MEHVEŞ EVİN: 10 EKİM’İN YILDÖNÜMÜNDE MEDYA: ‘MERKEZDE DOĞRU HABERCİLİK’ ÖRNEĞİ YOK (11. 10. 20167

192

Bir yılı aşkın süredir ivmesi kah artan, kah azalan, ne yazık ki artık mütemadi hale gelen bir şiddet ve çatışma ortamında yaşıyoruz.
10 Ekim 2015’teki Ankara katliamının üzerinden bir yıl geçti. Bir yandan öyle yoğun, şiddet dolu bir yıldı ki sanki 10 yıl geçmiş gibi geliyor…
öte yandan 10 Ekim’in acısı o kadar taze, adaletsizliğin yükü o kadar ağır ki sanki o korkunç günü daha dün yaşamışız gibi…
Bugün, 10 Ekim’in failleri ve ihmaller konusunda daha çok bilgi sahibiyiz. Ancak gerçeklerin ortaya çıkarılması, sorumluların hesap vermesi, adaletin tecelli etmesi maalesef kolay değil.
Demokratik kurumlar işleyemediği gibi, katliamlar, ölümler, yıkımlar üzerinden ayrıştırılan, kan ve nefret üzerinden yönetilen bir toplum haline getirildik.
‘Ya yüzde 100 bendensin ya düşmanımsın, öyleyse geber’
mantığıyla yönetilir, muhalif tüm sesler ezilir ve kriminalize edilirken hakikate ulaşmak, barışçıl bir dil tutturmak, daha da zor. Devletin 10 Ekim’i: Katliam bile diyemiyor
Bir örnek verelim: 15 Temmuz sonrası, kalkışmaya karşı cesurca direnip canından olan sivilleri devlet
‘şehit’
diye sahiplendi. Haftalarca sokaklara çıkmak teşvik edildi; gösteriler, anmalar sürdü.
Aynı devlet, 10 Ekim’in yıldönümünde hiçbir anma etkinliğine OHAL gerekçesiyle izin vermiyor.
Zaten 10 Ekim’in
‘katliam’
olduğunu kabul etmiyor, açılan tazminat davalarının masraflarını dahi mağdurlara[
.
5n1k’yı dahi unutan habercilik anlayışı
Devletin tavrı bu… Peki ya medya? 10 Ekim 2015 günü ve izleyen günlerde yapılan yayınlar, giderek tek sesliliğe sıkıştırılan Türkiye medyası açısından bir dönüm noktası sayılır.
DİSK Basın-İş, medyayı 10 Ekim haberleri üzerinden deşifre eden, son derece özverili ve titiz bir rapor yayınladı:
[

).
Kanalın haber dilinde sert bir örgüt dili hakim ve olayı
‘devlet katliamı’
, olayın failini de
‘faşist devlet’
ve ‘Katil Erdoğan’
ilan etmek şeklinde.
Medyayla ilgilenen herkes okumalı
Raporda, izlenen televizyon kanallarının haber ve programları ayrıntısıyla incelenirken bu eğilimlere örnekler sunuluyor. Kanalların hangi sermayeden beslendiği de unutulmamış. Ne de olsa medya kritiği yaparken medya sahipliği yapısına bakmak da şart.
‘Doğru habercilik’
örneği maalesef yok.
Keşke geçen hafta kapatılan İMC, Hayatın Sesi, özgür Gün gibi muhalif televizyon kanallarının 10 Ekim yayınları da ayrıca analiz edilebilse…
‘Medyada 10 Ekim Katliamı’
raporu, çoğulcu, meslek ilkelerini gözeten, savaştan değil barıştan, ötekileştirmeden değil ortaklaşmadan yana bir dil kullanan bir medyaya ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha tescilliyor.
Umarım bu raporu sadece bu katliamın mağdurları ve gazeteciler değil, medyayla ilgilenen her kesim/kurum inceler.
Bu rapor, medyayla algıların nasıl şekillendirildiğini örnekler üzerinden, nesnellikle değerlendirdiği ve göz önüne serdiği için çok kıymetli.
Yazılı basın ve köşe yazıları örnekleri üzerinden yapılan çalışmalar da bir sonraki yazıya…[kckp align=[rn11. 10. 2016 – DİKEN[kck/body[rn[kck/html