SEVDA KARACA: BU İŞİN ARKASINDA KADINLAR VAR! (15. 09. 2016)

202

Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse “Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar ohoooo. . . ” diyen müstehzi bir gülüşle, çabasının kifayetsizleştirildiği bir devirde yaşıyoruz.
İnsanları birbirine bağlayan umut “Hayır, o ağaç meyve verene kadar belki yaşayamayacağım, ama o ağacın meyvesinden faydalanacaklar için bu fidana emek vermeye değmez mi?” diyenlerin cüretinde gizli.
2008 yılında, Ekmek ve Gül programı henüz başlamamışken farklı farklı yerlerde kadınlarla bir araya geliyorduk. öncelikle “başarmamız gereken şeyin” ne olduğunu anlamak, “birlikte başaracağımız şeyin paydaşlarının” fikrini almak için. O buluşmalardan birinde bir arkadaşımız şöyle demişti. “Kadınların birbirini merak edişini kadınların birbirine sahip çıkışı haline getirebilirsek olur bu iş!”
Yani “Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar. . . ” diyenlerin karşısına, bunca şiddet, bunca yoksulluk, bunca ezilmişlik, bunca eşitsizliğe rağmen kendisine çıkış yolu yaratmak için didinen kadınların direncini koymamız gerektiğini anlatıyordu. Pek çok kadın bize bunu anlattı.
Hayat Televizyonunda, nam-ı diğer Hayatın Sesi Televizyonunda 2008 yılının nisan ayından beri sarıldığımız; bu oldu: Kadınların birbirini merak edişinin dirençli zarafetine kadınların birbirine sahip çıkışının umutlu hareketini katmak. . .

Sonuç; bugün bir televizyon programı olarak başlayan Ekmek ve Gül, her kesimden kadının, ama özellikle de işçi kadınların yazarı, fotoğrafçısı, dağıtımcısı haline geldiği bir dergisi, memleketin dört bir yanında kadınların bir araya gelip yaşamlarında değiştirmek istedikleri ne varsa onun için harekete geçtiği Ekmek ve Gül grupları, cep telefonunu, çocuğunun kamerasını, komşusunun bilgisayarını kullanarak programa ve dergiye haber yapmak, görüntü çekmek, röportaj yapmak için 50 yaşından sonra “teknoloji” ile haşır neşir olan kadın muhabirler ağı ile koca bir ağaç oldu.
Bugün, nerede kadınlar sokağa çıksa, nerede kadınlar bir şeyi değiştirmek için bir araya gelse, nerede kadınların gündemine giren bir mesele olsa, nerede kadınların üstünden bir mesele tartışılsa Ekmek ve Gül oradadır.
çünkü Ekmek ve Gül bizzat o kadınların kendisidir. Direnişteki kadın işçinin cep telefonuyla çekip gönderdiği röportajdır, bir “haber” yakalayan kadının “Ben okuma yazma bilmem ama anlatmak gerek diye sesimi kaydedip gönderiyorum” diye paylaştığı ses kaydıdır, bir ev toplantısında Ekmek ve Gül için ne yapabiliriz sorusu tartışılırken hemen o an bize telefon edip “Bak dinle, bunları öneriyoruz, not alın” diye dinletendir.
Biz, birbirinden umudu kesmenin salık verildiği karanlık günlerde bir arada olmanın, birbirinden haberdar olmanın, birbirine sahip çıkmanın ne anlama geldiğini, neyi değiştirdiğini gösteren bir şey başardık.
Bu başarının arkasında kadınlar var.
Hayatın Sesi Televizyonundaki yeni sezonuna 19 Eylül Pazartesi günü saat 16. 15’te başlıyor Ekmek ve Gül. Her gün memleketin nabzını kadınlar eliyle tutmaya devam edecek. Kitaplık bölümünde kadın yazarları ağırlayacak. Sınırların ötesinde bölümünde sadece Türkiye’nin değil, dünya kadınlarının da neler yaşadığının, yaşadıkları karşısında neler yaptıklarının deneyimini paylaşacak. Her çarşamba Av. Devrim Avcı kadınların hukuki sorunlarına cevap verecek.
Her perşembe memleketin herhangi bir yerinde mahallelere, fabrika önlerine, pazarlara, okul önlerine, parklara, bahçelere, kahvelere kurduğumuz kamerayla kadınların sözünü taşıyacak. Her cuma haftanın panoraması ile biriktirdiklerimizi hatırlatacak. Her gün Günün Sözü bölümüyle kadınların gündemindeki bir meseleyi enine boyuna ele alıp kadınların sözünü güçlendirecek. İçimizden Biri köşemizle bir kadının feyzveren hikayesini paylaşacak. Tarih köşemizle büyükannelerimizin yazılmayan tarihinin peşine düşüp, bizden gizleneni açığa çıkaracak. Her gün sokak röportajları ile sokağın sözünü ekranlara taşıyacak. Kadınların sözüne, fikrine, uzmanlığına kapalı olan tartışma programlarına inat tüm kadınların her meselede söz sahibi olduğunu gösteren bir biçimde onlarca kadını stüdyomuzda ağırlamaya devam edeceğiz. Neşemizi, güler yüzümüzü, yaşama umudumuzu, müziğimizi kaybetmeyeceğiz.
Söylemekten kaçmıyoruz; zor bir iş yapıyoruz. Yaşamın her alanının kadınlara bu denli kapatıldığı bir dönemde, konuşmanın, fikrini ifade etmenin, bildiğini söylemenin bu kadar tehlikeli hale getirildiği bir memlekette sadece kadınlara açık bir kürsü kurmak zor bir iş. Ama tam da bu zorluk yüzünden; bugün kadınların birbirine sözlerini ulaştıracakları başka bir kürsünün kalmamasının, olmamasının sorumluluğunu taşıyarak, bu zorluklara kafa tutuyoruz. Tam da bu nedenle kadınların Ekmek ve Gül’e dünden daha fazla sahip çıkacağından, dünden daha fazla destek olup, dayanışma göstereceğinden eminiz.
Hepimize kolay gelsin. . .
15. 09. 2016 – EVRENSEL