GÜRAY ÖZ: YENİDEN DİYEBİLMEK İÇİN’ (22. 04. 2016)

192

AKP’nin sabırlı, inatçı, yukarıdan aşağıya uygulamaları, aşağıdan yukarıya yaygın alt kültürden yararlanan tarikat eylemleriyle laiklik devlet katından kovuldu. Hurafeyi yaşam alanından uzaklaştırmış, geniş bir toplumsal meşruiyet kazanmış olmasına karşın ağır darbe yedi. Bu aynı zamanda siyasal, toplumsal, kültürel gerilemeye denk düşüyor. Karanlığa açılan kapı kısa sürede kapatılamaz, laikliğin toplumsal alandaki kazanımları korunup geliştirilmezse Türkiye İslamcı bir faşizmin zorbalığı ile baş başa kalacak; Osmanlı döneminde bile görmediği bir gerilemenin kucağına düşecektir.

***


Laikliği savunanlar,
İmam Gazali‘nin zaferi ile sonuçlanan İslam anlayışı ile hesaplaşmak durumundalar. çünkü tarih sanki orada durmuş gibidir. O zamanki yol ayrımında hurafeyi egemen kılan anlayış Gazali’den Ayetullahlara, Suudi Vahabiliğinden IŞİD vahşetine uzanan bir çizgide ilerledi. Batı’da ise Aydınlanmanın ışığında Hıristiyanlığın iç hesaplaşması uzun sürse de tamamlandı. Modernizm tartışmayı sınıflar mücadelesi alanında bir başka düzeye taşımayı başardı.
***


Türkiye’nin, Kurtuluş Savaşı sonrasında laikliği bir devlet politikası haline getirebilmesi büyük bir adımdır. Bunun geri bir toplumsal gerçeklik içinde başarılabilmesi ayrıca üzerinde durulması, düşünülmesi, toptancı bakışla mahkûm edilmemesi gereken bir başarıdır. Ne var ki, gelişen kapitalizmin, devlet desteği ile palazlanan burjuva siyasetinin antikomünizmle beslenen laiklik karşıtı harekete olan ihtiyacı ağır basmış, siyasal alanda laiklik karşıtlığı prim yapmış;
“temsili demokrasinin”
iktidar- kitle-seçmen ilişkisi, laikliğin yukarıdan darbe almasına yol açmıştır.
***


Şimdi yeni bir dönemeçteyiz; artık laik devlet yoktur. Hurafeyi denetlesin, devletin laiklik anlayışının bekçisi olsun diye kurulmuş Diyanet İşleri işlev değiştirdi; yeni dönemin hurafeye ağırlık veren anlayışının yaygınlaştırılmasının aracı haline geldi. İktidar partisi devlet katında varlığını güçlendirdikçe, bu durum kemikleşecek, giderek toplumsal alanda gücünü hâlâ bir ölçüde koruyan laiklik törpülenecek; siyasal, kültürel, ekonomik her tartışma çözümü din alanında arayacaktır.
***


Muhalefet partilerinin duruma kendilerini alıştırdıklarını, referanslarını giderek daha fazla din alanından seçtiklerini görüyoruz. Laiklik savunusu
“bu konu dinde
nasıl çözülür”
sorusunun eşliğinde yapılır oldu. Laikliğin temel olduğunu söyleyen partiler aklın özgürleşmesi hedefini unuttular; kitlesel güç kazanmanın yolunun geriliğe ayak uydurmak olduğunu sanıyorlar. Kadının özgürleşmesini saçını örtme hakkı ile açıklayan laiklik karşıtlığı şimdi siyasal görüşlerini örtünme tarzı ile önceden açıklama özgürlüğü kazanan devlet memurlarıyla, öğretmenlerle, avukatlarla meşrulaşıyor.
***


Karşımızda İmam Gazali’nin kılık değiştirmiş tilmizleri var. Mücadele besbelli ki zorlu olacak. Laikliği sınıflar mücadelesinin karmaşık dünyasında yeniden kuracağız. Yoksulluğun, gittikçe ağırlaşan gelir dağılımı eşitsizliğinin, sınıflar mücadelesinin bu tartışmaya aktif katılımını sağlamanın yollarını bulmak gerekecek.
Devletçi laikliğin kendini koruyamayan zafiyetinin giderilmesinin, aklın özgürleşmesinin toplumsal düzeyde kalıcı zafer kazanmasının başkaca bir yolu da yok zaten.
22. 04. 2016 – CUMHURİYET