ERGİN YILDIZOĞLU: FANTEZİ FELAKET, FETİŞ (04. 02. 2016)

208

Liberal entelektüellerin
“AKP demokratikleştirecek”
fantezisi çökerken bir felakete dönüştü. Dün bu fanteziye kapılanlar, bugünkü felakete katkıda bulunmuş olmanın ağrılarına katlanabilmek için bir
“kötü
Erdoğan”
fetişi yaratıp ona tutunmaya çalışıyorlar. Ne bu gerçekle ne de hatalarının kaynağıyla yüzleşmeye hiç niyetleri yok. Aksine, dün kendilerini aldatanların çevrelerinde dolaşmaya, masalarına oturmaya devam ediyorlar. Sanırım liberalizmin
“doğasında var”. . .

***

Liberal entelektüeller, biteviye hem kendilerini hem de halkı,
demokratikleşme,barış, savaş hatta devrim
gibi toplumsal dönüşümlerde, sınıflar arası ilişki ve çelişkilerin değil, bireylerin belirleyici olduğuna ikna etmeye çalışır. Kapitalizmi tek seçenek olarak sabitlemenin bir yoludur bu. Ancak bu
ikna ve sabitleştirme
bir imkânsızlıktır, çabalar biteviye
sınıfsal ilişkilerin, çelişkilerin realitesine
çarparak dağılır. Bu ikna ve sabitleştirme çabalarının, sürekli realiteye çarpmasının yarattığı ağrılara rağmen devam edebilmesi için de destekleyici
fanteziler, düş kırıklıklarını yadsımaya yardımcı olacak
fetişler
üretilir.

Bu bağlamda Türkiye’nin son 20 yılı ilginç bir örnek oluşturuyor. Bu ülkeyi 1950’lerden bu yana, hep dinci akımlarla flört eden, sürekli dini araçlaştıran, Müslüman, kültürel açıdan muhafazakâr, ekonomik açıdan liberal eğilimli liderler, partiler, ABD ve NATO’nun onayıyla yönetmiştir. Ne zaman bu yönetimler toplumsal muhalefetin, sınıf mücadelesinin basıncı ile
verimliliğini
kaybetse bu basıncı kaldırmak için devreye ordu girmiştir; ABD ve NATO’nun onayıyla. . .

Tüm bunlara karşın, 2000’li yılların başında, liberal entelektüeller, bu
“ülkedeMüslümanlara baskı yapılıyor”, “ordunun
vesayeti var”
gibi iddialarla, esas vesayet odağı, sermaye düzenini sabitlemeyi başardı.

***


Küresel krizi yönetme rejimi (neoliberal küreselleşme) ve ABD’nin Büyük Ortadoğu projesi için
“ılımlı İslam”
arayışı ile, Türkiye’de 12 Eylül darbesinin katkılarıyla önü açılan,
“28 Şubat”
ile BOP gereksinimleri doğrultusunda yenilenen İslamcı entelijensiyanın (bir entelektüeller sınıfı) iktidar hamlesi birleşince, ortaya siyasal İslamın partisi AKP çıktı.

Liberal entelektüeller, geleneksel
ikna
ve sabitleme
işlevine hizmet edeceğini düşünerek bu olgunun üzerine,
“artık
değişti muhafazakâr demokrat oldu”, “demokratikleştirecek”,
“Kürt sorununu çözecek”,
“vesayeti kaldıracak”, “ülkeyi dünyagücü yapacak”
fantezileriyle atlayıverdi.

Bu fantezilerin hepsi zaman içinde
“gerçekleştikçe”
müstehcen biçimler sergilemeye başladılar.
Demokratikleştirme
fantezisi
yerini,
kuvvetler uyumuna
dayalı başkanlık rejimi
arzulayan,
Hitler
Almanya’sını örnek göstereni, devlet görevlilerini mevzuatı bir kenara koymaya çağıran,
rejimin fiilen değiştiğini
açıklayan, kendisine Şef denilmesine izin veren bir liderin tek adam yönetimine açıldı.
Kürt sorununu çözecek
fantezisi, yerini
“kökünü kazıma”, “imha
etme”
projesine;
askeri vesayeti kaldırıyor
fantezisi, yerini kentlere tanklarla girmeye bıraktı.
ülkeyi dünya gücü
yapma fantezisi,
ülkeyi
“Suriye”ye benzetmeye başlayan bir sürece dönüştü.

Liberal entelektüellerin bu gelişmelere yaptıkları katkıların sonuçlarıyla yüzleşmeye hiç niyetleri yok.
Fanteziler
de yok oldu. Şimdi onlar, bu yokluğu yadsımaya yardım edecek bir
“kötü Erdoğan”
fetişi yaratıp ona tutunmaya çalışıyorlar:
“DevletErdoğan’ı
teslim aldı”, “AKP iyi de
Erdoğan
olmasa”; “Gül
iyiydi
Erdoğan
Kötü”; “Başbakan farklı düşünüyor ama
Erdoğan”. . . “Arınç
farklı. . . “

Liberal entelektüeller, hâlâ geçmişin
“yel değirmenlerine”
saldırmaya, muhalefet cephesinin toparlanma çabalarını sabote etmeye devam ediyorlar. Yakında bu
fetişde kırılacak, durumun, hakikati yadsınamaz olacak ama o zaman da
“artık
çok geç”olacak!
04. 02. 2016 – CUMHURİYET