MEHVEŞ EVİN: KADINLAR İÇİN TEHLİKELİYSE KİMSE GÜVENDE DEĞİL (19. 10. 2017)

212

Para saçarak, güvenlikçi politikalara başvurarak bir şehirde huzur ve güvenliği, iyi bir yaşamı temin etmek mümkün olmuyor işte.
Benim için bir şehri yaşanabilir, huzurlu, güvenli, eğlenceli kılan en hayati gösterge, kadınların sokaktaki varlığı. . . Eğer kadınlar,
farklı giyim biçimleri ve tercihleriyle, ayrımcılığa ve tacize uğramadan, özgürce sokakta dolaşabiliyorsa, işte o şehirde gezmek de yaşamak da zevktir. Sadece kadınlar için değil,
erkekler, çocuklar, farklı cinsel ve etnik kimlikler
için de geçerli bu ölçüt. Kadınlar kendilerini özgür ve güvende hissedebiliyorsa bu duygu, topluma da birebir yansıyor.

Thompson Reuters Vakfı, birkaç gün önce kadınlar için “en tehlikeli mega kentler” anketini
[

İstikrar, sağlık hizmeti, kültür, çevre, eğitim ve altyapı açısından şehirlerin karşılaştırdığı bu araştırmada son sırada (140) savaşın ateşiyle kavrulan
Şam’ın
olduğunu belirtelim.

İstanbul’a malum ‘hizmet’ yağdırıldı, ‘ihya’ edildi! Ama bırakın
Viyana, Vancouver, Auckland
gibi ‘en yaşanabilir’ seçilen şehirlere yaklaşmayı, Karaçi, Taşkent, Bakü’ye daha yakın skor tutturuyor. Benzer şekilde, Mercer’in bu yılki ‘Yaşam Kalitesi’
araştırmasında İstanbul, bir yılda 122’den 133’üncülüğe düşmüştü.

Doğduğum, büyüdüğüm ve yaşadığım koca kent, hiçbir zaman dünyanın en yaşanabilir ya da
kadın dostu şehirleri
arasına giremedi. Ama iyi günlerini görmedik değil! öyle çok geriye gitmeye gerek yok. . .
2000’lerin ilk onyılında
özellikle turizm, eğlence, kültür,
alanında ‘Gidilmesi gereken destinasyon‘ların arasında sayılan İstanbul,
2010’da Avrupa Kültür Başkenti
seçildiğinde yükselen değerdi. Şehrin ortasında şortla, mini etekle dolaşana saldırı gibi gündemler yoktu.

GECE GüNDüZ SOKAKTA TEDİRGİNLİK
Peki ne oldu da İstanbul hızla,
böylesine yaşanmaz
hale geldi? 2013 Gezi isyanı sonrasında şehir, güvenlikçi politikalara teslim edildi. Suriye savaşının,
barışçıl siyasetten savaşkanlığa dönüşün
ve kadın politikalarının etkileri, sokaklara da yansıdı. 15 Temmuz darbe kalkışması, derken peş peşe gelen terör saldırıları, OHAL idaresi derken sokağa yansıması çok olumsuz oldu. Tevekkeli değil, İstanbul ve Türkiye hala pek çok ülke için
“tehlikeli” kategorisinde
yer alıyor.

Son bir-iki yılda, İstanbul’da
kadına saldırı ve taciz vakaları
boyut değiştirdi. ‘Ne biçim giyiniyorsun’dan tut
yumrukla, tekmeyle
saldırmaya kadar daha evvel ‘Yok artık daha neler?’ dediğimiz hadiseler münferit değil. Şehrin merkezinde bile sokaklar karanlık. Bırakın gece
iç huzuruyla dışarı çıkmayı, gündüzleri dahi nereden, nasıl geçeceğimizi sürekli hesap etmek durumundayız. Kadınların
sosyalleşebileceği alanlar ve imkanlar
çok kısıtlı; şiddet görenin başvuracağı merkezler kapatıldı. Kadın cinayetleri vaka-i adliyeden sayılıyor, cezasızlığın hükmünde hak arayışı giderek zorlaşıyor.

Belediye başkanlarının
zoraki istifaları
konuşulurken, şehirde yapılan icraatları sayılıp dökülüyor. Keşke, ebru, Kuran kursu ve bedava günübirlik gezi haricinde kadınlar için ne yaptıkları da tartışılsa. Şehre yapılan onca yatırım, yeni proje, inşaat kadınların –ve toplumun-
hayatını kolaylaştırmıyor. Para saçarak, güvenlikçi politikalara başvurarak bir şehirde huzur ve güvenliği, iyi bir yaşamı temin etmek mümkün olmuyor işte.

19. 10. 2017 – ARTI GERçEK