BÜLENT FALAKAOĞLU: EKONOMİ BAŞKA BÖLÜYOR SİYASET BAMBAŞKA (09. 11. 2015)

204

Enteresan!Seçim sonrası garip bir duygu bölünmüşlüğüyle karşı karşıyayız.
Vatandaşların yarısı. . .
Baştan kaybedilmiş bölünmelerin sonucu gelen doğal yenilgiye üzülüyor.
Diğer yarısında ise büyükçe bir kesim. . .
Yapay bölünmelerin sonucu yer aldığı o blokta zafer duygusu yaşıyor.
Oysa. . .
Asgari ücret tartışması. . .
Ha geldi ha gelecek pozisyondaki yeni memur yasası. . .
Gündeme gelen kıdem tazminatı meselesi. . .
Ekonomik açmazlar ve faturaları. . .
Seçim sonrası, daha ilk hafta dolmadan gündeme gelen bu başlıklar zafer ve yenilgi bloklarını anlamsızlaştırıyor.
***’Baştan kaybedilmiş’ bölünme ne?
Eğer toplumu “ulusalcı-cumhuriyetçi” diye bölerseniz. . .
Şöyle bir dışta bırakma işlime yapmış oluyorsunuz: AKP (yüzde 49. 5), HDP (yüzde 10. 5), Saadet (yüzde 0. 7).
Toplamda yüzde 61.
Böyle bir kesimi dışta bırakırsanız, kırmızı çizgilerinizin esaretinde kaçınılmaz bir yenilgi yaşarsınız.
Yok, milliyetçilik ve muhafazakarlık belirleyici bölen olursa. . .
O vakit işin içine MHP, Saadet ve başka küsuratlar eklenir. Ve toplam dıştalama yüzde 63’e dayanır.
Yani böylesi bir bölünme de. . . Yenilgiyi daha ağırlaştırabilecek bir AKP sahası dışında bir anlam taşımıyor.
‘Altı ok’a göre bir blok yaratırsanız. . .
O okun biri HDP’ye, biri AKP’ye saplanıyor. O oklar MHP’nin de yüzde 10’unda hiçbir al beni yaratmıyor. Totalde yüzde 70’i telef eden bir oklar kombinasyonu işte.
Tüm bunlar değil de devletçiliğin sağına ve soluna savrulmuşsanız. . .
AKP, CHP, MHP’den bir demet yapın yüzde 80’i bulun.
Böylesi bir demetten devletleşen AKP’nin galibiyet çiçekleri derlemesi pek kolay!
Sıraladığımız türden her bölünmeyi. . . AKP’nin rahatlıkla bloklayabileceği bilindiği halde seçim sonrası neden bu büyük hüzün!
Bölünme biçimini sorgulamak yerine. . .
Ey CHP’liler, 7 Haziran’da
aldığınız oyu da, oranı da artırdığınız halde 1 Kasım hüznü yaşamak neden?
Ya da HDP’li dostlar için, kaybedilen 900 bin oy yerli yerinde dursaydı coşkuya değer miydi ortam?
KESİŞMELERE BAKMAK
İktidarın oy oranına bakmak yerine kesişmeleri görmek sonra da örmek gerekmez mi.
İşte asgari ücret.
Hükümetin, ‘asgari ücret 1300 TL olacak’ sözü var.
Patronların itirazları yükselmeye başladı bile.
örnek Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin özdebir. . .
Diyor ki: “Verimlilik artışıyla desteklenmeyen ücret artışları ekonomi üzerinde olumsuz etkiler doğurur. Kurulacak yeni hükümetten asgari ücret zammını gözden geçirmesini istiyoruz. “
‘Verim’ denen şeyin ne olduğunu TOFAŞ’ın geçtiğimiz haftaki açıklamasına bakıp anlayabiliriz.
TOFAŞ açıklamasında dedi ki: “Bu yılın ilk 9 ayında otomotiv sektörün en iyi perforsansı gösterdik. 7,5 milyar lira net satış geliri elde ettik. “
İşte bu açıklamayı yapan TOFAŞ öte yandan işçilerini kapı önüne koyuyor. Muazzam bir verimlilik.
Bir başka örnek de Türkiye İhracatçılar Meclisi’nden (TİM) gelsin.
TİM, asgari ücretin 1300 liraya çıkarılmasının olumsuz etkilerine dikkat çekmek için rapor hazırlıyor.
Raporda iki konuya dikkat çekilecekmiş.
Bir; asgari ücrete 300 liralık zam özel sektörde ‘zam dalgası’ yaratır. (Bir nevi vatandaş zam ve enflasyonla korkutuluyor).
İki; asgari ücret artarsa deneyimli işçiler zam ister. . . (Biraz daha yüksek alan işçiler üzerinden hükümete yapma denilecek. )
Asgari ücret tartışması başlı başına ele alınması gereken bir konu. Fakat bugünkü konumuz üzerinden şunu soralım: AKP’ye oy verirken buluşan yüz binlerce patron ile asgari ücretli şimdi karşı karşıya gelmez mi?
AKP’Lİ MEMUR NE DER?
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ekonomi Başdanışmanı Emine Nur Günay duyurdu: “Kıdem Tazminatı Fonu görüştüğümüz konulardan bir tanesi. “
Sözde çok az kesim yararlandığı için her çalışan hak kazansın diye yapılan. . .
özde ise işten atmayı kolaylaştıracak bu düzenleme.
Bu düzenleme seçimde AKP hattında bir araya gelen kesişim kümesini, çatışma kümelerine ayırmaz mı?
Hükümet 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu değiştirmişti. Lakin Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Şimdi “paralel yapıyla mücadele” adına yasanın değiştirilmesi yeniden gündemde geldi.
Eğer AKP yasallaştırmayı başarırsa. . . Memurun iş güvencesi ortadan kaldırılacak. Esnek çalışma gelecek. Liyakat ortadan kalkacak.
Bütün AKP’liler buna ‘evet’ mi diyecek? Sırtını partiye sağlam dayadığına inan ayrıcalıklılarla, iş güvencesini garantide görmeyecek zayıf halka memurlar yek vücut mu olacak?
Hiç sanmam.
Bütün mesele çatışmaları doğru kesiştirmede!
‘TEK BAŞINA’ İSTİKRARI REFAH
GETİRMEZ

Büyüme yüzde 5’e çekilemezse işsizlik artar. Peki çekmek mümkün mü?
Dünya ekonomisine dair beklentiler iyi değil. Bu ihracatın artmaması demek. Türkiye’nin en büyük ihraç pazarı Avrupa durgun. İkinci en büyük pazar savaş ortasında.
İhracat olmadan içerde tüketerek büyümek de pek mümkün değil. Ülkenin tasarrufu yok. Dışarıdan ucuz mal ve para getirerek tüketme işinde de sınıra dayanıldı.
Cari açık sıkıntısı var.
Yüzde 3 büyüyüp yüzde 6 cari açık vermek olur iş değil. Giderek artan dış borç ve dış yükümlülük. . . Pek sürdürülebilir değil.
Siyasi belirsizliğin bitmesi, ekonomik refahı garantilemiyor.
Her yıl yüz binlerce genç iş istiyor. Bu ekonomik açmazlar içinde işsizlik nasıl düşecek?
Dünyanın yüksek enflasyonlarından biri bu ülkede. Ucuz ithalat, ucuz emek formülü uygulayan lakin buna rağmen enflasyonla mücadelede başarılı olamayan bu iktidar nasıl emekçileri enflasyona ezdirmeyecek.
önümüzdeki günler istikrar değil çatışmalara gebe.
Bak Mersin Şişecam. Dakika bir gol bir.
Goller emekçilerin kalesine değil iktidarın, patronun kalesine girsin istiyorsak. . .
1 Kasım öncesi oluşan baraj ve blokları yarıp yenisini, ihtiyaca cevap verecek olanı inşa etmek olmazsa olmazdır.
Aksi halde sonuç; yine hasret yine hüsran!
09. 11. 2015 – EVRENSEL