SİNAN OK: AKADEMİ İHRAÇLARI: BEYİN GÖÇÜ HIZLANDIRMA POLİTİKASI! (14. 07. 2017)

190

Bugün yaşanan süreç cebren bir beyin göçü teşviki şeklinde. Üniversiteliler arasında yaygın bir “gelecek kaygısı”, “işsiz kalma korkusu” olduğu birçok veriye yansıyor. YöK’e göre, 2016’da yazılan tez sayısı bir yılda 1173 azalış gösterdi.
Türkiye’de üniversiteler, üniversiteliler, üniversite hocaları… “tarihinin en karanlık döneminden” geçmektedir. []OHAL kapsamında “masumiyet karinesi”, “kanunsuz suç ve ceza olmaz”, “idari işlemle suç ve ceza inşa edilemez”, “kanunların geriye yürümezliği” gibi temel ilkelerin yanısıra anayasal hükümler olarak “düşünce ve kanaat hürriyeti (m 25)”, “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m 26)” sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir.

Anayasanın 125. maddesi gereği “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” ibaresi ihraçlar için ikinci bir KHK’ye kadar askıya alınmıştır[1]. Bir yılı dolmak üzere olan OHAL işlemlerine karşı yargı yolu açık değildir. OHAL KHK’leri yargı denetiminden kaçırılmak amacıyla meclis genel kurulunda oylanarak kanunlaştırılmamaktadır.
üniversitelerin özerkliği için önceki dönemlerde sık eleştiri alan “YöK’ün merkeziyetçi” müdahalesi durumuna rahmet okutan “atanmış rektörlerin üniversitelerini” yaşayan bir ülkedeyiz. Kendisi seçimsiz atamayla gelen rektörler de kendi ölçütleriyle belirledikleri “ekipleriyle” çalışmak istemektedir.
Sadece KHK ihraçları kapsamında 185 üniversitenin 117’sinde 5247 akademisyen işten atılmıştır.
YöK istatistik verilerine göre Türkiye’de ilk defa “öğretim elemanı” sayısı azalmıştır. 81 ilde üniversite açmakla iftihar eden siyasal iktidar ortada bir yargı kararı olmadan “iftira, fişleme ve istihbarat” ile aralarında “dünyaca ünlü” akademisyenleri de içeren KHK fişleri ile 80 ilden (Sadece Ağrı’da akademisyen ihracı olmamıştır) akademisyenleri işinden atmıştır.



İllere Göre İhraç Edilen Akademisyen
[

Kaynak YöK, 12. 07. 2017
İşsizler içerisinde üniversiteli oranının günden güne artması, mimar, mühendis ve avukat gibi meslekler dahil üniversiteli istihdamda “asgari ücretle çalışmanın yaygınlaşması” nitelikli işgücünü bu ülkeden uzaklaştırmaktadır.
OHAL sürecinde kamudan KHK ihraçlarıyla ve özel sektörde kayyum uygulamalarının yaygınlaşmasıyla “nitelikli işgücü” yönünü her zamankinden daha yoğun şekilde ülke dışına yöneltmektedir. Pasaportu kısıtlandığı için yurtdışına çıkamayan akademisyen sayısı yaklaşık olarak bilinmektedir ancak bu kısıtı olmayan kaç “bin” akademisyenin OHAL sürecinde ülkeyi terk ettiği hiçbir zaman bilinemeyecektir.
AKP iktidarının, 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında uygulamaya konulan “öncelikli dönüşüm programlarından (öDöP)” biri olan “[
görülmektedir
.


Bugün yaşanan süreç cebren bir beyin göçü teşviki şeklindedir. Üniversiteliler arasında yaygın bir “gelecek kaygısı”, “işsiz kalma korkusu” olduğu birçok veriye yansımaktadır.
“üniversite, açmayı bina açılışı ile özdeşleştiren zevatın” ihraçlar ile ülkede nasıl bir beyin göçü başlattığının farkında olmaması anlaşılır bir durumdur. Ancak üniversitelerde, “üniversiteler içinde kalarak” “akademisyen” sıfatını taşımaya devam eden akademisyenlerin sessizliği bu duruma ilişkin vahametin boyutunu göstermektedir.
Dünya üniversiteleri içerisinde “ilk 100 listesinde” Türkiye’den hiçbir üniversitenin adını görememek bu akademik sessizliğin karşılığı olabilir mi? Halen görevde olan bir rektörün reel-ironik bir analizi, hepimize ders verir niteliktedir.
“3000’li yıllarda Yozgat’ta hedeflediğimiz büyük ve muhteşem bir üniversite olacak. “
(SO/YY)
Dipnotlar[1] Tebliğ’e rağmen misyonu halen belirsiz OHAL komisyonu bir yargı yolu değildir.
14. 07. 2017 – BİANET