IMF BUYURDU, HÜKÜMET DUYURDU! ENFLASYON FARKIYLA MÜCADELEDE MUTLU SON!

230

Genel Merkezimizde yaptığımız basın toplantısında, bugün açıklanan enflasyon rakamlarıyla ilgili Sendikamızın görüşleri kamuoyuyla paylaşılmış; temel tüketim maddelerine gelen zamlar ortadayken IMF direktiflerine göre düşük gösterilen enflasyon oranları protesto edilerek, vergi dilimi soygununa son verilmesi, hükmünü yitirmiş toplu sözleşmenin 2019 yılında derhal yenilenmesi ve gerçek enflasyon oranında ek zam yapılması taleplerimiz gündeme getirilmiştir.
Basın toplantımıza KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen de katılım sağlamıştır.
Genel Başkanımız Serpil Akpınar tarafından yapılan açıklama aşağıdadır:
BASINA VE KAMUOYUNA



330px; 220px; Değerli Basın Emekçileri;
Seçim, yeni rejim, ekonomik kriz derken, bir yılı daha geride bıraktık. 2018 yılı, ülkemizde idari açıdan köklü değişikliklerin yaşandığı, yaşanan ekonomik krizin emekçilerin hayatını alt üst ettiği, toplumda eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve insanca yaşam taleplerinin artarak devam ettiği bir yıl olarak tarihte yerini almıştır.
24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında yeni bir siyasal rejim kurulurken, Devletin yapısı yeni döneme göre organize edilmektedir. 2018 yılında yaşanmaya başlayan ekonomik krizin 2019 yılında daha da derinleşerek devam edeceği Hükümet tarafından da kabul edilmektedir. Yeni Ekonomi Programı ve 2019 yılı merkezi yönetim bütçesi, ekonomik kriz öngörülerek hazırlanmıştır.
Değerli Basın Emekçileri;
Hükümet ekonomik krizi açıktan dillendirmese de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından “Yeni Ekonomi Programı” başlığı ile kamuoyuna sunulan Orta Vadeli Program öz itibariyle ekonomik krize karşı önlemleri içermektedir. Başta enflasyon olmak üzere büyüme oranı vb. ekonomik göstergeler baştan sona revize edilirken, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalara karşı faiz artırımına gidilmiştir.
Değerli Basın Emekçileri;
Hükümetin 2018 yılı için enflasyon beklentisi %5 iken, ancak OVP’de %20. 8’e çıkarılırken, yılın son iki ayı ile sınırlı olarak planlanan, kamuoyuna “Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı” olarak sunulan ve asıl hedefi enflasyonla değil, kamu emekçilerinin ve emeklilerin alacağı enflasyon farkı ile mücadele olan ve Dünyada eşine çok az rastlanır bir program başlatıldı.
Programın içeriğine bakıldığında, iki ay süreyle 50 üründe %10 fiyat indirimi, kredi faizlerinde %10’luk faiz indirimi ve KDV iadelerin yıl sonuna kadar yapılması gibi önlemlerin yer aldığı program, belli ki enflasyonla mücadele değil, kamu emekçilerinin ve emeklilerin 15 Ocak’ta alacakları enflasyon farklarını düşürmeye yönelik bir programdır.
Marketlerde 10-12 bin arası ürünün satıldığından hareketle, marketlerin kendilerinin belirleyeceği (muhtemelen enflasyon sepetinde yer alan) 50 üründe %10 indirim yapması, özellikle gıda ürünlerinde %70-80’leri bulan fiyat artışları göz önüne alındığında, göz boyamadan başka bir şey olmadığı ortadadır. Geçtiğimiz yıl içerisinde elektrik ve doğalgaza düzenli olarak yapılan zamlar ortada iken, bu programla Hükümet enflasyonla ilgili kendi sorumluluğundan kaçmıştır.
Yine bu programın iki ayla sınırlı olması da gerçek amacını ortaya koyan bir durumdur. Tüketici, konut, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı kullanıcılarına fiilen aylık %3’e dayanan faizlerin düşürülmesine yönelik bir önlem yokken, ticari kredilerde %10’luk faiz indirimi yapılması, bu indirimlerin yükünün de bankalar tarafından tüketicilere yükleneceğini göstermektedir.
Değerli Basın Emekçileri;
16 yıllık iktidarının 11 yılında enflasyon hedefini tutturamayan AKP 2018 yılında %5 hedefini %20. 8 olarak revize etmek zorunda kalmıştır. Sürekli olarak kamu emekçilerine enflasyon farkı ödenmesi kamu emekçilerini zarara uğratan bir mekanizma olarak ortaya çıkarken, toplu sözleşmelerde işbirlikçi tutumu ve öngörüsüzlüğü ile Memur-Sen konfederasyonunun da bu süreçte vebali büyüktür.
Yaşanan süreç kamu emekçilerinin 2018- 2019 yıllarını kapsayan toplu sözleşme hükümlerini fiilen ortadan kaldırmıştır. Hükümet ve yandaş sendikası tarafından yıllık %5’lik enflasyon beklentisine göre hazırlanan Toplu Sözleşme daha ilk yılında hükmünü yitirmiştir. Enflasyon farkının maaş zamlarını ikiye katladığı bir durumda 2018 yılı enflasyon farkı ile birlikte kamu emekçilerine ek zam yapılmalı, 2019 yılı için derhal toplu sözleşme masası kurulmalıdır.
YEP Adı Konulmamış Bir IMF Programıdır!
Geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye’de krizin emarelerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, IMF tarafından Nisan ayında hazırlanan Türkiye ekonomisine ilişkin raporda yer alan önerilerin tamamı Yeni Ekonomi Programda yer almıştır.
IMF Raporunda yer alan “Kamu ücretlerinin geçmişe dönük endekslenmesine son verilmeli; asgari ücretler, verim artışlarına ve beklenen enflasyona bağlanmalıdır” önerisi, Yeni Ekonomi Programında “Kamunun fiyat belirleme ve yönlendirme politikasına tabi belirli (personel dışında) alanlarda geçmiş enflasyon verisi yerine YEP’te yer alan enflasyon hedefleri dikkate alınacaktır” şeklinde ifadesini bulmuştur.
Yasal olarak kamu emekçilerine ve emeklilere enflasyon farkı verilmesi toplu sözleşmede belirlenmiş olduğundan, Hükümet fiili durum yaratarak enflasyon farklarını YEP’teki enflasyon hedeflerine göre belirleme yoluna gitmiştir.
Bugün Açıklanan Enflasyon Rakamları Bizi Yine Yanıltmadı!
2018 yılı Toplu Sözleşmede belirlenen maaş artışları ilk altı ay için %4, ikinci altı ay için ise %3,5 olarak belirlenmiştir. Yılın ilk altı ayında enflasyon oranı (TÜFE) %9,17 olarak gerçekleşmiş kamu emekçilerine %5,17 enflasyon farkı ödenmişti. yılın ikinci yarısında kamu emekçilerine verilen %3,5 zam oranı eylül ayında aşılırken devreye sözde enflasyonla topyekûn mücadele programı sokularak kasım ayında enflasyon oranı (TÜFE) -%1,44, bugün açıklanan Aralık ayı enflasyonu da 0,40’a çıkarılarak sözde “tarihi bir başarı” elde edilerek program sonlandırılmıştır.
Değerli Basın Emekçileri;
Bugün açıklanan enflasyonla birlikte kamu emekçilerinin ve emeklilerin 15 Ocakta alacakları maaş
da netleşmiş oldu. %4 maaş zammına ilave olarak %6,7 enflasyon farkı ile birlikte %10,7 maaş artışı gerçekleşmiş oldu. Dünyada hiç bir ülke yoktur ki çarşı/pazar fiyatları sürekli artarken, resmi enflasyon rakamları sürekli düşsün. . . Gerçekleşen maaş artışının reel kayıplarımızı karşılamaktan uzak olması bir yana, daha önce de olduğu gibi Hükumet ve yandaş medya enflasyon farklarını zam olarak yansıtmaya devam edecektir.
Buradan bir kez daha ifade ediyoruz, enflasyon farkı zam olmadığı gibi, reel kayıplarımızı da karşılamamaktadır. Ayrıca oluşan enflasyon farkının aylarca sonra verilmesi de, gittikçe yoksullaşmamıza yol açarak, ayrı bir hak kaybı olarak ortaya çıkmaktadır.
Hükümet bir yandan kamu emekçilerinin enflasyon farklarını düşürürken, diğer yandan açıklamış olduğu 2019 yılı gelir vergisi tarifesinde yaptığı düzenlemelerle emekçilere dönük vergi dilimi soygununu sürdürmeye devam etmektedir. Her yıl vergi dilimleri yeniden değerleme oranına göre arttırılırken, bu yıl yeniden değerleme oranı %23,73 olmasına rağmen, 14,800 TL olan birinci vergi dilimi %21 oranında arttırılarak 18,000 TL’ye çıkartılmıştır. İkinci vergi dilimi ise 34,000 TL’den %17 arttırılarak 40,000 TL’ye yükseltilmiştir. Bu verilere göre 2,020 TL olarak belirlenen asgari ücret %20’lik ikinci vergi dilimine, kamu emekçileri ise bırakın %20’lik dilimi, %27’lik gelir vergisi dilimine girmekle karşı karşıya kalacaktır.
Türk-İş verilerine göre 2018 Kasım ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1,943 TL iken, yoksulluk sınırı 6,328 TL’dir. Kamu emekçilerinin %90’nının yoksulluk sınırı altında bir gelir düzeyine sahip olduğu bir süreçte, TüİK verilerinin altında belirlenen asgari ücret, kamu emekçilerinin enflasyon farklarının gaspı, zorunlu bireysel emeklilik dayatması ve kıdem tazminatlarının gaspı göz önüne alındığında, siyasi iktidar adeta sinekten yağ çıkarmaya çalışmaktadır.
Büro Emekçileri Sendikası olarak yaşadığımız bu süreçte “taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir” misali geçtiğimiz yıl içerisinde ek zam talebi ile yaptığımız eylem ve etkinliklere 15 Ocak 2019 tarihinde yapacağımız bordro yakma eylemleri ile bir yenisini daha ekleyeceğiz. Konfederasyonumuz tarafından krize karşı yürütülen mücadele programı içerisinde de etkin olarak yer alan Sendikamız, “krizin bedelini krizi yaratanlar ödesin” şiarıyla mücadele kararlılığını sürdürecektir.
Buradan siz değerli basın emekçileri aracılığıyla tüm büro emekçilerini ek zam talebiyle yapacağımız bordro yakma eylemlerine katılmaya davet ediyoruz.
Yaşasın örgütlü Mücadelemiz!Yaşasın BES!Yaşasın KESK![kck]img 0 class=avatar


/