MEHVEŞ EVİN: ERDOĞAN O KÖPRÜLERİ BİZZAT ATTI (02. 05. 2017)

192

Köprüleri bizzat birer birer dinamitledikten sonra tekrar geri dönüp ‘Pardon ya. . . Şuraya, buraya birer yama yapalım’ diyerek hakikaten gönülleri tekrar fethedebilir misin?
AKP’nin sesi, gazeteci Abdülkadir Selvi isabetli, ama eksik bir teşbih yapmış: “Referandum sonuçları gösterdi ki, İstanbul’u denizin üstünden köprüyle, denizin altından Marmaray’la birleştirmek güzel ama yetmiyor. Asıl, İstanbulluların gönüllerine köprüler kurmak gerekiyor. “
İsabetli, zira ‘köprüler, yollar yapmak’la
bir yere kadar gönül kazanılıyor. Ama inşaat yapmak anayasayı değiştirmeye kalkmak ve tek adamlığa ikna etmeye yetmiyor.
Ancak Selvi’nin
benzetmesi eksik ya da bu kadarını yazmaya cesaret edebilmiş, çünkü:
1. Referandum sonuçlarına bakarken
sadece İstanbul’u cımbızlayarak‘ders çıkarmak’ yetmez. Hayır’ın önde çıktığı
Ankara, Diyarbakır, İzmir, Antalya
gibi büyükşehirleri ve hayırların dikkat çekecek kadar yüksek olduğu kentler de hesaba katılmalı. Hele
usülsüzlük ve ihlallerde
çarpıcı biçimde öne çıkan Güneydoğu ve Doğu kentlerinden yükselen ‘hayır’ı görmezden gelmek,
Kürt’ü görmezden gelme hatasının
tekrarı.
2. Tarihe not düşüldü bir kere: Bu referandum, özgür ve demokratik koşullarda yapılmadı. Ülkenin üçüncü büyük muhalefet partisi HDP ve bileşenlerinin binlerce temsilcisinin hapse atıldığı,
160’dan fazla medyanın kapatıldığı, 150’den fazla gazetecinin tutuklandığı, binlercesinin işsiz bırakıldığı veya işini yapamaz hale getirildiği,
akademisyen kıyımı
yüzünden beyin göçünün yaşandığı,
devletin tüm gücünün
‘Evet’ kampanyası için seferber edildiği, yaklaşık 150 bin kişinin görevden alınıp uzaklaştırıldığı “OHAL ötesi OHAL”lik
bir ortamda yapılmış bir seçim sözkonusu. Ne köprüsü?
DEĞİL İSTANBUL, üLKENİN YARISI İKNA OLMADI
3. Her ne kadar YSK, seçime dair itirazları kabul etmese de 2017 referandumu,
mühürsüz oylar
üzerinden oynanan son dakika kumpası, geçersiz ve evet yönünde fazla oy kullandırmaya dair iddialarla
Türkiye’nin en ‘kirli’ seçimi
olarak anılıyor. Diyelim ki bu ihlaller hiç yaşanmadı. O zaman dahi ‘anayasal değişiklik’ için
%51. 4’lük bir oran yetersiz, tartışmalı, başarısızlıktır. Karşımızda
ülkenin yarısını ikna edememiş, yüzde 50’ye seslenebilen
bir Cumhurbaşkanı var. “Evet” diyenlerin gerçekten ikna mı olduğu, hangi kısmının mecbur bırakıldığı ayrı tartışma konusu.
Yüzde 48. 6 hayır sonucu, salt İstanbulluların tercihiyle de açıklanamaz, kısıtlanamaz.
4. İktidar, darbe girişimi sonrasında
kötü sınav verdi, veriyor. Unutmayın ki sadece AKP tabanı değil, tüm muhalefet partileri, toplumun çok büyük çoğunluğu darbeye karşı durdu, kınadı,
darbeyi tezgahlayanların ortaya çıkarılmasını istedive istiyor.
Ancak asıl sorumluların henüz ortaya çıkarılmadığı,
Meclis’teki darbe komisyonunun
dişe dokunur bir çalışma yap(a)madığı, yaptırılmadığı bir ortamda referanduma gittik. Darbe girişiminin seneyi devresi yaklaşırken toplum, o gün neler olduğuna dair doğru bilgilendirilmeyi hala bekliyor. ‘Bylock kullanmak’, ‘F tipi dolar bulundurmak’ ya da Gülen’e ait bir kurumda çalışmak gibi gerekçelerin tek başına ‘darbeye teşvik, yardım’ anlamına gelemeyeceğini çocuklar bile biliyor. Gönül köprüsünden önce güveni yeniden inşa etmek gerekiyor. Bu da ancak hukuk devletini, basın ve ifade özgürlüğünü yeniden tesis ederek mümkün olabilir. Bir parmak bal çalarak (daha fazla inşaat!?) toplumun yarısını ikna etmek zor.
BATI’DAN KOPARAK KöPRüLERİ İNŞA EDEMEZSİN
5. 15 Temmuz girişiminin ardından AKP-MHP nikahıyla
popülist milliyetçi söylemler
tavan yaptı. Anayasa değişikliğine gidilirken uygulanan politika ve kullanılan söylem, aynı zamanda
Batı’dan kopuşun hızlanmasına
neden oldu. NeticedeAKPM’den
(Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi) Türkiye’yi yeniden denetime alma kararı çıktı.
Bana kalırsa bu gelişme, ‘evet’ diyenleri dahi huzursuz ediyor. Daha fazla demokrasi adına değil ne yazık ki, ama
ekonomik belirsizlik
ve yaşam standartların korunması bakımından. . . Neoliberal dünyaya başarıyla eklemlenen AKP seçmeni için Avrupa’ya dayılanmanın da bir yere kadar gideri var.
Köprüleri atmaya hazır ve istekli olduğunu
her daim vurgulamak, bir yerden sonra kabak tadı verir. Neymiş? Tünel, köprü, yol yapınca turist ve yatırımcı gelmiyormuş, vatandaşın cebi dolmuyormuş. . .
6. Erdoğan, Selvi’nin bahsettiği gönül köprüsünü bizzat atalı çok oldu. Bu anlamda
kaos, şiddet, sokağa çıkma yasaklarının gölgesindeki
1 Kasım seçim sonucunu da pürüpak bir ‘kazanım’ olarak görmek saflık olur. MHP ile yapılan ittifakın sonucunda CHP ve HDP seçmenini görmezden gelen, MHP’nin kendi içindeki bölünmeyi önemsemeyen, hatta kendi partisinden gelen –zayıf da olsa- eleştirileri susturan kim?
Ya hayır diyeni
dinsizlikle, terörizmle, vatan hainliğiyle
bir tutan kim?
Bu kadar dışlama, bu kadar yabancılaştırma toplumu bölmez mi?
AKP (Erdoğan) ancak bu sorulara dürüst cevap verebilirse
gönül köprülerini tekrar inşa etmekten
bahsedilebilir. Köprüleri bizzat birer birer dinamitledikten sonra tekrar geri dönüp ‘Pardon ya. . . Şuraya, buraya birer yama yapalım’
diyerek hakikaten gönülleri tekrar fethedebilir misin?
Köprüleri, yolları yapıyorsun ama
İşçi bayramı kutlanmasın
diye kapatıyor, halkın ulaşım hakkını engelliyorsun. . .
Tüm emekçilerin geçmiş bayramı kutlu olsun.
02. 05. 2017 – ARTI GERçEK