MUSTAFA SÖNMEZ: RİSKLİ İSTANBUL HAVALİMANI’NA KAYIRMA (27. 01. 2020)

201

Yapımına karar verildiği 2013’ten bu yana büyük bir ekolojik fatura çıkaracağı, irrasyonel bir proje olarak “[
yaratacağı bu sütunda yazılan İstanbul Havalimanı, faaliyete geçirildiği 6 Nisan 2019’dan bu yana endişeleri haklı çıkarıyor. Düşük performans karşısında, projeyi ısrarla hayata geçiren AKP rejimi, yeni alanı açıkça kayırmaya başladı. Başlangıçta 90 milyon yolcu kapasiteli kurulan havalimanı, yeterli talep bulsun diye yaklaşık 60 milyon yolcuya hizmet veren Atatürk Havalimanı kapatıldı. Asya yakasındaki 41 milyon yolcu kapasiteli Sabiha Gökçen’den de ulusal havayolu şirketi THY’nin uçuşlarının çekilmesi ve havalimanına dışarıdan yönelen talebin önünün yasaklarla kesilmesi planlanıyor.
özellikle ocak ayı başlarında çok sert esen rüzgarlar yüzünden birçok seferin ertelendiği, uçakların inemediği İstanbul Havalimanı, şimdiden prestij kaybında. Ama yolcular bu riskli alana adeta mecbur ediliyorlar.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı
[

göre “Gazetemize konuşan konuya yakın sektör kaynakları, Sabiha Gökçen’in 2019’da yüzde 78’lik pist, yüzde 80’lik terminal kapasitesiyle çalıştığını belirtti. Kapasite sorunu yok, amaç açık biçimde yolcuları ve havayolu şirketlerini, Sabiha Gökçen yerine İstanbul Havalimanı’na yönlendirmek. “

Sektör kaynakları, Malezyalı bir kamu ortaklığı olan
[

2019’da yolcu sayısı ve kârlılığı azaldı. Bunda 2019’da yaşanan ekonomik daralma kadar, taleplerin Sabiha Gökçen’den uçan Pegasus’a kayması da etkili oldu. Bu kaymaları önlemenin bir yolu olarak Sabiha Gökçen’de daraltıcı önlemlere başvuruluyor. Bu engellemelere, ülkesindeki 39 havaalanının yanına Sabiha Gökçen işletmeciliğini de ekleyen Malaysia Airports’un nasıl bir tepki vereceği ise merakla bekleniyor.
İstanbul Havalimanı’nı daha açılış yılında “kayırılmaya muhtaç” hâle getiren etken projenin baştan yanlış olmasıydı. Seçilen yer, pistlerin yerleştirilişi, konulan “kibirli” hedefler, beklentiler, finansman riskleri, bunların hepsi projeyi aşağı çeken unsurlar.

Bu yanlış stratejik karar, eldeki bir potansiyelin de ziyan edilmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin dünya coğrafyasındaki yeri, sivil havacılıkta bir sıçrama yapmasına uygundu. İstanbul, dünya dış hat trafiğinin yüzde 40’ına, 60’tan fazla başkente, Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu, Kuzey ve Doğu Afrika’nın tamamına yakıt ikmâlsiz erişebilecek bir konuma sahip. Bu, sivil havacılık sektörünü geliştirmek için büyük bir imkândı. Mesele, gerekli finansmanı bulmak ve doğru yatırımlar yapmaktı. Dış finansmanın rahatça bulunduğu zamanlarda ulusal havayolu şirketi
[

özellikte. Bu nedenle de yolcuların denedikçe uzak durmaya çalıştıkları bir alan. Havaalanının kullanışsızlığı, yoruculuğu, erişim sorunları da tercih edilmeyişte bir etken.

Daha ilk işletme yılının verileri iç açıcı değil. 2019’un nisan başında faaliyete geçen İstanbul Havaalanı, dokuz ayda
[

geçen hafta yaptığı açıklamada ilk yıl garanti edilen sayıyı aştıklarını, hatta aşılan kısım için devlete 22 milyon Avro ödeyeceklerini belirtti.
Sözleşmeye göre İGA’nın 25 yılda devlete 22 milyar Avro’nun üstünde kira ödemesi gerekiyor. 2019 için bu ödemenin yapılıp yapılmadığı ise bilinmiyor ve Samsunlu bu bilgiyi paylaşmadı. Kira bedelinin iktidarca ertelendiği söylentisi ise henüz yalanlanmadı. Ama hem garanti yükümlülüğü altına girmemek hem de havaalanı genelde sürdürülebilir olsun diye devletçe kayırmaların sürdüğü ve sürdürülmek isteneceği ortada.
Projenin finansman sorunları başarısızlık hâlinde iyice ağırlaşacak. İşletmeci şirket
[

. Saray’a yakınlıklarıyla bilinen ortaklardan Kolin, payını yandaş medya kuruluşu
[

verildiği için borcun tamamı kamunun başına kalabilir. Bu arada inşaatın bitmesi için gerekli 4. 5 milyar Avro’luk yeni yatırımı da THY, dolayısıyla devlet üstlenmek zorunda kalacak gibi.
Kayırmayla içinden çıkılamayacak sorunlarla kuşatılmış bu proje için duayen iktisatçı Ege Cansen
[

demekte haksız mı?[rn][kck]br /[rn]27 OCAK 2020 – AL MONİTOR