AYŞE DÜZKAN: SEN YOKSULLUĞUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN KOMİSYON! (20. 12. 2017)

199

para harcanacak sosyalliklere hiç ulaşamamak, en ucuz kahvede ikinci çayı sipariş ederken bile iki kere düşünmek. tavlanın, biranın, saçını boyamanın, gazetenin lüks olduğu bir hayat. [kck]hr allowfullscreen=true allowtransparency=true frame0 =250 0 id=aswift_0 iframe= margin=0 margin0 name=aswift_0 scrolling=no 0 300 /geçtiğimiz yıl asgari ücret 1404 liraydı; şu 45 ile 50 milyon dolar arasındaki 5 milyonla falan kıyaslamayacağım bunu ama istanbul’daki ev kiralarını, ekmeğin fiyatını, en ucuz pazarlardaki sebze fiyatlarını falan düşünün. zaten her yıl açıklanan rakamlar asgari ücretin, bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında olduğunu ortaya koyuyor. (diğer yandan en düşük memur maaşı, temmuz ayından beri 2790 lira; yani kamuda en az ücret alan asgari ücretin neredeyse iki katını alıyor. )
asgari ücret çok geniş kesimleri ilgilendiren bir mesele. çünkü artık asgari ücret, bir zamanla denildiği gibi, “çıplak ücret” yani çeşitli hakların, kıdemin vb. Üstüne eklendiği meblağ değil. türkiye’de resmi rakamlara göre sigortalı çalışanların yüzde 43’ü asgari ücretle çalışıyor. (bu tabii gerçek rakam değil çünkü birçok şirket vergiden kaçırmak için çalışanlarını asgari ücret üzerinden sigortalıyor, ücretin kalan kısmını elden veriyor. çalışanlar da, kendilerine bir sürü hak kaybına mal olsa da işsiz kalmamak için buna razı geliyor. ) işsizlik maaşından emekli maaşlarına kadar uzanan birçok hesaplama asgari ücret üzerinden yapılıyor, buna asgari ücretin altında çalışanların ücretleri de dahil. göçmenlerin, kadınların, gençlerin asgari ücretin altında paralar karşılığında özellikle kayıtdışı sektörlerde istihdam edildiğini biliyoruz. nitekim kadınlarda tarımda kayıtdışı istihdam oranı yüzde 96. 6, tarım dışında ise yüzde 26. yani asgari ücrete bile ulaşamayanların sayısı az buz değil.
bu bahsedilen paralar, insana ancak yoksulluğun sınırları içinde gezinme imkânı tanır. bu, örneğin, sadece doymak için beslenmek, yediklerinin besleyici değerinin olup olmadığını hiç hesap edememek anlamına geliyor. veya hiç yeni kıyafet giymemek. belki hiç pasta yememek, bisküvi, çikolata, gofret gibi (devlet bahçeli’nin kulakları çınlasın) aslında çok ucuz olan ürünlerin bile en ucuzunu, büyük ihtimalle en zararlısını tüketmek zorunda olmak. kış vakti, iyice ısıtılmış bir evde hiç oturamamak. şehrin uzak yerlerini hiç görmemek. insanın sosyalleşmesinin çok sınırlı olması, para harcanacak sosyalliklere hiç ulaşamamak, sinemayı falan bir yana koyun, en ucuz kahvede ikinci çayı sipariş ederken bile iki kere düşünmek. tavlanın, biranın, saçını boyamanın, gazetenin lüks olduğu bir hayat.

bu mecrayı izleme ihtimali olan, internet erişimi bulunan okur, bu tür bir hayatın kendilerinden uzakta olduğuna inanarak, belki sadece şükrederek okuyor olabilir bunları. ama aslında asgari ücret her düzeyde çalışanın aldığı ücreti etkiliyor. Üniversitenin üzerinde bir de yüksek lisans yapıp 1500’e işe başlayanların, ertesi yıl yüzde 2 zam ancak alabilenlerin sayısı da az değil.
şu ara 2018 yılında ödenecek asgari ücreti belirlemek için asgari ücret tespit komisyonu’nun çalışmaları sürüyor. bu komisyonda işverenler, hükümet ve işçiler adına da türk-iş var. bu ekibin arasında pek büyük fikir ayrılıkları olacağını beklemek saflık olur.
bu vesileyle disk’in konuyla ilgili açıklamasından bazı veriler aktarmak istiyorum. tuik yani resmi bir kuruluş olan türkiye istatistik kurumu, her yıl aralık ayında asgari ücret tespit komisyonu’a bazı veriler sunuyor. 2017’deki asgari ücret bu veriler esas alınarak belirlense 1950 tl olması gerekiyordu; disk de zaten geçen yıl asgari ücretin 2000 tl olmasını talep etmiş. bu yıl 2300 tl olmasını talep ediyor. koç holding’in bu yıl yüzde 54 kâr ettiğini okumuşsunuzdur, çalışma bakanı jülide sarıeroğlu’nun, asgari ücretin akp iktidarı sırasında yüzde 7. 5 arttığını söylediğini ve işçilerden fedakârlık beklediğini de. ama aynı dönemde asgari ücretin artışının milli gelirin artışına oranla yüzde 30 gerilediğini duymamış olabilirsiniz. dolar karşısında değer kaybettiğini söylemeye zaten gerek yok ama daha ilginci, devlet destekleri sayesinde asgari ücretin işverene maliyeti de düştü!
bunun anlamı iktisattan anlamayan biri için bile çok açık. o çok övünülen büyümenin emekçilere faydası olmadığı gibi esas yük onların sırtına yükleniyor; başta suriyeliler olmak üzere göçmenlerin çok daha kötü koşullarda, çok daha az paraya çalışmaya razı olması durumu daha da ağırlaştırıyor.
insanın çok az şeyinin olması, kaybedecek hiçbir şeyi olmamakla bir değil. hiçbir şeyi olmayan belki kolayca harekete geçebilir ama azıcık şeyi olan, bunları tehlikeye atacak her şeye haklı olarak tereddütle yaklaşıyor. ve açlık sınırındaki bir hayat, özellikle şehir merkezlerine ve siyasal baskıya odaklanmış, bugünkü muhalefet tarzımıza uyum sağlamaya hiç elverişli değil. yılbaşı, biraz da asgari ücret telaşı demek ve belki bunu düşünmemizin tam zamanı.

20 ARALIK 2017 – ARTI GERçEK