MUSATFA SÖNMEZ: ÇİFTÇİ KÜSTÜRÜLDÜ, GELECEK ENDİŞE VERİCİ (05. 02. 2019)

281

Türkiye’nin gündeminden enflasyon, özellikle de gıda enflasyonu hiç eksik olmuyor. çarşı pazarda el yakan fiyatların, 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde sandığa yansıyacağı konusunda herkes hemfikir. Bunun farkında olan AKP rejimi, hayatın tüm alanlarından eksik etmediği polisiye önlemler ile sebze fiyatlarını düşüreceğini de umuyor ve deniyor.
Yakın zamanda, soğan fiyatı arttı diye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
[
21 Ocak’ta marketlerle ilgili açıklamalarında özetle şöyle dedi: “Faiz, enflasyon düşerken marketlerde hâlâ sebze-meyve fiyatları düşmedi. Bu marketlerde, benim halkımı sömürme mücadelesini devam ettirenler varsa bunun hesabını da sorma görevi bizimdir ve sorarız. “
Oysa birilerinin Erdoğan’a hatırlatması gerekiyordu: Faizin, enflasyonun vergi indirimleri ile düşüyor görünmesi, gıda fiyatlarını düşürmüyor. çünkü tarımsal üretimde kullanılan dışa bağımlı gübre, yem, ilaç gibi girdilerin fiyatı düşmediği gibi, sürekli olarak artıyor. Girdi maliyetlerini düşürmeden, fiyatlar nasıl düşebilir ki?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tarım üreticileri, yani çiftçiler, 2018’de ürün fiyatlarını ancak
[


Kaynak:TÜİK veritabanı
AKP rejimi, özellikle gıda ürünlerindeki artışı ithalatla terbiye etme gibi sonuç vermeyecek bir önlemle uğraşırken yüzleşmekten kaçtığı asıl sorun tarımsal ürün arzı yetersizliği. Bu durum,
[

kadar indi, 2018’in ilk dokuz ayında ise
[

, tarımı önemli bir destekten mahrum bıraktı.
Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde tarıma destekler korunur ve yer yer artırılırken Türkiye’de kamu maliyesinde mali disiplin sağlamak adına destekler azaltıldı. 18 Nisan 2006 tarihinde kabul edilen Tarım Kanunu ile çiftçiye destek yasal güvenceye alınmış gibi oldu ama fiili harcamalar farklı seyretti. Yasada, “Bütçeden ayrılacak kaynak, gayri safi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz” denilmesine karşın çiftçi örgütü Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne göre uygulamada destekler, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın
(GYSH)
[

bulmadı bile. Oysa tarımsal istihdam, ülke istihdamında yüzde 19’a yakın paya sahip.
Desteklerin azalması ile birlikte çiftçinin motivasyonu da azaldı. Bu da tarımı önemli bir nüfus için geçim alanı olmaktan çıkardı. Tarımsal üretimi gerçekleştiren
[

. Başka bir ifadeyle, tarımdaki istihdam 17 yılda 2,4 milyon azalarak 5,3 milyona geriledi.
özellikle genç kuşak kırsal nüfusun tarımı deneyimlemeden kentlere akması dikkat çekiyor. Tarım Bakanlığı ortalama çiftçi yaşını 55 olarak tahmin ediyor. “Genç çiftçi” yetiştirilmesi için başlatılan ve gençlere 30 bin TL (Yaklaşık 6 bin USD) hibe verilmesinden ibaret
[

göre toplam tarım alanları 2001 yılında 41 milyon hektar iken 2017 yılında 38 milyon hektara geriledi. Tarım alanının bu kadar kısa sürede yüzde 7,3 oranında azalması endişe verici. Sulama altyapısı da yetersiz. Tarım alanlarının ancak üçte birinde sulu tarım yapılması ise bir diğer önemli sorun.
Hayvancılık da gerileme halinde. Mera alanları daralıyor, ot verimi düşük. Endüstriyel yeme dayalı hayvancılık politikası sonucu, yem ham maddesinin yüzde 50’den fazlası ithalata bağımlı. Artan dövizle birlikte yem fiyatları da tırmanıyor ve hayvancılığı geriletiyor. Yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın
[