SEVDA KARACA: BİZ NE İSTERSEK İSTEYELİM. . . (19. 10. 2017)

206

Tabutu kadınlar tarafından sırtlanan bir cenaze daha. . . 17 yaşındaki Helin, gazete manşetlerine “aşk cinayeti” kod adlı bir meşrulaştırma hamlesiyle taşınan cinayetin aramızdan aldığı kız kardeşimiz. . .
Yoksulluk ve işsizliğin kesif bir çaresizlik girdabı yarattığı, çocukların ancak annelerinin dirayetiyle yaşama tutunabildiği bir mahallede, korkunç çalışma koşulları yüzünden iki kızının saçlarını bile taramaya vakti olmadığından dertlenen bir işçi annenin, zorlu hastalıklarla dişe diş mücadele ederek yaşattığı kızı o. Annesi Saadet onu bu koşullarda yaşattı, Helin’in canını kışkırtılmış erkekliğin sıradan bir piyonu planlı bir biçimde canice aldı.
Böyle işte; canı için canımızı dişimize taktıklarımız, şiddetin her türlüsünü “benim” dediğine uygulamakta hiçbir beis görmeyen, çünkü “Seviyormuş, sevgiliymiş, tahrik olmuş, yazık olmuş” diye aklanacağını bilen, çünkü her şeyi kısıtlansa da erkeklik damarlarına kan pompalanan ‘adamlar’ tarafından sokak ortasında öldürülebiliyorlar. Her üç genç kadından birinin hem işsiz hem de eğitimsiz olduğu memlekette kızının okuması için elinden geleni yapan, “Diplomasını değil, ölüm raporunu verdiler elime” diyen işçi babanın Başbakan Yıldırım’a “Neden bu cinayetleri önleyecek bir şeyler yapmıyorsunuz?” isyanını sansürleyebiliyor gazeteler. Helin’in cenazesinde öfkelerini ve acılarını dile getirmek isteyen kadınlar “ölen de öldüren de bizden” denilerek engellenebiliyor; ölenin öldürenle “eşitliğini” aynı inançtan oldukları üzerine kurabiliyor, olması gerekenin ölenin anısına sahip çıkarken öldüren karanlığı sorgulamak olduğunun üstünü kapatabiliyor mahalle eşrafı.
Pazartesi günü okul arkadaşları okula Helin için bir anma töreni yapılması beklentisiyle gittiklerinde aldıkları cevap “Hayatınıza devam edin, derslerinize odaklanın” oldu. “Devam edin” dedikleri hayatlarının tehdit altında olduğunu, benzer bir şiddeti bugün değilse de yarın, öğrenciyken değil de evliyken, çalışırken yaşayabileceklerini okuldan değil gündelik hayatın zorbalığından öğrenen gençler isyan etti. öğrenciler “Korkuyoruz, öfkeliyiz, bir şeyler yapılmasını istiyoruz, hepimiz tehdit altındayız” diyorlardı. çoğu anne de gelmişti okula; “Tedirginiz, bizim çocuğumuz da olabilirdi ölenler. çocukları okula bile gönderemediğimiz bu ortam değişmeli” diyorlardı. “Bir şeyler yapmak istiyoruz, bu cinayetler bitsin istiyoruz” diyorlardı. . .
Helin’in yeşil gözlerinden dünyaya salınan güzelliğin daim olması için onu korkutan şiddet tehdidi söz konusu olduğunda başka korkular yaşamadan, çekinmeden, gereğinin yapılacağından emin olarak başvurabileceği yerler olmasını istiyorlar örneğin. Peynir ekmek gibi satılan silahların, özellikle kadın cinayetlerinde kullanıldığı bu kadar açıkken, denetimsizliğin ortadan kalkmasını istiyorlar. Katil, cinayetin hemen ardından elini kolunu sallaya sallaya okula girebiliyorsa, okullarda güvenliğin alınmasını, okulların da aynı zamanda bu korkutucu şiddet tehditlerinde kız çocuklarının dayanak bulabilecekleri servislere, yönlendirmelere sahip olabilmesini istiyorlar. Meclisin kadına yönelik şiddetin, eşitsizliğin, kışkırtılmış erkekliğin, kadınları sokağa çıkamaz hale getiren saldırganlığın son bulması için çalışmasını, somut adımlar atılmasını istiyorlar.

Kadınların istediği ve istemediği şeyler bu kadar açık bir biçimde dile getirildiği saatlerde bunlar değil, müftülere nikah yetkisi verilmesi “Siz isteseniz de istemeseniz de bu yasa geçecek” dayatmasıyla Meclis gündeminin ilk sıralarında tartışılıyordu.
Evet, biz ne istersek isteyelim kendi bildiğini okuyanın da parmak izinin olduğu bir cinayetler silsilesinin sıradaki kurbanı olmamız işten bile değil. . .

Karşımızda korkunç bir iş birliği var.
Devletin almadığı her türden önlemin, yargıdan çıkmayan
adil kararların, kadınların elinin sıkılmasını cehennem ateşine eşitleyenlerin rektör olabildiği eğitim dünyasının, ölenle öldüreni eşitleyen mahalle eşrafının, taciz eden ve öldürene “sevgilisiymiş” aklaması yapan medyanın, “Siz isteseniz de istemeseniz de bu yasaları geçireceğiz” diyerek kadınların hayatını kökten değiştirecek her türlü gerici yasayı savunan iktidarın sımsıkı sarıldığı bir iş birliği. . .
Biz ne istersek isteyelim kendi istediklerini hayatımızın kuralı haline getirenlerin bu iş birliği hayatlarımızı tehdit ediyor. Bu saldırgan iş birliğine karşı ancak biz iş birliği yapabilirsek hayatta kalabiliriz. Ve bizim birliğimiz, hayatta kalmak ya da kalamamak kadar hayati sonuçları olan bir iş birliği. . .
19. 10. 2017 –
EVRENSEL