ERKAN AYDOĞANOĞLU: FON MU, ARPALIK MI’ (09. 06. 2016)

186

İşsizlik sigortası fonunun işlevi ve sürekli gündemde tutulan “kıdem tazminatı fonu” tartışmaları sürerken, iddia edildiğinin aksine, bilinen anlamda bir emeklilik sistemi olmaktan çok, başlı başına bir “tasarruf ve yatırım” uygulaması olan “bireysel emeklilikte otomatik katılım” tartışmaları gündemde.

Hükümetin, bireysel emeklilik sistemine “otomatik katılım” olarak adlandırdığı ve 45 yaş altı ücretli çalışanları ilgilendiren “zorunlu bireysel emeklilik” ile ilgili yasal hazırlıklarda son aşamaya gelindi.

Hükümetin yapmak istediği yasal düzenlemeye göre, 45 yaş altında bulunan tüm ücretlilerden otomatik olarak her ay 100 TL kesinti yapılacak ve en az 6 ay boyunca yapılan “zorunlu” kesintilerin ardından isteyen bu süre sonunda sistemden çıkabilecek. Ancak çıkış işlemlerinin nasıl olacağı ve sistemden çıkmayı zorlaştırmak için yeni bir kesinti yapılıp yapılmayacağı belli değil. Hükümetin hesabı bu yöntemle 10 yıl içinde 100 milyar TL’den fazla kaynak yaratmak.
Türkiye ekonomisinin rotasının çizildiği 24 Ocak 1980 kararları ve sonrasında hayata geçiren istikrar programları, ekonomik kaynakların nasıl toplanacağı ve kimler için kullanılacağına ilişkin olarak geçmişte çok sayıda fon oluşturuldu ve işletildi. Başlı başına bir düzenleme olan açık ve gizli fonlar üzerinden oluşturulan “fon ekonomisi” uygulamalarında bugüne kadar sadece sermayenin kârlı çıkmış olması, hükümetin bu konuda neden bu kadar ısrarcı olduğunu gösteriyor.

Fon sisteminde ileride karşılaşılacak muhtemel risklere karşı (örneğin olası bir ekonomik kriz durumunda) yapılacak ödemeleri karşılamak amacıyla yapılan kesintiler bir havuzda birikiyor gibi görünüyor fakat havuza giren para anında başka alanlara aktarılabiliyor. Fon sistemlerinin genellikle uzun vadeli olması, çeşitli finansal yatırım araçları üzerinden “işletilerek” sermayeye kaynak aktarımı, borç ödemeleri ve bütçe harcamalarında yaşanacak olası sorunlar için kullanılabilmesini kolaylaştırdığı için tercih edildiğini de belirtelim.

Türkiye’deki fon uygulamasına baktığımızda başlangıçta belirli bir amaca yönelik kullanılmaya başlamış olmasına rağmen, zamanla neredeyse her alandan kaynak toplayan, çoğu zaman kullanım amaçlarının dışına çıkan bir sisteme dönüştü ve devlet eliyle “paralel ekonomi” yaratıldı.

İşsizlik sigortası fonu gibi, bugüne kadar oluşturulan fon kaynaklarının başta patronlar olmak üzere, bütçeye, başka fonlara, yandaş şirketlere aktarılmasındaki kolaylık, fonların çeşitli yöntemlerle denetim dışında bırakılabilmesi, özellikle bu kaynakları kullananlar açısından çok cazip olduğu için isteniyor ve destekleniyor.

Zorunlu tasarruf, konut edindirme yardımı (KEY) ve benzeri fonların işçi ve emekçilerin ücretlerinden istekleri dışında, “zorla kesinti yapılarak” oluşturulması ve bütçe için önemli bir kaynak gibi görülmesinin yanı sıra asıl amacı dışındaki alanlarda değerlendirilmesi, devlet öncülüğünde kurulan fonların potansiyel birer “arpalık” olarak kullanıldığını gösteriyor.

Geçmişte “zorunlu tasarruf fonu” gibi uygulamaların fiyasko ile sonuçlanması, son olarak işsizlik sigortası fonunda biriken paranın çok küçük bir bölümünün gerçek işlevine uygun olarak harcanıyor olması, yıllar içinde büyük ölçüde sermayenin “sıcak para” ihtiyacını karşılamak için kullanılan fon sistemine karşı çıkmak için yeterli.

İktidarın ve şirketlerin tuzaklarla dolu söylemlerine kanmadan, emekçilerin cebindeki parayı gasbetmek ve “tasarruf” adı altında sermayeye “sıcak para” yaratmak dışında herhangi bir işlevi olmayan her türlü fon önerisine mesafeli yaklaşmak ve bir pazarlama tekliği olarak dillendirilen yalanlara inanmamak gerekiyor.
09. 06. 2016 – EVRENSEL