BAĞIMSIZ YARGI DEMOKRATİK REJİMLERİN TEMİNATIDIR. OHAL DEĞİL DEMOKRASİ!

284

Yargı yılı açılışına ilişkin 02. 09. 2016 Cuma günü sendikamız Genel Merkezinde basın toplantısı düzenlenmiştir.
Genel Başkanımız Fikret ASLAN yaptığı açıklamada;
15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile TBMM devre dışı bırakılarak halk iradesinin yok sayıldığını, OHAL kanununa aykırı olarak çıkartılan KHK’lar ile ülkenin yönetilmeye başlanmasının, belki de en fazla adalete ihtiyaç duyulan bir dönemde,
yargı yılı açılışında,
yargı sisteminin içinde bulunduğu sorunların bile tartışılmaması yeni dönemde yargının bağımsızlığına dair beklentileri boşa çıkardığını;
Adalet Bakanlığında, Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması, Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması, hâkim ve savcı alımları ve görevlendirilmeleri, yazı işleri müdürlerinin rotasyona tabi tutulması, adli ve idari yargı yazı işleri müdürlüğü görevde yükselme sınavları, dışarıdan yargı personeli alımları son yıllarda tartışmalar yarattığı,
yargının bağımsızlığı, liyakat ve kariyer, eşitlik ve adalet ilkeleri bu tartışmalar nedeniyle tahrip olduğunu vurgulamıştır.

Açıklamanın tam metni aşağıdadır.
BASINA VE KAMUOYUNA



192px; 230px; 2013 yargı yılı açılış töreni sonrasında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyizoğlu’nun konuşmasına dönemin Başbakanı Erdoğan’ın tepki göstermesi üzerine AKP tarafından yasal dayanağı kaldırılarak 1943 yılından bu yana süren bir gelenek olan yargı yılı açılış töreni zorunlu olmaktan çıkartılmıştır.
Yargı yılı açılış töreni yargı alanında yaşanan sorunların tartışılması ve yargı ve savunma makamlarının taleplerini yasama ve yürütme organlarının temsilcilerine doğrudan ifade etmelerini amaçlamaktadır. Törenin Yargıtay’ın ev sahipliğinde yapılıyor olması yargının bağımsızlığının sembolü iken törene katılanların bileşenleri ise kuvvetler ayrılığını temsil etmektedir.
AKP/Saray rejiminin 17-25 Aralık sürecindeki “ne istediler de vermedik” söylemi 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
“kandırıldık, aldatıldık” söylemine dönüşmüş olmakla birlikte gelinen noktada 15 Temmuz darbe girişiminden ders çıkarılmadığı görülmektedir.

AKP/Saray rejiminin geçmişte yapılan eleştirilere tahammülsüzlüğü yargı yılı açılış törenlerini yasal zorunluluk olmaktan çıkarmaya kadar giderken iki yıl sonra yapılan açılış tören tabiri caiz ise muhtarlar toplantısına dönüşmüştür.
Yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü gibi evrensel ilkelerin sözünün bile edilmediği, ana muhalefet partisi ile TBB başkanının katılmadığı yargı yılı açılış töreni Yargıtay Başkanı ve Cumhurbaşkanının ağırlıkla 15 Temmuz sürecine dair yaptığı değerlendirmelerle sınırlı kalmıştır.

Yüksek yargı üyelerinin Cumhurbaşkanı ile birlikte Rize seyahatinde birlikte çay toplamalarının ardından dün gerçekleşen yargı yılı açılışında ortaya çıkan fotoğraf, partili olduğunu kendisinin bile gizlemediği aynı zamanda yürütmenin de başı olan Erdoğan’ın yasama ve yürütmeden sonra yargıda da tek adam dönemini başlattığı gün olarak tarihe geçecektir.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile TBMM devre dışı bırakılarak halk iradesinin yok sayılmıştır. OHAL kanununa aykırı olarak çıkartılan KHK’lar ile ülkenin yönetilmeye başlanması, beklide en fazla adalete ihtiyaç duyulan bir dönemde yargı yılı açılışında yargı sisteminin içinde bulunduğu sorunların bile tartışılmaması yeni dönemde yargının bağımsızlığına dair beklentileri boşa çıkarmıştır.
Yargıtay Başkanı’nın darbecileri kastederek adil yargılama onlara en büyük cezadır söyleminin akşamında çıkartılan KHK’lar ile sorgusuz sualsiz, savunmaları bile alınmadan 50 binin üzerinde kamu emekçisi isimleri resmi gazetede yayınlanarak işten çıkarılırken, yargıdaki hâkim ve savcı açığı için emekli olan hâkim ve savcılar tekrar göreve çağırılmaktadır. Savunma hakkının yok sayılarak yapılan işten çıkarmalar hukuki mesnetten yoksun olup, masumiyet karinesi ve suçların şahsiliği ilkesi yok sayılmıştır.
Kamuda yaşanan kadrolaşma, liyakatin askıya alınması, devletin bir bütün olarak laiklikten uzaklaşmasının sonucu 15 Temmuz darbe girişimini getirirken, böylesi bir süreçte emniyette ve yargıda türbanın serbest bırakılması Paralel devlet yapılanmasının yerinin başka cemaatlerle doldurulacağını göstermektedir.
12 Eylül askeri darbesi bile yaşanmayan uygulamaların 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanması ve bunun da millet iradesi yaftası ile yapılması AKP/Saray rejiminin yaşananları Allahın lütfü olarak görerek dönemi bir fırsata dönüştürüp kendi otoritesini güçlendirme çabasından öte bir şey değildir.
Değerli Basın Emekçileri;
15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından gerek ilan edilen OHAL gerekse Paralel Devlet Yapılanmasının sonucu olarak kamudaki kadrolaşma çabalarının sonuçları tartışılmaya devam etmektedir.
Adalet Bakanlığında, Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması, Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması, hâkim ve savcı alımları ve görevlendirilmeleri, yazı işleri müdürlerinin rotasyona tabi tutulması, adli ve idari yargı yazı işleri müdürlüğü görevde yükselme sınavları, dışarıdan yargı personeli alımları son yıllarda tartışmalar yaratmış, yargının bağımsızlığı, liyakat ve kariyer, eşitlik ve adalet ilkeleri bu tartışmalar nedeniyle tahrip olmuştur.
Tüm kamu kurumlarında 15 Temmuz sonrasında başlatılan açığa alma ve gözaltı sayısı kamu kurumlarındaki kadrolaşmanın boyutlarını ortaya koymaktadır. Gerek kamuya dışarıdan alımlarda gerekse görevde yükselme sınavlarında tüm uyarılarımıza karşın mülakat sisteminin uygulanması gelinen nokta açısından kadrolaşmanın manivelası olmuştur.
Son yıllarda neredeyse tüm kamu kurumlarında yazılı sınavla merkezi atamalar durdurularak mülakat sistemine geçilmiştir. Artık kamuda herhangi bir yapının kadrolaşmasının önüne geçmenin tek yolunun liyakat ve kariyer ilkeleri doğrultusunda hareket etmek olduğunun tespiti önemlidir. Kaldı ki her zaman belirttiğimiz gibi nitelikli kamu hizmeti üretiminin koşulunun da bu yaklaşım olduğu ortadadır.
Paralel Devlet Yapılanması adı altındaki kadrolaşmanın boyutu, sınav sürecinde ve sonrasında sendikamızın “mülakat sınavının iptal edilerek atamaların yazılı sınav sonuçlarına göre yapılması” talebimizin ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarmıştır. 2010/KPSS sınavının Ankara 1. İdare Mahkemesi kararıyla 6 yıl sonra iptal edilmesi sonrasında ortaya çıkan mağduriyetlerin Adalet Bakanlığında yaşanmaması adına 28. 05. 2016 tarihli görevde yükselme sınavının mülakat kısmı iptal edilerek atamaların yazılı sınav sonuçlarına göre yapılmasını Adalet Bakanlığı’ndan talep etmemize rağmen bugüne kadar somut bir adım atılmamıştır.
Adalet Bakanlığı tarafından 9. 10. 2016 tarihinde düzenlenecek görevde yükselme sınavında mülakatta ısrar edilmesi yeni kadrolaşmaların önünü açacaktır
Diğer taraftan her yıl “Havuz Tayini” olarak nitelenen tayinler açıklanmış ancak OHAL nedeniyle tayinler 01. 01. 2017 tarihine kadar durdurulmuştur. Birçok yargı emekçisinin ilişiğini kesmiş, tayini çıktığı için taşınma işlemlerini başlatmış, gidecekleri yerde ev tutmuş ve hayatlarını yeni görev yerlerine göre planlamışken eski görev yerlerine geri çağrılması ayrı bir mağduriyet yaratmaktadır. Tayini çıkan yargı emekçilerinin yeni görev yerlerinde başlatılarak mağduriyetleri giderilmelidir.
Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, 14. 05. 2016 tarih ve 29712 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Yapılan değişikliklerle, Yazı işleri ve idari işler müdürleri ile mahalli bilgi işlem ve mahalli adli sicildeki şube müdürleri belli hizmet sürelerine bağlı olarak zorunlu rotasyona tabi hale getirilmektedir.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ortaya çıkan tablo, açığa alma işlemleri, yargı hizmeti üretimini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle Yazı işleri ve idari işler müdürleri ile mahallî bilgi işlem ve mahalli adli sicildeki şube müdürlerine yönelik rotasyon yönetmeliği iptal edilmeli, uygulama durdurulmalıdır.
Yargı yılı açılış töreninde yargının iş yükünün fazlalığından dem vuran Yargıtay Başkanı 70 bin yargı emekçisini yok sayarak yargı alanını hâkim ve savcılarla sınırlı görme anlayışını sürdürmüştür. Yargı emekçilerinin yaşadığı sorunları görmemekte ısrar eden siyasi iktidar sendikamızın taleplerine kulaklarına tıkadığı için yargı bu hale gelmiştir. Yargıda iş yükünün yoğunluğuna karşı kadrolu istihdam bir an önce sağlanmalı, yargı emekçilerinin fazla çalışma karşılığı ücretleri her hangi bir sınırlama yapılmaksızın ödenmeli angarya çalışmaya son verilmelidir.
Bağımsız yargı demokratik rejimlerin teminatı olup, OHAL değil demokrasi,
Adalet, liyakat ve emeğe saygı istiyoruz!
kckimg 0 class=avatar name=haber src=http://www. bes. org. tr/resimler/haber/157c96084d33b5.jpg”>

/kck/bodyrnkck/html