ERGİN YILDIZOĞLU: TÜRKİYE ÇOK KÖTÜ BİR YERDE (04. 07. 2016)

213

AKP dışında herkes, “Türkiye’nin
çok kötü bir yere geldiğini” düşünüyor. AKP yönetiminin
Suriye
saplantısını
geride bırakarak IŞİD’e karşı savaşa doğrudan katılmaya,
Gazze
ambargosunu kaldırma
saplantısını bırakarak İsrail’le ilişkileri normalleştirmeye yönelik Makyavelist manevraları
“bu kötü bir yerde olma”durumunu düzeltmiyor. Atatürk Havalimanı’nda patlayan bombalar, durumun daha da kötüleşeceğini düşündürüyor.
Kaplanın sırtına binenler. . .
Bu kötü durum, AKP’nin,
Kaplanın
sırtına binebilirsiniz ama sonra yem olmayı
göze almadan inemezsiniz. . . “
deyimini akla getiren dış politikasının bir sonucu.
Aslında aynı deyimi Türkiye’nin egemen sermayesinin, AKP’nin sırtına binerek, siyasal İslamı demokratik kurallara uyumlu hale getirme fantezisi bağlamında da kullanabiliriz. Bu fanteziye göre, Kürt sorunu çözülecek, Ortadoğu Türkiye kapitalizminin kullanımına açılacak, bu arada ülkenin enerji sorunu da aşılacaktı. Bugünkü “çok
kötü durumun” ortaya çıkmasında egemen sermayenin de büyük payı var, o da bindiği yerden inemiyor!
AKP yönetimi aldığı o destekle kısa sürede, kendini “Tanrı” olmasa bile,
“Tanrı’nın seçilmiş aracı”
sanma hastalığına kapıldı; Suriye’de rejimi değiştirme heyecanıyla gitti bu kez kendisi bir canavarın, cihatçı hareketin, IŞİD’in sırtına bindi. Bu canavarı sürerek Şam’dan Gazze’ye, Mısır’a kadar bölgeye bir Osmanlı barışı getirecekti.
Sonrası malum. . . Yangın, yıkım, terör, ülkenin yönetilemez hali, oldukça artan baskı, keyfileşen devlet şiddeti,
yasamayürütme-
yargı üçlüsünü AKP lideriyle”bir”leştirerek
merkezileşen totaliter, giderek faşizan özellikler kazanan bir rejim,“Sünni İslam ve “değersiz ötekiler”
olarak bölünmüş bir toplum.
Şimdi AKP “canavarın sırtından” inmek istiyor. İnince canavara yem olamamak için Batı’ya sığınmaya çalışıyor. Batı, “Canavarla
birlikte olmaz! önce canavarı öldür,sonra sen gel” diyor.
Ne yazık ki AKP yönetiminin, siyasal İslamın düşünce sistemine bakınca,
“hemkendini hem de ülkeyi bu canavara yem
edecek”
diye düşünmeden edemiyoruz.
Bu kötü durumdan nasıl çıkılır?
Geniş bir “Demokrasi Cephesi” oluşturma çabaları var, ama ne yazık ki bu kötü durumdan hasar görmeden çıkmak olanaklı değil. “Demokrasi Cephesi” için çalışırken, şunları da göz önüne almak gerekiyor: AKP siyasal İslamın partisidir, siyasal İslam cihatçı gruplarla politik, pratik, ideolojik olarak bütünleşmiştir. IŞİD’in Türkiye toplumunda bir ilişkiler ağı, lojistik ve personel desteği var. Devletin güvenlik yapılanması içinde kurduğu söylenen ilişkilerden oluşan karmaşık bir yapılanma söz konusu. Devletin başı, MİT’e güvenini kaybetmiş. Kürt sorununda silahların susmasına olanak sağlayacak bir barış ve siyasi pazarlıklar sürecine geri dönmeden, cihatçı terörle mücadele edilemez. Türkiye’nin Suriye politikasının, ülkeyi bu bataklıktan çıkaracak biçimde değişmesi gerekirken, “U” dönüşünden sonra, IŞİD’le doğrudan savaş adına daha derinlemesine girme olasılığı beliriyor. Bu “U” dönüşün, siyasal İslamın genç-proleter kesimlerinde radikalleşme eğilimlerini güçlendirme olasılığı yüksek. AKP, iktidarı seçimlerle devredecek sıradan bir parti değil.
Durumun düzelmeden önce, daha
da kötüleşme”
olasılığı çok yüksek.
Bu kötü durumdan çıkmaya başlamak için
siyasal İslamı
anlayabilen bir önderlik, meydanlarda büyük kalabalıklar, genel seçimlerde AKP’yi hükümetten düşürebilecekezici
bir sonuç gerekiyor. Bunu başarabilmek için de Siyasal İslamın toplumdaki etkisini kırabilecek,
kitlesel, kurumsal
ve kültürel
bir güce sahip, laiklikten taviz vermeden kapsayıcı olmayı başarabilecek demokratik bir muhalefeti hızla inşa etmek gerekiyor.
04. 07. 2016 – CUMHURİYET