CEYDA KARAN: AZMİNİZ BİTMESİN (02. 11. 2015)

199

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış derler. . . Bizimki de o hesap. Varsın öyle olsun. Para kasaları, trafolara alet edilen kediler, plakasız araçlar, aaaaa derken, kaç yıldır ahaliyi paranoyak yaptıkları bir başka seçim daha bitti. Şaibeleri boyunlarına…

***

7 Haziran’da sandıkta sonlarını getirebilecek ağır bir darbe aldıkları için sonuçları de facto
“geçersiz sayarak”
memleketi
“tekrar seçime”
götürenler, muratlarına ermiş görünüyorlar. Bu kendisi gibi olmayanlardan nefret eden, her türlü uzlaşmadan tiksinen, farklılıklara tahammül edemeyen tekçi, biatçı, faşizan zihniyetin de zaferidir. “Dava, dava”
deyip durdukları muhafazakâr siyasal İslamcı aklın ülkeyi içte ve dışta sürükledikleri
“mental savaş”
halinin
“kazanımıdır. “
***

Türkiye’yi buladıkları binbir yalan dolandan deneyimli olduğumuz üzere kurdukları seçim sistemine de güven duymuyoruz elbette. Demokrasiyi
“diledikleri durakta inecekleri bir otobüs”
örneğiyle izah edenlerin,
“sandıkla gelip,
sandıkla gitmemek”zihniyetlerinden katılımcı bir demokratik seçim de beklemiyoruz. Bu en başta seçmen kitlelerinin farklı fikirleri kıyaslayabileceği bir iklim yaratılmasını içerir. Vergilerimizle ekranlarına çıkardıkları cahil cühelalara çuvallarla para ödeyen TRT’nin yahut havuz medyasının çamurcularının edepsizlikleriyle olacak iş değil. Yahut tartışmalı hukuki bahanelerle üzerine çöktükleri üç beş muhalefet medyasıyla da. . .
***

7 Haziran Türkiye için artıları eksileriyle bir
“umuttu”. 1 Kasım ise
“istikrar”
adına oy kullandıklarını zannedenlerin ülkeyi doludizgin
“istikrarsızlaştırmalarının”
başlangıcı saymak icap eder. 1 Kasım’ın yüzde 49’u, 7 Haziran’ın yüzde 41’i üzerinden açılmış savaş cephesinin tezahürüdür.
“Türkiye’nin yönetim şekli
fiilen değişmiştir”
diyerek sivil darbeye girişenler,
“zaferlerini”
savaş ve nefret dilini kullanarak ve beş ayda döktükleri kanlara bulanmış ellerini ovuşturarak taçlandırdılar.
Ancak Türkiye’ye sunacakları hiçbir çözüm yoktur. Yaptıkları yapacaklarının garantisidir. . . Ülke içinde neoliberal talanları, kan, gözyaşı, ötekileştirme, kutuplaştırma, şiddet, nefret, zorbalık, din tüccarlığı… ülke dışında sıfırlanmış bir itibar ile komşuda oluk oluk kan akmasına yol açan, soykırımcı vahşiler topluluğu yaratan koca bir savaş… Şimdi bunun üzerine şimdiden şikâyet ettikleri Cumhuriyet’in kazanımlarını göstere göstere çöpe atarak saltanat rejimlerini kurma emelleri canlanacak. Lakin geldikleri acınası yer ortadadır; Saraylarının merdivenlerinden 100 metre ötede demirlerin arkasındaki bir ahaliyi selamlamak…
***

Türkiye’nin aydınlık yüzü ise bunlara alışkın. Bizlerin tarihi, bunlar gibi kötülük ve haksızlıklarla beslenen zalimlere karşı mücadelenin tarihidir. Demokrasi, barış ve özgürlük diyenlerin sesleri kısılabilir. Her halleriyle zalimleri
“korkutmaya”
devam edecekler.
***

Şu günlerde memleketimizi ziyaret eden ve hapislik bir gerilladan
“dünyanın
en mütevazı lideri”
olmaya uzanan ibretlik hayat öyküsüyle Uruguay’ın eski Devlet Başkanı
Jose Mujica‘nın cümleleriyle bitirmek isterim:
“Elbette sadece kazanmak için
savaşmıyorsun çocuğum. Ama
kazanacağına inanmalısın. Böylelikle
ancak hayatına bir anlam katabilir,
böylece yol alabilirsin. Yenilebilirsin.
Hayat gibi çetrefilli bir düşmanı kim
mağlup etmiş ki? Ama hayat macerana
bir anlam kazandırmalısın. Maddi
gereksinimlerinin çok ötesinde hayatıtutku ile yaşamalısın. Hayatı hevesle
yaşamalısın. Hayatla böyle bir anlaşmayapmalısın. . “
“Düştüğün zaman kalkmayı bilmelisin.
Hayat pek çok kez seni yere serebilir.
önemli olan tekrar ayağa kalkmak ve
devam etmek ve yine devam etmektir. . . “
Barış, demokrasi, bir arada yaşama ve dünyayı zalimlere dar etme mücadelesinde azminiz hiç bitmesin.
02. 11. 2015 – CUMHURİYET