LEYLA ALP: FUTBOL SADECE FUTBOLDUR! (26. 04. 2016)

210

On birer oyuncudan oluşan iki takım arasında, bir topla ve elbette ayakla oynanır. Futbol maçları dikdörtgen şeklindeki çimle kaplı sahada yapılır.
Ve iki kale vardır. Her iki takım da söz konusu topu karşı takımın kalesine atmaya çalışır. Ve oralarda bir insan bulunur ona da kaleci denir.
Kalecinin işi topun kaleye girmesini engellemektir. Diğer 10 oyuncunun işi ise topun kaleye girmesini sağlamak.
Kaleci dışında, defans, orta saha ve forvet, sağ bek, sol bek pozisyonda oynayan oyuncular vardır. Defans, karşı takımın yaptığı hücumları en geride karşılayan; Sağ bek savunmanın sağ ve sol bek ise savunmanın sağ tarafında görev yapan oyuncudur.
Forvet, gol atmak olan ve rakip kaleye en yakın oyuncu, orta saha oyuncusu ise defans ve forvet arasında kalan, hem defansif ve ofansif görevler üstlenir.
Futbol sadece futboldur. Kaleciler hariç toplam 20 oyuncu ‘meşin yuvarlak’ denen topun peşinden toplam 90 dakika koşarlar. Bir yarı toplam 45 dakikadır. 90 dakika sonunda en fazla gol atmayı başaran takım galip gelir. Atılan gol sayısı eşitse maç berabere tamamlanmış olur.

Futbol sadece futboldur. Penaltı, taç, kale vuruşu, faul, köşe vuruşu, ofsayt gibi oyuna özgü kavramlar vardır. Ve nedense erkekler kadınların bu kavramlardan özellikle ofsaytı bilmediğini düşünüp bunla mutlu bile olur.
Futbol sadece futboldur. Kuralları vardır. Maçların kuralına uygun oynanması için bir orta hakem, iki yardımcı hakem ve bir dördüncü hakem tarafından yönetilir. Temel kural topa el veya kolla müdahale etmemektir. Maç sırasında iki defa sarı kart gören oyuncu, kırmızı kartla cezalandırılır, yani oyundan çıkarılır.
Futbol sadece futboldur. Onun endüstriyel bir hale gelmesi, kulüplerin durumu, şifreli yayınlarla maç izlenebilmesi, futbolcuların milyon doların anlaşmalarda alınıp satılması buna engel değildir. İki takım arasında oynan bir oyundur.
Tribünlerde şahit olduklarımız ise bu ülkenin küçük özetidir. Yani izdüşümüdür. Ankaragücü- Amedspor maçı bu ülkenin hiçbir yerinde bir insan Kürt olduğu için linç edilmeye çalışılmamış olsaydı gerçekten tuhaf olabilirdi.
Birkaç gün önce barış istedikleri için bir aydan fazla cezaevinde kalan akademisyenlerin duruşmasını izledik. O akademisyenler için “kanlarınızı içeceğiz” diyen bir mafya bozuntusu hakkında dava açılmış ve tutuklanmış olsaydı maçlarda yaşanan bu şiddete şaşırabilirdik.
Ankaragücü –
Amedspor maçında yaşanan linç girişimine ses çıkarılmış, engellenmiş olsaydı, Trabzobspor – Fenerbahçe maçında yaşananlar için “ne oluyor yahu” diyebilirdik.

Futbol sadece futboldur. Ve biz de sahalarda ve tribünlerde gerçeğimizi yaşıyoruz. Kimse ile kardeş olmadığımız için olmak istemediğimiz için karşı takımın taraftarını boğazlamak, bıçaklamak istiyor ve bunu yapıyoruz. Sadece biz kazanmak istediğimiz için, kendimizden başka hiç kimseye ve hiçbir şeye tahammülümüz olmadığı için hataları gören hakeme küfür ediyor onu dövmeye kalkıyoruz.
Futbol sadece futboldur…
Topun suçu yok… Malzeme insandır. İnsan bu dünyadaki varlıkların en bencili ve bazen en sefilidir. Ama onu diğerlerinden ayıran ahlakı, etik kuralları, vicdanı ve aklıdır denir. Yani en basitinden ayıplanacağını bildiği şeyi yapmaya çekinir, yani karşılığında ceza alacağını bildiğinde birisine zarar vermekten korkar.

Bunun için yasalar, kurallar, kanunlar ve toplumsal kurallar vardır. İnsan ilkelliğinden ve bencilliğinden sıyrılsın aklı ve vicdanıyla hareket etsin diye okullar, ibadethaneler ve diğer sosyalleşme ortamları vardır.
Bir taraftardan saldırgan yaratmak, bir taraftardan ırkçı yapmak siyasetin becerisidir. Ve bu ülkenin siyasetçileri bir futbolcuya “Yamyam” dendiğinde bir teknik direktör “kapıcı çocuğu” denilip aşağılandığında, bir katil “hepimiz Ogün’üz” diye sahiplenildiğinde hiçbir şey yapmadıkları nefret söylemi üzerine tek bir söz söylemek yerine bu söylemleri üretip çoğalttıkları için sorumludur. “Hah iş gene siyasete bağlandı” demeyin. Evet futbol sadece futboldur başka türlü bir şey olmasının sebebi de sonucu da siyasetçiler ve yasalardır. Bu yasaları koyanlar, uygulayanlar oyunu kuralına göre oynamış olsalardı her gün en az bir kişi ölüyor olmazdı. Ülkede insan canı topraktan daha aziz olurdu.
Nefret tohumu ektiğini yerde sevgi yeşermez. öldürmekle övünüyorsanız hayattan bahsetmek güçleşir. öleni değil öldüreni, zulme uğrayanı değil zulmedeni övüyorsanız zehir her yere dağılır. Şimdi statlarda yaşanan tam da budur. Aynı şey Taksim’de, Düzce’de, Kocaeli’nde, herhangi bir otobüs durağında, okulda, iş yerinde de yaşanıyor. Bir futbol maçında yaşanıyor olmasında bir gariplik yok sadece daha medyatik…
10 Ekim’de Ankara’da hayatını kaybeden insanlar anılmak yerine yuhalanıyorsa ‘yeniliğe’ değil ilk insandan daha kötü bir yere doğru gidiyoruz demektir. Ve bunda topun bir suçu yoktur. Ya ırkçılığa, nefrete karşı mücadele edeceksiniz ya da bunun karşılığında göreceğiniz şiddete razı geleceksiniz. Aklı, vicdanı, ahlakı olan birincisini seçer, ikincisini seçenin başının dertten ve ölümden kurtulduğu görülmemiştir.
İyi oynayan kazansın…
26. 04. 2016 – T24