ABDULLAH AYSU: DEVLETİN KAMBURU (08. 07. 2016)

202

Bazılarına göre çiftçiler yan gelip yatandır. Kimilerine göre dağda, bayırda, kırda yetişen şeyleri toplayıp satan. Bazı iktisatçı ve siyasetçilere göre de devletin kamburu, vergi vermeyenleridir.
Anlayacağınız insanların karnını doyuran, sırtını giydiren çiftçiler hakkında olumlu konuşan nerdeyse yok gibidir.
Adlarına konuşulur, kararlar alınır ve uygulanır…
Bir de haklarında peşin hüküm verilir; tembel, muhafazakârdırlar denilir geçilir. Üzerinde kafa yorulmaz.
çiftçilere sordum anlattılar. En başından anlatın, ben bir tam anlayayım ki, eksiksiz anlatabileyim dedim.
Onlar da en başından anlattılar: “Tarlayı ekime hazırlamak için önce işleriz, bu aşamada dekara 2 litre mazot kullanırız. Ekim öncesi kazayağı çekeriz ve tarlayı ekime hazırlamak için dekara toplam 4 litre mazot harcarız. Sıra ekime gelir, ekim için de dekara 2 litre mazot, 20 kg tohum, 20 kg DAP gübresi ve 200 gr ilaç alır, atarız. Nisan ayı gelir. Üst gübre olarak, dekara 20 kg üre saçarız. Havalar iyi giderse dekara 10 kg daha takviye gübre atarız. Bu mevsimde süne ve yabani otlara karşı ilaç atarız. Bunlar için dekara 1 litre mazot kullanırız. Tarla suluysa baharda iki sefer sularız. Sulama için de, dekara 1,5 litre mazot harcarız” diye sıraladılar.
Gübre ilaç ve tohumu bir kenara bıraktığımızda Türkiye genelinde çiftçiler yılda 3,5 milyar litre mazot satın alır, kullanırlar.
Mazotun litre fiyatını ortalama 4 TL kabul edersek, çiftçi yıllık 4X3,5= 14 Milyar TL mazot parası öder. Bu 14 milyarın %70’e yakını Katma Değer Vergisi (KDV) ve özel Tüketim Vergisidir (öTV). Yani 9,8 milyarı, yaklaşık 10 milyarı vergi olarak devletin kasasına dolaylı vergi olarak gider. Bununla kalmaz ki çiftçinin ‘soyulması. ‘ Tohum, ilaç alırken KDV ödemesiyle sürer sömürülmeleri. Gübre de vergi yeni kaldırıldı, ama fiyat belirlemesini şirketler kendi başlarına yaptığı için gübre fiyatları düşmez devamlı artar. Onlar da keyfince sömürür çiftçiyi.
çiftçi her yıl 5 milyon tonu aşkın gübre kullanır. Satın aldığı gübreye yıllık yapılan zammı ve tohuma, ilaca ödediği KDV’nin hesabını da çiftçiye haksız/bilmez yere laf edenler hesaplasın artık.
Devam edelim. Hasat zamanı gelir çiftçi, biçerciye dekar başına 12 TL öder. Ürünü borsaya kendisi nakledecekse dekar başına 0,5 litre mazot kullanır. En az 3 gün ürününü satmak için kuyrukta çile çeker, beklerken harcama yapar. Satışa buğdayını getirdiğinde 10 TL park parası, 35 TL kantar parası, buğdayından 50 kg’a yakın numune için hortum daldırılarak alınır, sonrasında o buğday ticaret odasına gider. Bitmedi. Buğdayı sattın alan kişinin deposuna buğdayı götürür aracı damperli ise, yani kendi kendine boşaltıyorsa bile ton başına 3,75 TL hamaliye öder, mecburi!
Hala bitmedi. Ürünü bütün bu süreçlerden aşırmayı becerdiyse, hasad zamanı dolu ve yağmur gazabına uğramadıysa devlet bir kez daha ortaya çıkar. Dolaylı vergilerden sonra dolaysız kesinti tırpanını sallar, biçer çiftçiyi. Kazancın neti üzerinden değil, bu kez ürünün brütü üzerinden (Osmanlı öşürü misali) keser alır.
Bu kesinti miktarının oranı da şöyledir: Stopaj %2, Bağ-Kur %2, Ticaret Odası da brütün %0,6’sını keser kasasına atar. Yani çiftçinin kazanıp kazanmadığına aldırmadan ürünün
%4’ünü devlet alır, Ticaret Odası, %0,6’sına el koyar.
İşte çiftçinin hali pür melali budur. “Devletin sırtında kambur olan”, acımasızca sömürülen çiftçiyken, kan emici keneler kambur olarak görür ve anlatır. Karar sizin!
08. 07. 2016 – öZGüR GüNDEM