NURAY SANCAR: SİZ ÖTEKİLER, ŞARKILAR SÖYLEYİN! (12. 10. 2016)

206

Bir yıl önce başkentte, mülki amirden izinli, dört emek ve meslek örgütünün çağrısıyla yapılan barış ve demokrasi mitingine katılan insanların arasında iki canlı bomba patlamış ve 101 kişi ölmüş; yüzlerce insan yaralanmış sadece onlar değil coğrafya ve tarih kanamış. Bu katliamın yıl dönümünde kaybettiklerini anmak için toplananların gaz ve tazyikli suyla dağıtılması hangi vicdana sığar, vicdanı geçelim hangi politik hesaba uyar?
Bu nasıl bir nefrettir ki, çocuklarını, arkadaşlarını, kardeşlerini hatta hiç tanımadıkları insanları anmak için bir araya gelenlerin, “ölülerine” karşı vazifelerini topluca yerine getirmeleri sessizlikle değil şiddetle karşılanır.
Bu nasıl bir cinnettir ki, dirileri bölüp kutuplaştırdığı yetmiyormuş gibi ölülerin yok diyarlarını TOMA’dan yapılmış barikatlarla ikiye ayırır. Bir yandakilerin yakınlarında acı katmerlendirilirken, bazıları başa taç olur. ölülerin bizimkileri, sizinkileri olmaz. Olursa bunu yapan abat olmaz.
Yapmayın; beğenmedikleriniz öldüğünde, onların yakınlarını cezalandırıp hesaplaşmayın. Böyle bir adet yerleştiğinde, hiç ama hiç kimsenin ruhu, gittiği yerde rahatlayacağı bir bulut bulamaz.
Darbeden sonra hainler mezarlığı kuracak kadar işgüzarlık yaptıktan sonra, üzerinden fazla bir zaman geçmeden, kendi damadının boynuna hangi yaftayı asacağını düşünmek zorunda kalan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının düştüğü durumdan ders almak gerekirse; bunu yapmayın.
Cenazesi oğullarının gözü önünde caddede bekleyen Taybet ana unutulmaz. Kızlarının-oğullarının cenazesine aylarca ulaşamayan aileler yokmuş gibi yapılamaz. Bütün husumetleri, düşmanlıkları unutturması gereken ölümün, insanların cansız bedenlerine eza vesilesi haline gelmesi geride kalanlarda bir daha dikip birleştiremeyeceğiniz kesikler açar. Bu kesikler sadece ölenin yakınlarında açılmaz. “Milletin birlik ve bütünlüğüne” zaten dahil olmadığını zannederek gözden çıkardığınız her şey, o birlik ve bütünlüğü iğretileştirir. Siyasetle böldüğünüz zaten gerçekten bölünmüş demek değildir, birleştirdiğiniz de aslında hiç birleşmemiştir.
10 Ekim’de ölen 101 kişinin her biri birer kıymetti. Beğenseniz de beğenmeseniz de. Dünyanın her yerinde yaşayan bütün emekçilerin istediği şeyi; özgürlük, demokrasi ve barışı istemişlerdi. Bu talebin bedelinin ne kadar ağır olduğu görüldü.
Ama onları anmak isteyenlere bu bedeli tekrar tekrar ödetmeyin. Yapmayın!
***
Bir zamanlar bir Paul Celan vardı. Şiirleri ve hatırasıyla yine var. Cumhuriyetçilerle birlikte Franco faşizmine karşı savaşmak için İspanya’ya giden, halk hareketi ezildikten sonra tıp okumak için Paris’e göçen, kent işgal edilince de anayurdu Romanya’ya dönerek yeraltı hareketine katılan Yahudi-sosyalist bir şairdi. 2. Dünya Savaşı sırasında annesiyle babasını toplama kampında kaybetti. Kendisi ise 18 ay boyunca krematoryumunda çalıştırıldığı toplama kampından sağ kurtulanlar arasındaydı. En ünlü şiiri “ölüm Füğü”nde, toplama kampında birazdan imha edilecek bir grup Yahudi’ye kendi mezarları kazdırılırken, bunu seyretmeye zorlanan diğerlerine nasıl şarkı söylettirilip dans ettirildiğini anlatır. Bu sadece bir şiir değildir. İbrettir aynı zamanda. Der ki Celan:

şarkılar söyleyip dans edin
tutup palaskasındaki demiri savuruyor havada gözlerinin
rengi mavi
sizler daha derine sokun kürekleri ötekiler devam edin
çalmaya ve dansa. . . “
Birileri mezar kazacağı küreği tutarken diğerlerinin şarkılar söylediği bir yerde insanlık insanlığını yitirdi.
Denendi ve görüldü.
Yapmayın, acılardan, ölümlerden bölmeyin!
12. 10. 2016 – EVRENSEL