ERGİN YILDIZOĞLU: ‘YIKIM TABLOSU’ VE BİR SORU (19. 02. 2018)

201

CHP, AKP’nin 16 yıllık “yıkım tablosunu” rakamlarla ortaya koyan bir rapor hazırlamış. Karşımızda, siyasal İslamın AKP’de temsil edilen iktidarının, toplumu çöküşe sürüklemekten çekinmediğini, yalnızca bugünkü talancı düzeni değil,
gelecek kuşakların gelirleri
üzerine koyduğu ağır ipoteği
de sergileyen bir tablo var.
Sayıların sergilediği felaket. . .
Cumhuriyet’in aktardığı rapora göre, AKP döneminde, devletin borcu 3 kattan fazla büyüyerek 876. 5 milyar TL olmuş. özel sektörün dış borcu yüzde 700 artarak 307. 8 milyar dolara çıkmış. Kişi başına kamu borcu yüzde 400’den fazla artarak 10 bin 981 TL’ye ulaşmış. AKP’nin döneminde cari açık, önceki 52 yılın toplam açığını 13’e katlayarak 561. 6 milyar dolar olmuş. Türkiye’nin 80 yıllık dış ticaret açığı da 247 milyar dolardan 960. 6 milyar dolara fırlamış. 16 yılda tüketicinin banka borcu yaklaşık yüzde 7 bin 500 artmış. Bu dönemde 1 kilogram ekmeğin fiyatı yüzde 400 artmış. AKP iktidarının son 6 yılında milyonerlerin sayısı 32 binden 127 bine çıkmış. Gençler arasında işsizlik yüzde 20’nin üzerinde.

Böyle bir sürecin, AKP ve şoven milliyetçiliğin ağzında bir sakıza dönen “beka” sorunundan çok farklı, çok daha gerçek bir “beka” sorununu, toplumsal ilişkilerin dokusunu çözmeye, toplumun değerlerini çürütmeye başlayarak gündeme getirmesi kaçınılmaz: Gerçekten de rapor, boşanmaların yüzde 38, fuhuşun yüzde 790, çocukların cinsel istismarının yüzde 434, kadına yönelik şiddetin yüzde 1400, cinayetlerin yüzde 261, cinsel tacizin yüzde 449, tutuklu ve hükümlü sayısının yüzde 285, uyuşturucu bağımlılığının yüzde 678 arttığını gösteriyor!
Ne yapmalı?
Bu tablo,
siyasal İslamın
gittikçe koyulaşan
fiziki ve simgesel şiddetinin
arkasındaki gerçeği sergilerken,
“ne yapmalı” sorusunu da gündeme getiriyor. Cevap ararken, bence şuradan başlamak gerekir: Ya AKP’ye oy, siyasal İslama destek vermeye devam eden kesimler çektikleri sıkıntının ayırdında değil; ya da bu sıkıntının ayırdındalar ama yine AKP’ye oy, siyasal İslama destek vermeye devam ediyorlar.

Geçenlerde yayımlanan toplumsal eğilimler araştırmaları,
insanların çektikleri
sıkıntının ayırdında
olduğunu gösteriyor; başka türlü olması da düşünülemez. öyleyse,
insanlar sıkıntının ayırdındalar
ama yine AKP’ye oy, siyasal İslama
destek vermeye devam ediyorlar.

Bu saptamalar doğruysa, sürekli sıkıntıları vurgulayarak bu insanların
yaptıklarını
yapmaktan
vazgeçmelerini beklemek gerçekçi bir tutum olmayacaktır. Onlar çektikleri sıkıntılara ilişkin sözleri duyacak, zaten bildikleri bir şeyi duymuş oldukları için omuz silkecek, kimi
fantezilere
sarılarak
yaptıklarını yapmaya
devam edeceklerdir. Ya bu fanteziler insanların bu sıkıntılara katlanmasını, tepki vermek yerine çözümü geleceğe, bu dünyadan başka bir dünyadaki bir başka yaşama erteleyerek
yaptıklarını
yapmaya devam etmesini
kolaylaştırmaktadır. Ya da bu fanteziler, tepkilerini, öfkelerini
sıkıntıların kaynağından
sorumlularından, başka bir şeye (Yahudi, terörist, yabancı güçler, vb. ) yönlendirerek,
yaptıklarını yapmaya devam edecek
biçimde açıklamalarına yardımcı olmaktadır. Bugün Türkiye’de her iki fantezi de birlikte işlemektedir.

Fanteziler
yadsınarak
etkileri kırılamaz. Ancak bu fantezilere yaslanmış öznelliklerin iç yaşamı etkilenerek, içinde hareket ettikleri “bilişsel harita” istikrarsızlığa itilerek fantezilerin cazibesi zayıflatılabilir. Bu amaçlara ulaşmakta, öncelikle
fiziki
(kitlesel) ve
simgesel
bir karşı gücü sergilemenin ve momentumunu artırarak sergilemeye devam etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak böyle bir güç o “bilişsel
haritanın” dayandığı varsayımları sarsabilir; daha önce olanaksız kabul edilen kimi başka seçeneklerin kişinin öznelliğinin iç yaşamında yankılanmasına yol açabilir.

Muhalefetin, “sıkıntıların” yerine sıkıntılardan kurtulmanın yollarına ilişkin seçenekleri konuşmaya, sözlerinin arkasına da, o sözlere güven yaratacak bir
gücü
koymanın yollarını düşünmeye başlaması gerekiyor.
19 ŞUBAT 2018 – CUMHURİYET