ABDULLAH AYSU: MÜJDE Mİ ACABA’ (01. 07. 2016)

202

önemli buğday ambarlarından biri olan Polatlı’dayım. Buğday üreticileri kaygılı! Gök öfkeli mi öfkeli… Gök, koyu griye dönmüş, patladı patlayacak; eli kulağında. çiftçiler; “patlayacak gökten dolu yağarsa mahsul biter, yağmur yağarsa kalite gider”, diyor. Anlayacağınız, endişe diz boyu buralarda. Başbakan Binali Yıldırım, salı günkü grup toplantısında çiftçiye ve esnafa “müjde(!)” diye bir dizi açıklamalarda bulundu. Buğday fiyatını da açıkladı. Yanında başka açıklamalarda da bulundu.
Başbakan buğday fiyatını açıkladı, açıklamasına da, çukurova’da buğday hasadı biteli hayli zaman oldu. Oralarda atı alan üsküdar’ı geçti. Birçok bölgede hasadın eli kulağında, bitmek üzere… İç Anadolu’da ise endişeli bekleyiş sürmekte. Herkesin temennisi; mahsul yerine keder biçmemek!
Şimdi Binali Yıldırım’ın çiftçilere müjdesine bakalım. Siz karar verin. Başbakan, Anadolu sert ekmeklik buğdayın fiyatı 91 krş/kg. olarak açıkladı. Peki, geçen yıl ne kadardı? 85 krş/kg. Yani geçen yıla göre artış, yüzde 7,5 civarında. üstelik bu fiyat, Anadolu sert ekmeklik buğday, buğday çeşitlerinin içinde birinci kalite ve fiyatı da buğdaya verilen fiyatların en yükseği.
Gazeteler, işte bu Anadolu sert ekmeklik buğdayın fiyatını manşetlere taşıdı. Ancak basın ve medyanın haberi böyle veriş biçimi, buğdayın tamamına yüksek bir fiyat verilmiş gibi algılandı. Oysa ki, Anadolu sert ekmeklik buğday, toplam buğdayın içinde az bir oranı teşkil eder.
Esasen Başbakanın açıkladığı fiyat, otomatiğe bağlanmış, artık usulen açıklanan bir fiyat. Her yıl ilgili bakan veya başbakan buğday için yüzde 7-8 artışlı bir fiyatı açıklıyor. Bunu da müjde diyor, göz boyamaya çalışıyorlar. çiftçiler kanmıyor, ama kamuoyu çiftçiye bir şey verilmiş sanıyor. çiftçiler; her bölgeye has ayrı ayrı belirlenmiş, maliyet+%25 kazanç+ insanca yaşam payının eklendiği bir fiyatın açıklanmasını bekliyor ve bunu müjde olarak kabul edecek. Gerisi çiftçiler için kara habere eşdeğer.
Başbakan açıklamasında ayrıca; “6,5 milyon hektar büyüklüğündeki 184 ova tarımsal sit alanı ilan edildi. Buralara tohum atılacak, fidan dikilecek, tarım arazisi olarak kalmaya devam edecekî de, dedi. Geri kalan tarım arazilerinin tarım arazisi olarak kalacağının garantisi olmayacak mı, kafalar karıştı. Aslında tarımsal topraklar sınıflara ayrılmıştı. Tanımlanmış bu tarım arazileri ìamaç dışı kullanılamazdı”. Bu açıklama, ilk olarak, hali hazırdaki tarım arazilerin eski tanımlamaları geçerliliğini yitirdi mi? Sadece sit alanları olanlara mı dokunulmayacak? Belli değil.
İkinci olarak, 23 milyon hektar tarım arazimiz var diye düşünmeyin, tarım arazimiz 6,5 milyon hektar demek mi?
Başka bir deyişle, Türkiye gıda egemenliğini garanti altına alacak oranda bir toprağa sahip ol(a)mayacak mı? Sit alanında olmayan çiftçiler üretme haklarını kaybedecek, üretemeyecekler mi?
Açıklanmaya muhtaç bir açıklama bu. Üçüncü olarak da, tarım topraklarının korunması Anayasal güvence altındaydı. Anayasa değişmediğine göre hala öyle olması gerek. Bu açıklamadan sonra Anayasa’nın toprak konusunda bir ehemmiyeti kalmadı mı? Yetkili birileri açıklasın. Anayasa var mı, yok mu? Tarım topraklarımız anayasal güvence altında mı, değil mi? Bilelim.
01. 07. 2016 – öZGüR GüNDEM