NİLGÜN CERRAHOĞLU: TARİH YAZAN ‘GERİLEME RAPORU’ (12. 11. 2015)

202

Erdoğan‘ı
“kızdırmamak”
için 1 Kasım öncesinde üst üste ertelenen
“İlerleme Raporu”,
sonunda görücüye çıktı.

Ankara tarafından raporu
“hazmedilebilir”
kılmak için son ana dek üzerinde oynamalar olmuş; bazı pasajlar ve sözcükler değiştirilmiş.
örneğin en yaşamsal
“hukuk devleti”
bölümünde…
“2014 başından bu yanadurumun ciddi şekilde gerilediği görüldü”
ifadeleri, rapor açıklanırken hokus pokus”2014 başından bu yana bir ilerleme
olmadı!”ya çevrilmiş.
Gene de…

İster seçimden önce, ister sonra açıklanmış olsun, bu zehir zemberek bir rapor.

Seçimden önce açıklansa, gerçekte kaç kişinin oyu değişecekti?

Son
İpsos
araştırmasına göre;
“Türkiye’de halkın yalnız yüzde 5’i
demokrasi açığından şikâyetçi”ymiş.
Ankara’ya uyup da raporu zamanında yayımlamamakla, son tahlilde Brüksel sadece kendi ayağına kurşun sıkmış oldu.
Ama bu açmazlara rağmen,
“sulandırılmış
da olsa”
son derecede kritik konulara parmak basan bu raporu yok sayamayız.
Türkiye’nin ekonomik, mali, hukuki, sosyal, siyasi özgürlükler müktesebatının komple profilini çıkaran rapor adeta ülkenin
“emar”ını çekmiş.

AB ile on yıllık
“müzakere sürecinde”,
Türkiye’nin bulunduğu ve gerilediği noktayı betimlemek ve
“tarihe not düşmek
açısından”
çekilen emar çok önemli.
Konulan teşhisler ve kılı kırk yaran diplomatik dil, tüm çabalara rağmen, insana
“Vay anasına”
dedirten cinsten:
“Tatlandırılmış saptamalar eğer bunlarsa,
varın siz tatlandırılmamış versiyonu hesapedin!”
Yenilginin tutanağı

AB Komisyonu’nun
“2015 Türkiye
Raporu”na, kısaca bir büyük yenilgi ve ikiyüzlülüğün raporu da denebilir.
Yenilgi bizlerin; AB’yi Türkiye’nin
“muassır
medeniyet sıçramasında”
yol olarak görenlerin.
İkiyüzlülük; ortaklaşa Brüksel ve Ankara’nın…

On yıl önce Erdoğan’ın o
“AB
güzellemelerini”
hatırlayın.

“AB kilidini açan”
lider sıfatıyla havai fişeklerle karşılanan
“Avrupa fatihi Erdoğan”
o dönemde
“Biz AB yörüngesinde bir ülke
olmak için değil, AB’ye tam üye olmak içinbir sessiz devrim gerçekleştirdik”
diyordu ve
“üyelik için gereken tüm adımlarınatılacağını”
söylüyordu.
Eksen ‘sessiz devrim’le kaydı

On yıl sonra gelinen yer o hedefin tam 180 derece zıttı bir konum:
“Osmanlı
Selçuklu Cumhuriyeti”
projelerinden dem vurulduğu, halifelik düşlerinin canlandırıldığı bir ülke bundan böyle Türkiye.

Bu
“eksen kaymasına”
paralel biçimde, AKP hükümetlerinin
“AB hedefi”, tereyağından kıl çeker gibi berhava oldu.
Türkiye Osmanlı
“kapitülasyonları”
döneminde olduğu gibi tam, birebir
“AByörüngesine”
oturdu.
Brüksel ve
Merkel
ile
“AB sınır bekçiliği
konumu”
için girişilen ve AB medyasında
“kirli anlaşma”
sözleriyle tanımlanan ilişkiler zinciri, bir
“modern zamanlar kapitülasyonuilişkisi”nden başka bir şey değil.

Yola
“AB hedefi”
ile koyulup; Osmanlı türü
“kapitülasyon”
noktasına gelmek, karşılıklı bir ikiyüzlülük yarışı içinde cereyan etti. Avrupa’nın ereği, Türkiye’yi, ne içeri almak, ne salmak; hep eşikte yani
“yörüngede”
tutmaktı.
“üyelik oltası”na bu süreçte Türkiye’yi kaybetmemek için başvuruldu.

AKP aynı
“oltayı”,
gerçek
“sessiz
devrimini kolaylaştıran bir kamuflaj unsuru”
olarak kullandı.
Türkiye’de evet bir
“sessiz devrim”
oldu ama o
“sessiz devrim”
bizi AB’ye değil; Cumhuriyet öncesini restore etme doğrultusunda bir çizgiye yöneltti.

“Kopenhag kriterler”inin kamuflajı altında
“orduyu”
devre dışı bıraktıktan sonra; AKP, Brüksel yürüyüşünü,
Sarkozy‘ler ve Merkel’lerin yardımıyla hızla askıya aldı.

On yılda 35 fasıldan sade 1’i kapatılmış…
“2015 İlerleme Raporu”
bu büyük tiyatronun işte son perdesini aralıyor.
Başka hiçbir nedenle değilse bile, sırf bu nedenle tarihi önem taşıyor.
12. 11. 2015 – CUMHURİYET