DİYARBAKIR ŞUBEMİZ BÜTÇE İLE İLGİLİ BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ. . .

254

Diyarbakır Şubemiz, 24 Kasım 2017 Cuma günü Şubede düzenlediği basın toplantısında, Sendikamızın bütçe ile ilgili görüş ve taleplerini kamuoyuyla paylaşmıştır.
Şube Basın Yayın Sekreterimiz Dilan Yakut’un okuduğu açıklama aşağıdadır.



BASINA VE KAMUOYUNA
Genelde Ortadoğu’da özelde ülkemizde bir kaos ve kriz ortamı yaşanmaktadır. Yaşanan bu süreçte zarar görenler halklar ile birlikte biz kamu emekçileri olduk. Bizler, bu ülkede demokrasiyi sarsılmaz bir biçimde savunmuş, gelmiş geçmiş her darbeye karşı olmuş, bu darbelerin de en fazla mağduru haline getirilmiş kamu emekçileriyiz. 7 Haziran seçimlerinin yok sayılmasından sonra darbe üstüne darbelerle yüz yüzeyiz. 15 Temmuz darbe girişimini lütfe çeviren AKP, OHAL-KHK uygulamaları ile temel hak ve özgürlükler ile birlikte düşünce özgürlüğü de rafa kaldırılmış durumdadır. Ülke neredeyse yarı açık cezaevine dönüştürüldü, tüm muhalif kesimler saldırıya uğradı, üniversiteler baskı altına alındı, gazeteciler, aydınlar, yazarlar, belediye başkanları, milletvekilleri ile emek ve demokrasi örgütlerinin temsilcileri tutuklandı. Yandaş medya dışında tüm medya grupları kapatılıp susturuldu. Kamuya ait olan ne varsa el konuldu varlık fonuna devredildi. çıkarılan
KHK lar ile onbinlerce kamu emekçisi ihraç edildi. Sendikalarımızın, çerçevesi yasalarla çizilmiş hakları dahi
gasp edildi. 2018
bütçesi bir taraftan işçi ve emekçileri ağır vergi yükü altında ezmeyi hedeflerken, diğer taraftan savunma ve güvenlik harcamalarındaki belirgin artış üzerinden başta bölge illeri olmak üzere, tüm ülkede baskıcı, otoriter bir yönetim anlayışını yerleşmiştir.
2018 takvim yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı yaşadığımız bu kriz ortamında TBMM’de görüşülmektedir.
Gelir dağılımında adaletin sağlanması, emekçilerin insanca bir yaşam sürdürebilmelerine yetecek ücret verilmesi, vergide adalet sağlanması, temel kamu hizmetlerinin ücretsiz olması, ek ödemelerin emekli aylığına esas kazanca dahil edilmesi, kamusal emeklilikte tasfiyenin durdurulması gibi talepler emekçilerin öncelikli talepleridir.
Türk-İş Konfederasyonunun Ekim/2017 dönemine ait açıkladığı; açlık sınırı (dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı) 1. 544 TL, yoksulluk sınırı (gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık vb. İhtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı) 5030 TL. ‘dir.
Hükümetle Memur-Sen arasında imzalanan 2018/2019 yıllarını kapsayan Toplu Sözleşme sürecinde mutabakata varılan yüzdelik zamlar gerçeklikten uzaktır. Ocak ayında verilecek %4’lük zam, daha ele geçmeden erimiş, Temmuz ayında yapılacak %3,5’luk zam ise vergi dilimi vasıtası ile geri alınmaktadır ve kamu emekçilerinin maaşları reel olarak gerilemeye devam etmektedir. İmzalanan toplu sözleşme, zammı bir tarafa bırakın, 2017 yılı kayıplarımızın dahi karşılaması için yeterli değildir. Açıklanan enflasyon rakamları, hükümetin koyduğu vergi artışları, akaryakıt ve temel tüketim mallarına gelen zamlar dikkate alındığında, maaşlarımız 2017 başına gerilemiştir. Bu nedenle Bütçe Kanununa eklenecek bir madde ile EK ZAM talep ediyoruz.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “vergisini düzenli ödeyene indirim bizden” sloganıyla uygulamaya başladığı %5 vergi indirimi yukarıdaki tablo dikkate alındığında trajikomiktir. Bir takvim yılı içerisinde elde ettiği geliri bir yıl sonra iki taksit halinde ödeyenlere %5 vergi indirimi yapılırken, her ay eline bile geçmeden kaynaktan kesilerek vergisini peşin ödeyen biz emekçiler yine adaletsiz bir uygulamayla karşı karşıya kalmaktayız. Vergi dilimi ucubesine takılarak gelir kaybı yaşamak istemiyoruz, biz de vergi indiriminden yararlanmak istiyoruz.
Emekçinin vergileri peşinen kesilirken, sermayenin vergi ödememek için;
“Alınan vergiler halka yol, su, elektrik olarak dönüyor” söyleminin geçerliliği kalmamıştır. Devletin halktan aldığı vergilerle karşılaması zorunlu tüm hizmetler paralı hale getirilmiş, önemli bölümü özel şirketlere devredilmiştir. Nitelikli sağlık hizmeti, eğitim hizmeti gibi temel hizmetler bile parası olanların yararlandığı ayrıcalıklı hizmetler haline gelmiştir. Türkiye’de dünyanın en yüksek oranlı öTV’sini ödeyen vatandaşlar attığı her adımda ek vergilerle karşılaşmaktadır.
Geçse de geçmese de hazine garantisi verilen köprüler, gitse de gitmese de parasını ödediği şehir hastaneleri gibi çılgın projelerin maliyeti yine vatandaştan alınan vergiler ile karşılanmaktadır.
Geçmediğimiz köprünün, gitmediğimiz hastanenin parasını ödemek istemiyoruz.
Mecliste görüşülmekte olan Torba tasarıya eklenen bir madde ise GSM şirketlerinin cezaları silinmesidir.
O zaman soruyoruz: Madem vergilerle bütçe açığını kapatacaksınız; neden GSM Şirketlerinden 5 milyarı bulan cezalara af getiriyorsunuz?
2018 bütçe yasa tasarısında da kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, istihdama, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşit erişimi göz ardı edilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren değil, dikkate alan ve bu eşitsizliği giderecek bir bütçe istiyoruz.
Kamuda 49 bin 873 engelli kamu çalışanı bulunmakla birlikte, halen 13 bin 441 de engelli kontenjan açığı bulunmaktadır. Hem çalışma yaşamında hem de toplumsal yaşamda 9 milyondan fazla engelliyi gören bir bütçe istiyoruz.
Adil bir vergi sistemi için; açlık sınırı rakamı vergiden muaf tutulmalı, yoksulluk sınırı rakamı en alt vergi diliminden vergilendirilmeli, temel tüketim harcamaları ve hizmet alımından alınan dolaylı vergiler kaldırılmalı, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalı, servet vergisi konulmalı, savaş ve emekçilere saldırı bütçesi değil, halk için bütçe yapılmalıdır.
Görüşmeleri devam eden 2018 savaş, rant, ve yağma bütçesi değil insanca yaşayabileceğimiz bir ücret olmak üzere
2017 kayıplarımızı da karşılayacak ek zam, vergide adalet, gelir dağılımında eşitlik, çalışanlara iş ve ücret güvencesi sağlayacak düzenlemeler, emekten yana demokratik, eşitlikçi, halkçı bir bütçe
istiyoruz.

YAŞASIN BES YAŞASIN KESK BES AMED ŞUBESİ