MÜLTECİLERE İLİŞKİN EDİRNE RAPORUMUZ

223



6 Mart 2020 Cuma günü KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen’in başkanlığında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası örgütlenme, Eğitim, Basın-Yayın ve Sosyal İşler Sekreteri Fikret çalağan, Eğitim Sen Genel başkanı Feray Aytekin Aydoğan ve Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri özgür Bozdoğan, Büro Emekçileri Sendikası örgütlenme ve Eğitim Sekreteri özlem Yılmaz Yeşer, Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası Mali Sekreteri Satı Burunucu, Birleşik Taşımacılık çalışanları Sendikası Başkanı Hasan Bektaş, KESK İstanbul Şubeler Platformu ve Edirne KESK Şubeler Platformu katılımıyla oluşan KESK heyeti Edirne sınırında incelemelerde bulundu. Göçmenlerle doğrudan yaşadıkları sorunlarla ilgili konuşma imkanı da bulunan incelemelerde KESK heyeti tarafından edinilen izlenimler şu şekildedir:
Edirne otogarı ve çevresinde ve Pazarkule sınır kapısında olmak üzere göçmenler iki bölgede yoğunlaşmıştır. KESK heyetinin Edirne’ye ulaşmasından hemen önceki gece inceleme yapmak üzere belirlenmiş olan Doyran Köyü’ndeki göçmenlerin İpsala ve özellikle Pazarkule sınır kapısına yönlendirildiği ve köyün boşaltıldığı bilgisi edinilmiştir. Pazarkule sınır kapısının olduğu bölgeye giriş çıkışların yasaklanması, basının da bölgeden çıkarılmasıyla birlikte yasaklardan da kaynaklı olarak sınırda bekleyen göçmen sayısını tam olarak bilmek ve orada yaşanan sorunları yerinde tespit etmek mümkün olmamaktadır.
Edirne otogarında ve çevresindeki metruk binada kalan göçmenlerle yapılan görüşmelerde karşıya geçmeye çalışan göçmenlerin Yunan polisi tarafından yakalandıktan sonra üzerlerindeki tüm eşyalara ve giysilere el konularak yeniden Türkiye tarafına gönderildikleri, kimi zaman nehre atıldıkları, sınırın karşısından Yunan Polisi tarafından açılan ateş sonucu ölümlerin ve yaralanmaların yaşandığı, göçmenleri sınıra götürme vaadiyle birçok kez insan kaçakçıları tarafından paralarının alındığı, sağlık sorunlarının takip edilmesinde ciddi eksikler olduğu, göçmenlerin soğuk ve yağışlı iklim koşullarında dahi açık alanlarda, sağlıksız koşullarda kalmak zorunda kaldıkları ve bundan dolayı da birçok sağlık sorunun ortaya çıktığı aktarılmıştır. Sağlık sorunlarının giderilmesi için göçmenlerin gönüllüler veya kişisel olarak geliştirdikleri ilişkiler üzerinden ilaca erişim sağladığı görülmüş, ilaçların bir teşhis sonrasında hekimler tarafından önerilmiş olmadığı da yapılan görüşmede anlaşılmıştır.




















Edirne Otogarı ve çevresinde özellikle hamile ve 0-5 yaş arası çocuğu olan kadınlar olmak üzere çocukların, gençlerin ve kadınların yoğun olduğu gözlemlenmiştir. Buna karşın herhangi bir sağlık önlemi alınmadığı, hijyenik koşulların sağlanmadığı, gıdaya ve temiz suya erişimin sağlanması noktasında demokratik kitle örgütlerinin ve gönüllülerin inisiyatif aldığı görülmüştür. Zaman zaman demokratik kitle örgütlerinin yardım dağıtım çalışmalarının valilik ve güvenlik güçleri tarafından engellendiği yönünde bilgiler aktarılmıştır. Gündelik ihtiyaçların karşılanması konusunda da ciddi eksikliklerin olduğu saptanmış; metruk binada kalanlar açısından da can güvenliği hususunda hiçbir tedbir alınmadığı görülmüştür.
KESK heyetinin göçmenlerle görüşmesi esnasında polis kuvvetleri dolaşarak akşama kadar otogarın boşaltılacağının, tüm göçmenlerin araçlarla Pazarkule sınır kapısına götürüleceğinin ve sınırın kapatılacağının bilgisi göçmenlere verilmiştir. KESK heyetinin göçmenlerin durumu ve bu konu ile ilgili valilikle görüşme talepleri de çeşitli gerekçelerle geri çevrilmiştir.
Sınırda bekleyen göçmenlerin en temel ve acil talebi sınırların açılması ve Avrupa’ya geçişlerinin sağlanmasıdır.
Sınırı geçmeyi bekleyen göçmenlerin arasında okul çağında olan çocuk sayısı oldukça fazladır. Yapılan görüşmelerde sınıra gelmek için terk ettikleri yerlerde dahi çocukların eğitim hakkından yararlanamadığı belirtilmiştir.
Düzenli sağlık taramaları yapacak, salgın hastalıkların önlenmesini sağlayacak sağlık tedbirlerinin de yeterince alınmadığı gözlemlenmiştir.
Yunanistan ve Türkiye sınırları arasında sıkışan ve birçok durumda şiddete maruz kalan göçmenler, Türkiye’nin sınırlarını tek taraflı olsa da açtığını ilan etmesi ile insanca ve onurlu bir yaşam için savaşın yaşandığı bölgelerden kaçarak görece daha iyi koşullarda bir gelecek arayışına girmiş ve yaşama umuduna sarılmıştır. Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel hakların ve bu umudun devletler ve iktidarlar arasında pazarlık konusu edilmesi, politik bir koz olarak kullanılması hiçbir biçimde kabul edilemez. Göçmenlerin yaşam hakkının ve geleceğe sahip olma umutlarının korunabilmesi için öncelikle taleplerinin karşılanması ve sınırların açılması gerekmektedir. Bununla birlikte Ortadoğu’dan tüm yabancı güçlerin çekilmesi ve demokratik yollarla barışın tesis edilmesi hayati önemdedir. Bu nedenle:
Göçmenler için bir inisiyatif oluşturulması ve özellikle emek ve meslek örgütlerinin bu inisiyatifin öncülüğünü üstlenmesi gerekmektedir.
Göçmenlerin sınırda bekledikleri süre boyunca ihtiyaçlarının giderilmesi, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması noktasında dayanışmanın sürmesi son derece önemlidir. Bölgedeki sendikalarımızla koordinasyon içerisinde ve ihtiyaca binaen dayanışma gösterilmesi gerekmektedir.
İllerden sınıra göçmen taşınmasına derhal son verilmelidir.
Başta bu sorunların somut ve yakıcı bir biçimde yaşandığı ülkeler olduğu için Türkiye ve Yunanistan’daki sendikalar olmak üzere, ITUC ve ETUC üyesi sendikaların kamusal farkındalığı arttırmak üzere göçmenlerle ilgili çalışmalar yürütmesi çok önemlidir.
Bu çalışmalar öncelikle, çocuklar, kadınlar başta olmak üzere sınır bölgesinde göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişiminin ve gündelik ihtiyaçlarının karşılanması üzerine odaklanmalıdır.
Sınırların açılması sağlanana kadar gerek Türkiye gerekse Yunanistan’da kamu kurumları ve kaynakları göçmenlerin acil ve gündelik sorunlarının çözümü için etkili bir şekilde kullanılmalıdır.
Türkiye ve Yunanistan’da örgütlü sendikaların organizasyonuyla göç sorununa ve göçmenlerin durumuna ilişkin uluslararası bir tartışma süreci örgütlenebilir.
Uluslararası örgütlerin de sorumluluk üstlenmesi, özellikle sınırların açılması ve daha fazla göçmenin hayatının tehlikeye atılmaması noktasında sendikaların kendi hükümetlerine baskı yapması, konuyu gündemleştirmesi, göç sorunu ile birlikte yükselen ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı etkili bir mücadele yürütmesi gerekmektedir.