (-30,1 milyar dolar) döviz dengesi sağlanıyor (sütun 2, satır 5).
“Dışsal şok”un büyüklüğü…
Yabancı, yerli ve kayıt dışı sermaye akımlarının toplamına
net sermaye
diyoruz (satır 6).
Bu toplam 2019’un ilk altı ayında aşağı yukarı dengededir: +0,7 milyar dolar (sütun 1). Bu dönemde dış kaynak hareketleri yavaşlamıştır; ama yabancı ve net sermaye akımlarında “çıkış” yoktur.
Ocak-Haziran 2020 döneminde ise hem yabancı, hem de net sermaye hareketleri
çıkış vermektedir (sütun 2, satır 1 ve 6): Aynı sırayla -14,4 ve -10,3 milyar dolar … Bu,
ekonominin tümünü etkileyen; millî geliri aşağıya çeken bir “dışsal şok”tur.
Bu dışsal şokun büyüklüğünü, 2019’un Ocak-Haziran dönemi ile (sütun 1) ile karşılaştırarak belirleyelim. Tüm kalemler arasındaki fark (2020 “eksi” 2019 sayıları) sütun 3’te yer alıyor. Yabancı ve net sermaye akımlarındaki çıkışın 12 ay öncesine göre değişimi aynı sırayla
-25,8 ve -10,9 milyar dolardır

(sütun 3, satır 1 ve 6).
IMF verilerine göre 2019’un dolarlı GSYH toplamı 743,9 milyar dolardır.
Tablomuzda belirlenen dışsal şok, 2019’un dolarlı millî gelir toplamının %3,5’ine veya %1,5’ine ulaşmaktadır.

Göreli büyüklüğü bu boyuta uzanan dışsal şok, 2020’nin ikinci yarısında hafifleyecek mi? Ortadan kalkacak mı? İçe dönük önlemlerle telafi edilecek mi?
Yanıtlar “hayır” çıkarsa, salgının olumsuz etkileri pekişecek; ekonomik kriz derinleşecektir.

Buraya nasıl geldik?
İki yıldan bu yana, ekonomi yönetiminin finans kapitalle geriliminin bedelini ödüyoruz. Birinci aşama Mayıs 2018’de başladı; giderek sert bir döviz krizine dönüştü. Saray
Eylül’de “teslim oldu”;
TCMB politika faizini %24’e sıçrattı.
Bu adım, finans çevrelerini 2019 boyunca “sakinleştirdi”. TCMB politika faizini
üç kez aşağı çekti; ama enflasyonun üstünde tuttu. Dış kaynaklarda net çıkış (birkaç ay dışında)
son buldu. Eylül 2018-Kasım 2019 boyunca TL ılımlı bir tempoyla reel olarak değer kazandı.
Ne var ki Saray korna salgınını “seçim psikozu” içinde karşıladı. Salgının ekonomik, toplumsal
sonuçları parlamentoda tartışılmalı; ek bir bütçe ile, kamu maliyesi aracılığıyla göğüslenmeliydi. Sağlık sistemine ve emekçilere dönük aktarımlar ancak böyle anlamlı ve etkili olabilirdi.
Bunun yerine finans sistemine yoğunlaştılar. Enflasyon hafiflemediği halde TCMB politika faizi Aralık 2019-Mayıs 2020 arasında %14’ten %8,2’ye çekildi. Negatif reel faiz, kredilerde dahi yaygınlaştı. Şirketleri, batık kredileri kurtarma önceliği ağır bastı.
TCMB, Hazine ve kamu bankalarının döviz varlıkları eritilerek; dolambaçlı, hileli
sermaye kontrolleri uygulanarak dolar frenlenmeye çalışıldı. Elbette sürdürülemeyecekti. Zira, bu iktidar 2003-2015 yıllarında finans kapital tarafından yetiştirildi; eğitildi. “Aslını inkâr” imkânsızdır. Nitekim Saray, Temmuz’da iki yıl içinde ikinci kez finans kapitale yenik düştü.
Tabloda özetlenen ve Ocak-Haziran 2020 sermaye hareketlerinden hesapladığımız “dışsal şok” giderilebilecek mi? İlk işaretler olumlu seyretmiyor. Portföy
yatırımlarından
yabancıların net çıkışı Temmuz-Ağustos’ta da
sürdü; 2,3 milyar dolara ulaştı.
Olası gelişmeleri, sermaye hareketlerinin ayrıntılarına; dış borçların seyrine, alt-dökümlerine mercek tutarak tartışmalıyız. Uluslararası ekonomik ortamı da ihmal etmeden…
önümüzdeki hafta bir ilk değerlendirme yapmayı düşünüyorum.
11 EYLüL 2020 – SOL