AYŞE DÜZKAN: SIĞINAK HER EVE LAZIM (15. 11. 2017)

193

sığınaklar, birçok kadının hayatlarını yeniden kurmalarına imkân sağlayan çok önemli bir imkân. tabii erkeklerin gücünü arttırmayı hedefleyen akp politikalarının hedefinde.
yıllar önce, bir televizyon programında genç bir kadın, komşusunun kocasından dayak yediğini fark edince, sesini değiştirerek adamı aradığını ve, “ben mor çatı’dan arıyorum, siz eşinize şiddet uyguluyormuşsunuz, buna hakkınız yok!” dediğini, adamın telaşlandığını ve evdeki şiddetin azaldığını anlatmıştı. erkek şiddetiyle mücadelede mor çatı’nın adı bile etkili.
böyle kurumlar kolay ortaya çıkmıyor, onlarca, yüzlerce insanın çabası kadar belli bir politik birikimi de gerektiriyor.

hafta sonu, türkiye’nin farklı bölgelerinde, eviçi ya da yakın ilişkiler içinde yaşanan şiddete karşı mücadele yürüten kadınlarla birlikte, mor çatı’nın düzenlediği 20. kadın sığınakları ve da(ya)nışma merkezleri kurultayı’ndaydık. kurultayın yirminci, mor çatı’nınsa 27. yılı. dile kolay…
eviçi şiddet türkiye’de kadın hareketinin ilk hedeflerinden biri oldu, başlarda teorik çerçevemiz sınırlıydı, duygusal, ekonomik vb. şiddet biçimlerini tanımıyorduk. biz bunları öğrenirken, zaman içinde kadınların özgürlük talepleri genişledikçe erkek şiddetinin vahşeti de arttı. erkeklerin kadınları öldürmesi yeni bir olgu değildi ama bu süreçte katliam boyutuna ulaştı.
erkeklerin şiddetini engellemek kamunun görevi tabii ki. eviçinde şiddete maruz kalan kadınların kendilerini atabilecekleri sığınaklar, tam da buna yönelik bir araç. dünyanın farklı yerlerinde daha erken tarihlerde ortaya çıkan ikinci dalga feminist hareketin önerilerinden biri.
sığınak ve daha geniş biçimde, kadınları şiddetten koruyacak mekanizmalar, feministlerin dünyayı değiştirme yöntemlerinin çok başarılı ve tipik bir örneğini oluşturuyor.
eviçi şiddetin, hatta daha geniş anlamda, mahrem denen alandaki her türlü baskı ve sömürünün de toplumsal sebeplere dayandığı ve politik araçlarla çözülebileceği yine ikinci dalga feminizmin ayırt edici tespitlerinden. türkiye’de de, feministlerin ilk kampanyalarından biri, ilk sokak eylemi bu konuda oldu; birçok eviçindeki şiddet politik bir gündemin parçası haline getirildi.
şunu hatırlatayım; erkek şiddeti erkeklerin baskı ve sömürüsünün ta kendisi değil sonucu, bu baskı ve sömürünün sürmesini sağlayan bir araç. erkek şiddetini engellemeden kadınların özgürleşmesi mümkün değil ama bir diğer yandan, patriarka bir sistem olarak varlığını korudukça, dozu, şiddeti, yaygınlığı azalsa da erkek şiddeti sürecek. ayrıca bütün sınıflardan, her eğitim düzeyinden, her düşünceden erkek ailesindeki kadınlara şiddet uygulayabiliyor.
öyleyse ne yapmalı? iki çocuğuyla kendisini her gün döven adamdan kurtulmaya çalışan ve hayatında hiç ücretli çalışmamış kadına, “önce bir meslek edinmeli ve işe girmelisin,” veya “az bekle, biz devrim yapacağız,” denemeyeceğine göre, ne yapmalı?
işte sığınak bu sorunun cevabı. toplumun gelişmesinin, devrimin ya da aklınıza gelebilecek herhangi bir şeyin ertesine engellenemeyecek kadın kurtuluşunun araçlarından biri.
feministlerin kurumsallaştırdığı kadın sığınakları, hiyerarşiden yargılamaya, bilginin belli kişilerde toplanmasından duyguları göz ardı etmeye kadar, egemenlik ilişkilerinin izi olan birçok şeyden arınarak, ortak karar alarak ve işleri ortak yürüterek ilerledi. sığınaklar bir yardım çalışması olarak değil bir dayanışma faaliyeti şeklinde yürütüldü.
o yüzden bu deneyim, güncel bir sorunu, uzun vadeli köklü bir toplumsal dönüşümü göz önünde bulundurarak çözmeye çalıştığı için sadece feministler değil bütün muhalefet açısından öğretici.
sığınaklar ve kadın danışma ve dayanışma merkezleri, birçok kadının ve çocuğun canını kurtaran, hayatlarını yeniden kurmalarına imkân sağlayan çok önemli bir imkân ve tabii erkeklerin gücünü arttırmayı temel hedeflerinden biri olarak gören akp politikalarının hedefinde.
ama işin biraz daha az bilinen bir başka boyutu var; kayyum atanan belediyelerin bünyesinde yürütülen kadın çalışmalarına da son verildi. buralarda çalışanlar açığa alındı ve en fenası şiddet görmüş kadınlarla ilgili –ve her zaman gizli tutulan- bilgilere, kayıtlara el konuldu. yani kayyum atanmış her belediye, aynı zamanda o bölgede şiddet gören kadınların başvurabileceği kurumların da ortadan kalkması anlamına geldi.
son jetonla, son kontürle aranan, can kurtaran, yaşamanın, nefes almanın, özgürlüğün kapısını açan sığınakların, kadın da(ya)nışma merkezlerinin kapanması, siyasal baskının en ağır ve ama en az bahsedilen örneklerinden ve akp siyasetinin temellerinden biri. mor çatı’yı ve çalışmalarını merak ediyorsanız, kadın çizerlerle birlikte hazırladıkları
feminist dayanışma ile 25 yıl
kitabını, bağış karşılığında veya ücretsiz olarak yine mor çatı’dan edinebilirsiniz. inanın herkesin feministlerden öğreneceği şeyler var.
15 KASIM 2017 – ARTI GERçEK